Çoğu film hedef kitlesine vaad ettiklerini sunmuyor. Kitlesine saygıyla yaklaşan ve kendisinden bekleneni yerine getirmekte usta olan Nancy Meyers yine paranızın ve beklentilerimizin karşılığını veren bir yapımla karşımızda: It’s Complicated. Bu projesinde de sevdiğimiz oyuncuları, sıcak bir senaryoda bir araya getiren Nancy Meyers, bize zenginlerin 50li yaşlarında da çok sıkılmadığını ve kendilerine has dertleri olabileceğini keyifli bir dille anlatıyor.
Bir önceki filmi Julie & Julia’da, Julia Child’ı harikulade bir şekilde canlandıran ve bu performansıyla Altın Küre kazanan Meryl Streep, Altın Küre’de aday olmasını sağlayan diğer film It’s Complicated’ta yine yemekle haşır neşir bir karakteri canlandırıyor. Pastane sahibi Jane, 10 sene önce boşanmış; üç çocuk annesi bir kadın. Hayatı boyunca aşırılıklara kaçmamış olan Jane, boşandığından beri yeni bir düzen kurmanın peşinde koşmuş. Fakat 10 sene önce kendisini genç bir kadın için terkeden eski kocası Jake, kendi hayatı gibi Jane’in hayatını da karıştırmayı yine başaracaktır. Bu karışıklığın zamanlaması da oldukça başarılıdır. Zira Jane yıllar sonra birisiyle, mimar Adam’la yakınlaşmaya başlamıştır. Bu arada eski koca Jake’i Alec Baldwin, mimar Adam’ı ise Steve Martin canlandırıyor. Baldwin-Martin ikilisinin bu seneki Oscar ödül töreninin sunucuları olacağını da araya sıkıştıralım.
Şimdi tüm bu karakter ve ilişkiler karmaşasından sıyrılıp tek bir kişiye, Jane’e bakalım. Hayata bakışı, vizyonu nedir? Hikaye akışında başına gelenler ve getirdikleri bakışıyla ne ölçüde örtüşüyor? Bir kere Jane, eski eşinin onu genç biri için terketmesini halen hazmedememiştir. Estetik ameliyat yaptırmakla yaptırmamak arasında gidip gelmektedir. Çocuklarının en küçüğünün bile liseyi bitirmek üzere olduğunu düşünürsek, Jane’in hayat gayesi kendini gerçekleştirebildiği tek alan olan mutfağa yönelmesi çok da anormal değildir. Kendine hayallerinin mutfağını yaptırma işine girişen Jane’in yakın arkadaşları da onu birileriyle başgöz etme derdindedirler. Jane’in uzun süredir birisiyle beraber olmamasını haliyle sağlıksız bulurlar. Jane de yalnızlığından muzdariptir fakat aklına gelen tek çözüm hayallerinin mutfağını yaptırmaktır.
Bu noktada Jane beğenilmek isteyen fakat ilişkilerden vazgeçmiş, kendini işine vermiş, ilgili bir anne profili çizer. Fakat bir gece Jake onu baştan çıkarınca hayatı yeniden tepetaklak olur. Eski eşinin metresi olur. Başta ahlaki bir ikircik yaşasa da, bu yeni duruma alışır. Çocuklarından gizli yürüttüğü ilişkisi ilk probleme kadar oldukça eğlenceli gider. Eski kocası Jake yeni evliliğinde mutsuzdur ve bu durum Jane için geçici bir doyum sağlar. Fakat ne istediğini bilmeyen her insan gibi Jane de sürekli gelgitler yaşar. Bu sırada mimar Adam’la da yakınlaşır. Çocuklarıyla ilgilenmeye çalışır. Filmde çelişkileri ve ikircikleri güzel ifade edilen Jane, kusurlu fakat iyi bir karakter olarak çizilir. Fakat düğümlerin çözülmeye başladığı noktaya yaklaştıkça Jane ve hikayede bir pozitif ayrımcılık hissi peydah olmaya başlar. Kalabalık bir partide Naciye (Mary Jane) içmekte bile beis görmeyen, eski kocasının metresi olmayı kabullenen ve o sırada başkasıyla bir ilişki yürüten, yalan söylemek durumunda kalan Jane bir anda aydınlanır ve hak yolunu seçer. Sadece akıllanmakla kalmaz aynı zamanda herkese verecek akıllıca cevapları da bulur. Eski eşine, yeni sevgilisine ve çocuklarına durumu güzelce izah eder. Tüm bu karakterler ikna olur; peki seyirci?
Bir romantik-komediye bu kadar yüklenmek belki de pek yerinde bir seçim olmayabilir. Fakat Jane her insan gibi kusurlarıyla tamamlayabilseydi, eminim filmin ayakları yere çok daha sağlam basardı. Film de romantik olmanın, komik olmanın, güzel bir seyirlik olmanın bir tık üzerine rahatlıkla çıkardı.
Tüm bu vıdıvıdılar filmi kötülemek adına yapılmış eleştiriler olarak algılanmamalı. Sadece başladığı gibi bitmesi beklenen bir tavır arayışı eleştirilen. Yazının başında belirttiğim gibi Nancy Meyers bu filmin hedef kitlesini sinema salonundan hayalkırıklığıyla uğurlamıyor; güzel bir seyirlik sunuyor. Fakat gönül isterdi ki, Bakınız bünyesinde 50li yaşlarında bir kadın yazarımız olsa ve bu filmi nasıl okuduğunu bizlere anlatabilseydi.
Sadece Meryl Streep ve Alec Baldwin için bile seyredilmeye değer bu filmi, geleceğin muhtemel bir Jake ya da Adam’ı olarak ancak bu kadar okuyabildim… Ayrıca yazıda mevzubahis olmasa da Office’ten tanıdığımız, sevdiğimiz John Krasinski’nin de eğlenceli performansına selam çakarak noktayı koyalım.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.