Incendies: Acılardan Bir Anne

Arap asıllı bir Kanada vatandaşı olan Neval Mervan çocuklarıyla birlikte kendi halinde bir yaşam sürmektedir. Geçimini bir noterde sekreterlik yaparak sağlayan Neval artık yetişkin olan çocuklarından kızı Jeanne ile birlikte gittikleri yüzme havuzunda kimsenin anlam veremediği bir şoka girer. Hastaneye kaldırılan Neval bir süre sonra hayatını kaybeder. Neval’in çalıştığı noter bu ölümün ardından çocuklara annelerinin vasiyetini açıklar. Neval,  çocuklarına, onların daha önce haberdar olmadıkları kardeşlerini ve babalarını bulmalarını ve notere bırakılan mektupların bulunacak olan yakınlarına teslim etmelerini vasiyet etmiştir. Bu vasiyet üzerine bu iki kardeş kendi geçmişlerine dair oldukça karanlık bir yolculuğa da başlamış olacaklardır.

Incendies bir bakıma Ortadoğulu insanın bireysel trajedisinden yola çıkarak bütün bir coğrafyanın trajedisini göstermeye çalışıyor. Savaşın içinden tek bir bireyi alıyor ve onun hikâyesini anlatarak bir bütüne, herkesi bağlayan bir çıkmaza götürüyor. Bu öylesine bir çıkmaz ki tüm kurbanlarını kuşatıyor ve geriye kaybolan insanlıktan başka bir şey kalmıyor. Ortadoğu’da kurbanlar ve cellâtlar sürekli yer değiştirirken bu kısır döngüde ölenin de öldürenin de, yıkanın da yıkılanın da aynı insanlar olduğu sonucuna ulaşılıyor. Bu coğrafyada insanlar birbirlerinden ne kadar uzağa düşerlerse düşsünler, ne kadar geniş bir coğrafyaya yayılırlarsa yayılsınlar birbirlerine karşı besledikleri nefretle birbirlerine çok yakın, birbirlerine besledikleri sevgiyle birbirlerinden çok uzak düşüyorlar. Bu da bir bakıma Ortadoğu denilen coğrafyanın öteden beri süregelen ve ne zaman sonlanacağını kimsenin bilmediği yıkımının en temeldeki mantığını ve bu mantıkla yok eden, inciten, öldüren, kaçan, kovalayan, düşmanlık besleyen insanın genel görünüşünü ortaya koyuyor. Başka bir deyişle film, herkesin karşısındakini düşman zannettiği Ortadoğu’da aslında herkes en başta kendi kendisinin düşmanı olduğu da anlatılmaya çalışıyor. Hikâye ilerledikçe anlaşılıyor ki aslında Ortadoğu’da kurbanlar da cellâtlar da aynı kişiler. Dinler ve milliyetler ise tüm bu yok edişlerin ve yıkımların başlangıcı için basit birer mazeret olmaktan başka bir işe yaramıyor.

Incendies’in niyeti Ortadoğu’daki siyasi karmaşayı anlatmanın yanı sıra Ortadoğu’nun bitmek tükenmek bilmeyen savaşlarının ne tür insanlık halleri yarattığını göstermek. Bu bakımdan film politik görüşlerin ve ülkelerin adlarını dahi mümkün olduğu kadar kısıtlı kullanmaya çalışıyor.  Bu anlamda sözgelimi Neval’in yaşadığı Ortadoğu ülkesinin adı filmin hiçbir yerinde geçmiyor. 1970’lerin başında Lübnan’da mülteci kamplarında başlayan Müslüman-Hıristiyan çatışması üzerinden tarafların dünya görüşlerinden, Ortadoğu’ya dair algılarından, beklentilerinden, politik yaklaşımlarından neredeyse hiç bahsedilmiyor. Kaldı ki bu politik ayrıntılardan uzak duruş da Ortadoğu’daki kaotik ortamın seyirci tarafından daha belirgin bir şekilde algılanmasını da sağlıyor ve böylelikle seyirci, dikkatini kaybolan oğlunu bulmak için şehir şehir dolaşan anne Neval’e odaklayabiliyor. Incendies sebeplerden çok sonuçlarla ilgileniyor. Bunun nedeni de belki de bir savaşla ilgili olarak en az hatırlanan şeyin o savaşın başlama sebebi olmasıdır.

Ortadoğu’daki bu kaotik duruma bir başka örnek de Neval’in film boyunca aradığı yakınlarının durmadan değiştirdiği isimler ve kimlikler. Ortadoğu öylesine bir coğrafya ki orada önemli olan ne düşündüğünüz, neden düşündüğünüz ya da nasıl düşündüğünüz değil. Bu coğrafyada insan durmadan öç almak için kullanılan bir silaha dönüştürülüyor ve bu silahın namlusu her an başka bir yöne çevrilebiliyor. Bu coğrafyada şiddet, her türlü politik görüşün en temel ifade biçimi.  İnsansa bu ifade biçiminin nesnesi olmaktan başka bir şeye yaramıyor. Bu coğrafyada şiddet öylesine yüceltilen bir değer ki belirli bir noktadan sonra sadece bir amaç olarak beliriyor filmde. Ardından yine o şiddet dönüp dolaşıp yine ona en çok sahip çıkanları yıkıyor, incitiyor.

Neval’ın hikâyesindeyse şiddet ona ölümü dolaylı sayılabilecek bir biçimde ve son derece trajik bir biçimde getiriyor. Çünkü bazen şiddet ölümün yanı sıra yıktığı değerlerle mağdur ettiği insanları yok oluşun dışında ya da ötesinde çok daha kalıcı acılarla da yüzleştirebiliyor. Filmde Neval’in yüzleştiği gerçek seyirciyi olduğu yere çivilirken onun karşı karşıya geldiği gerçek yukarıda bahsettiğim şiddetin dönüp dolaşıp yine sahibini bulma mevzusuna oldukça güçlü bir örnek olarak beliriyor. Hikâyede bu çarpıcılığı sağlayan en önemli etmenlerinden birisi de oldukça başarılı biçimde oluşturmayı başardığı kurgusu.  Şimdiki zamanda ilerleyen Neval’in kızı Jeanne’ın izini sürüdüğü geçmişle o geçmişin başka bir hikâye üzerinden şimdiki zamana paralel olarak ilerlemesi, bu paralel hikâyelerdeki geçişlerin seyircinin uyarılmadan yapılması ve hikâyenin birçok kesişme noktasında ortaya çıkan boşlukların doldurulması ya da tamamlanması işinin seyirciye bırakılması hikâyeye hem bir çarpıcılık hem de çok boyutluluk katıyor. Nitekim filmin başında Neval’in girdiği şok ilk başta herhangi bir anlam taşımazken filmin kurgusunun hikâyeyi ulaştırdığı noktada aynı sahne yeniden gösterildiğinde bu şokun film için oldukça anahtar bir nokta olduğu da fark ediliyor.

Incendies başarısını Ortadoğu gibi içinden çıkılması pek olmayan her anlamda artık iyice karmaşıklaşmış bir coğrafyada, tüm o politik karmaşayı belirli bir ölçüde saf dışı edip savaşlardan arta kalan insanların hayata tutunma çabalarını görebilmesinden bunu seyirciye de göstermeyi becerebilmiş olmasından alıyor.

*Yazının başlığı Onur Caymaz’ın “Acılardan Bir Abla” adlı şiirinden esinlenilerek konulmuştur.

Yayım tarihi
izlenim olarak sınıflandırılmış ile etiketlenmiş

Yorum Gönderin