İstismar Sinemasının Kötü Bir Örneği: Death Proof

Günün birinde Quentin Tarantino ile Robert Rodriguez sohbet ederlerken konu istismar sinemasına gelir. Nasıl gelmesin ki? İki yönetmen de bu sinemanın hayranı, iki yönetmen de bu sinemadan esinlenip filmlerini çekmişler. Konu istismar sinemasına geldikten sonra iki yönetmen de bu sinemaya saygı duruşu olarak niteledikleri iki film çekmeyi ve bu iki filmi tek film olarak gösterime sokmayı kararlaştırdılar. Rodriguez “Planet Terror” adını verdiği bir zombi filmi çeker. Tarantino ise genç kızları arabasıyla takip edip öldüren bir psikopatı anlattığı “Death Proof”u kotarır. Ne yazık ki bu filmler sadece Amerika’da tek film, “Grindhouse” (istismar filmlerini oynatan sinemalara bu ad veriliyordu) ismi altında gösterime girmeyi başardılar. ABD dışında farklı zamanlarda vizyona girdikleri yetmezmiş gibi bir de en uzun halleri ile karşımıza çıktılar.   4

İstismar sineması öyle herkesin seveceği bir tür değil ne yazık ki. 30-35 yıl önce b-filmler içerisinde yer alan bu tür, zaman geçtikçe b-filmleri türünden kopup kendi yolunu açmıştı. İstismar sineması tıpkı b-filmleri gibi her şeyi ucuz olan, izleyicinin tiksindiği bütün şeyleri izleyicinin karşısına getiren, şiddetin, uyuşturucunun ve cinselliğin dibine vurulduğu, adeta sinemada her şeyi yasaklayan yasalarla dalgası geçen, sansürü takmadığı için bolca sansür yiyen, hatta yıllarca gösterimleri yasaklanan filmlerden oluşur. Bu filmler genelde Grindhouse adı verilen sinemalarda iki film birden şeklinde gösterilirlerdi. DVD ve VCD piyasasının yaygınlaşması ile birlikte bu türe ilgi artmaya başlamıştı.

Quentin Tarantino’nun “Death Proof”u istismar sinemasının katilli versiyonlarına öykünürken Robert Rodriguez bu sinemanın zombili filmlerinden bir tanesine imza atmıştı. Ben açıkçası “Planet Terror”ü daha fazla sevmiştim. Eminim ki “Grindhouse” adı altında çekilen bu iki filmden en çok “Planet Terror” seviliyordur. Zira Tarantino’nun yavaş tempolu ve temiz istismar sineması örneği “Death Proof”unun aksine Rodriguez’in “Planet Terror”ü hem gerçekten çok kirli (ki istismar sinemasının gereklerinden bir tanesidir), hem daha fazla aksiyon-daha az diyalog içerdiğinden temposu daha yüksektir.2

Tarantino’dan devam edelim. Kendisi de röportajlarında içten bir şekilde belirttiği gibi “Death Proof” onun en kötü filmi ne yazık ki. Tarantino’nun diyaloglardaki muazzam yeteneğine “Pulp Fiction”da, “Reservoir Dogs”ta tanık olmuştuk. Bu anlamda Tarantino bu filmde de bolca döktürüyor. Ama bu kez “Pulp Fiction”da, “Reservoir Dogs”ta olduğu gibi erkeklere diyalog yazmıyor. Bu kez daha farklı bir şey yapıyor ve kadınlar için diyaloglar, monologlar yazıyor. Şüphesiz hikayenin merkezinde en psikopatından bir erkek var ama genelde bu kadınların daha fazla “konuştuklarını” söylemek mümkün. Şimdi ne var bunda denebilir. Bence çok şey var. Zira erkek hikayeleri anlatarak kariyerine başlayan Tarantino’nun bambaşka bir yönüne, kadınları da çok iyi gözlemlediğine tanık oluyoruz filmde. Filmin en önemli yönü kanımca budur. Kadın karakterlere yazdığı diyaloglar, onların birbirleriyle konuşmaları hiçbir şekilde sırıtmıyor, hatta daha ileriye gidip Tarantino’nun senaryoyu yazdığını bilmesem senaryonun bir kadının elinden çıktığına kalıbımı basabilirdim.1

Tarantino bu filminde de önceki filmlerinde yaptıklarını yapıyor. Örneğin filmin başlangıcı “Reservoir Dogs”ın başlangıcını hatırlatıyor. Orada bir grup erkek anlamsız bir muhabbet içerisindeyken bu anlamsız muhabbetin benzerini burada kadınlar yapıyorlar. Diğer filmlerinde de yaptığı gibi bu filminde de arabada geçen upuzun sekanslara yer veriyor. Bu filminde de hikayeyi anlatırken bölüyor. Ama diğer filmlerinden farklı olarak bu kez iki hikaye anlatıyor. Tam da istismar sinemasının gerektirdiği gibi. İki film birden mantığını iki hikaye birdene eviriyor Tarantino. İki bölümde de psikopat Dublör Mike, dört kızın peşine takılıyor. İlk bölümde DJ’lik yapan kızları kendini belli etmeden, sinsice takip ediyor ve ne yazık ki finalde bu kadınları öldürmeyi başarıyor psikopat herif. Bu bölümde istismar sinemasının tadı daha çok çıkıyor. İstismar sinemasının, psikopat seri katilli filmlerin bütün klişeleri kullanılıyor bu bölümde.3

Filmin asıl sorunu ne yazık ki senaryosu ve temposuzluğu. Tarantino diğer filmlerinde olduğu gibi diyalogun dibine vuruyor ama bu kez tempoyu ayarlayamıyor. Bilhassa ilk bölüm izleyiciyi epey sıkan, aksiyonun neredeyse sıfır olduğu, kadınların birbirleriyle olan muhabbetlerinin bir anlam taşımadığı ve bu yüzden şahsen bende “eleman bir an önce şunlara saldırsa da eğlensek!” gibi düşünceleri tetikleyen bir bölümdü. İkinci bölümde de tempo beklendiği kadar artmayınca film iyice sıkıcı bir hale geliyor. Aslında Tarantino diğer filmlerinde bu dengeyi gayet iyi sağlamıştı. Diyaloglar sıkmaya başladığı zamanlarda devreye aksiyon giriyordu diğer filmlerinde. Fakat burada aksiyon sadece hikaye çözüme geldiği anda başlıyor. Tarantino hakkını vermeyi başarıyor aksiyon sekanslarının. Gerek ilk hikayenin sonundaki sekans, gerekse ikinci hikayedeki sekans epey kaliteli idi ve düşmüş göz kapaklarını kaldırmayı başarıyorlardı.

Son kertede “Death Proof” istismar sinemasının atmosferini oluşturmayı başarıyor ama temposuzluğu ve istismar sinemasının onca örneğinden farklı olmaması yüzünden dişe dokunur bir film olmayı başaramıyor, Tarantino’nun en vasat filmi olarak tarihte yerini alıyor. Gene de hiç izlenmedi ise bir şans verilmeli. En azından o iki aksiyon sekansı izlenmeli.

Kaynakça:
İyi Kötü Film/İstismar Sineması
Beyazperde/İstismar Sineması Sözlüğü


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın