Django Unchained’la başlayan “Tarantino ırkçı mı?” tartışmalarına yönetmenin hayranlarının tek yanıtı oldu:
“Jackie Brown’ı izlemediniz mi?”
Tarantino’nun yönetmen olmadan önce çalıştığı ve sayısız film izlediği kiralık video dükkanından bir efsane gibi bahsedilir. California’daki Manhattan Beach’te bulunan “Video Archives” isimli dükkanın müşterileri arasında bölgenin etnik çeşitliliğine uygun olarak siyahi nüfus da önemli bir yer tutuyordu. Dolayısıyla Blaxploitation filmlerine ayrı bir bölüm ayrılmış olması da normaldi.
Spaghetti Western, Kung-fu filmleri derken, Tarantino’nun dükkandaki hazineyi keşfetmesi de gecikmedi. Tarantino sinemasının DNA’sını oluşturan dükkanın rafları, usta yönetmenin beyin kıvrımlarına siyahi sinemayı da zerketti. Bu sinematik etkiler ilk filmlerinden itibaren kendini göstermeye başladı. Tarantino’nun filmleri genel olarak amerikan kültürünün baskın olduğu, filmine göre Avrupa ve Uzakdoğu kültüründen esintiler taşıyan eserlerdir. Amerikan kültürünü ele alırken de asla tek boyutlu olarak işlemez. Alt kültürlere hakim olduğunu, sokağın ruhunu ve argosunu iyi bildiğini her filminde belli eder. Bunu da Hollywood stüdyolarının “sterilliğine” bulaşmamış, deyim yerindeyse stüdyoda değil sokakta film çeken yüzlerce yönetmenin binlerce filmini izlemesine borçludur. Siyah kültüre olan hakimiyeti de Pulp Fiction’daki Jules Winnfield, Marcellus Wallace gibi kötü bir yönetimle karikatürleşmeye çok yatkın olan karakterleri başarıyla ele almasıyla kendini gösterir.
Reservoir Dogs ve Pulp Fiction’la yapımcılarını mutlu eden ve iyi para kazandıran Tarantino, Scorsese’nin dediği gibi “İki tane onlar, bir tane kendin için çekersin” denklemine uydu ve içindeki siyahı Jackie Brown’a döktü… Jackie Brown, yönetmenin Blaxploitation filmlerine sayısız gönderme yaptığı ama Blaxploitation türünün neredeyse yüzde 99’unun olduğu gibi “sadece siyahlar” için çekilen bir film değil.
Pam Grier’ın 70’lerdeki seksi ve harbi siyahi abla Foxy Brown karakterini Jackie biraz daha “beyaz” sayılabilecek bir hikayeye sokuyor Tarantino… Büyük bir ihtimalle video dükkanında Blaxploitation filmlerinin rafının hemen yanında 70’lerin ingiliz-italyan-fransız heist (alavere-dalavere, soygun) filmleri duruyordu ve Tarantino’nun sinema DNA’sına iki janr beraber işlemişti. Tüm karakterler Blaxploitation filmlerinin özelliklerini taşırken, para dolu çanta dönüp dolaşırken etrafında yaşananlar bir avrupa suç filmine daha uygun bir görüntü sergiliyor Jackie Brown’da. Filmde siyahi sinemanın deli dolu temposu yerine, Jean Pierre Mellville filmlerine öykünen bir dinginlik hakimdir.
Filmin konusu ve yapılan sayısız gönderme böyle kısa bir yazıda anlatılacak gibi değil. Ancak filmin Tarantino’nun en sıkı çalıştığı, en sağlam araştırma yaptığı filmlerden biri olduğunu söylememiz gerekiyor. Jackie Brown izleyicisinden de en azından küçük bir araştırmayı talep eden filmlerden… Arka plana yerleştirilen ve neredeyse dakika başına bir gönderme yapılan geniş kültürle ilgili hiçbir fikriniz yoksa, Jackie Brown kısa sürede sizi sıkabilir. Ama biraz araştırma yapıp izlerseniz Django Unchained’la alevlenen “Tarantino ırkçı mı?” sorusuna sıkı bir “Hadi Len!” yanıtını da yapıştırmanız çok kısa süre alır.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.