27 Mayıs tarihinde Netflix üzerinden yayınlanan dört bölümlük mini belgesel dizi, milyarder Jeffrey Epstein’in sapkınlığına ve yarattığı fuhuş ağına değiniyor. Jeffrey Epstein’in istismarına uğrayan kadınlarla yapılan röportajlar, Jeffrey Epstein’in ifadesinden alınan alıntılar ve davayla ilgili olan bazı profesyonellerin, bizi olaylar hakkında bilgilendirmesiyle, belgeselin sac ayakları oluşturulmuş. Olayları kronolojik sırayla anlatmak yerine, zaman atlamalı bir kurgu tercih edilmiş. Bir an 2015 anlatılırken bir sonraki sahnede 1990ların sonuna dönülebiliyor. Bu tercih sayesinde de belgesel gayet akıcı ve merak uyandırıcı bir yapıma dönüşüyor.
Belgeselde anlatılan olayların büyüklüğü o kadar çarpıcı ki, anlatılan olaylar her midenin kaldırabileceği düzeyde değil. Tecavüz, fuhuş, istismar, ve şantaj gibi sert kavramlar üzerinden ilerleyen belgesel, gerçek olmasını istemeyeceğiniz kadar büyük ve mide bulandırıcı.
Belgeseli henüz seyretmeyen takipçilerimize kesinlikle tavsiye ederiz. Yazının bundan sonrası spoiler öğeler taşıyor.
Geciken ve aynı zamanda da yarım kalan bir adalet öyküsünü bizlere sunan bu yapım, Jeffrey Epstein adındaki iş insanının, masaj üzerinden kurduğu, özellikle 18 yaş altı genç kadınları ele geçirdiği, çarpık ve pedofili bir fuhuş ağını esas alıyor. Masaj yapma bahanesiyle evine çağırdığı, çoğu 18 yaş altı olan çocukları istismar etmesini temeline alan bu yapım, özellikle Amerika siyasi ortamının ve eğlence sektörünün kirli yüzünü de bizlere sunuyor. Donald Trump’tan Bill Clinton’a, Kevin Spacey’den, Harvey Weinstein’a ve ondan da Woody Allen’a uzanan bu fuhuş ağı, yüzlerce genç kızın hayatında onarılmaz yaraların açılmasına sebep oldu.
İstismar üzerine kurulu, bu fuhuş temalı saadet zinciri öyküsü, dünyada elinde güç bulunduran insanların nasıl da yozlaşabileceğini gözler önüne seriyor. Vicky Ward adlı gazeteci, Jeffrey Epstein gibi milyarder bir iş insanı hakkında çok az bilginin bulunmasından ötürü bir araştırma sürecine girer. O süreçle birlikte bu istismar vakaları gün yüzüne çıkar. O araştırma olmasa, bu olaylar ne yazık ki gündeme dahi gelemeyecekti.
Araştırma esnasında öğrenilen tek bilgi, Jeffrey Epstein’in kurmuş olduğu fuhuş ağı değildi. Diplomasız bir biçimde, Amerika’daki bir lisede fizik öğretmenliği bile yapan bu şahsın, okuldaki öğrenciler arasından bile istismar ettiği öğrenciler olabilir. Belgesel boyunca gördüğümüz üzere 14-17 yaş aralığındaki genç kızlara ilgi duyan Jeffrey Epstein için okul bulunmaz bir fırsat… En azından okulun o dönemdeki müdürüyle de bir görüşülebilirdi. Bu tarz bir vakanın olup olmadığının sorulması, Jeffrey Epstein’in kişiliği hakkında bize daha net bir bilgi verirdi. Zengin olduktan sonra mı böyle birine dönüştü, yoksa hep mi böyleydi? Belgeselin ana odağı bu olmasa da bu soru cevapsız kaldı.
2006 yılında, fuhuşa teşvik suçundan aldığı 18 aylık cezanın, 14 ayını hücrede geçiren Jeffrey Epstein, bir sene boyunca ev hapsinde olması gerekirken, belgeselde gördüğümüz üzere o zaman diliminde dahi cezasını çekmedi. Ki zaten bu kadar tanık ve belge varken bu davadan sadece fuhuşa teşvik suçuyla yargılanması, elindeki gücün ne denli büyük olduğunu gösteriyor. Dönemin savcısı Alexander Acosta ile yaptığı yasadışı pazarlık sonucu böyle ufak bir cezayla kurtulmayı başarıyor. Cezanın bu denli yetersiz olmasının bir diğer nedeni ise Jeffrey Epstein’in gerçek anlamda bir avukat timi kurması. Bu avukat timinin başına ise O.J. Simpson davasının da avukatları arasında olan Alan Dershowitz yer alıyor. Yozlaşmış bir avukat olan Alan Dershowitz, son olarak Donald Trump’ın bu yılın başında kurduğu avukat ekibine katıldı.
Jeffrey Epstein her ne kadar güçlü bir avukat timi oluşturmuş olsa da ifadesinin alındığı bölümlerde kibrine yenik düşüyor. Elinden geldiğince kendisini dizginlemeye çalışan Jeffrey Epstein, bazı noktalarda mimikleriyle veya alaycıyla gülüşüyle, kibrinin ne denli büyük olduğunu bizlere gösterdi. Özellikle bir sahne var ki yalan söylediği ve hatta onu sorgulayan kişiyi düpedüz aşağılamaya çalışsa da avukat grubu bunu engellemeye çalışıyordu. Spesifik olarak bahsettiğim bu sahne, Jeffrey Epstein’i sorgulayan kişinin ‘Virginia Roberts’ı tanıyor musunuz? diye sorduğu bölüm… Jeffrey Epstein’in takındığı yüz ifadesi ve alaycı tavrı yalan söylediğini gözler önüne sermiş.
Bu belgeselin günümüzde yayınlanabilmesinin en önemli etkeni, #MeToo hareketinin başlamış olması. Belgeselde de gördüğümüz üzere, yıllar önce açılan dava şaibeli bir şekilde kapatılmış ve #MeToo hareketi sayesinde tekrar gün yüzüne çıkmış. #MeToo hareketi olmamış olsaydı, biz tüm olanlardan bihaber yaşamamıza devam edecektik. Kuvvetle muhtemel Jeffrey Epstein ölmemiş olacaktı ve belki de başka kişileri istismar etmeye devam edecekti. Trump hükümetinde Çalışma Bakanlığına kadar yükselen, Eski ABD savcısı Alexander Acosta, bu olaylar gün yüzüne çıkmasaydı halen bakan olmaya devam edecekti. Böylesine yozlaşmış bir politikanın, ülkeyi ne hale getirebileceğini bugün Amerika’da yaşanan olaylara bakarak daha iyi anlayabiliriz.
Belgeselin sonuna doğru, hak ettikleri davaya kavuşan mağdurları tekrardan şaşırtan bir Jeffrey Epstein vardı. Bu kadar kibirli ve zeki biri olan Jeffrey Epstein, ömrünün geri kalanını hücrede geçirmek yerine, intihar etmeyi seçti. Kendisiyle beraber paralarını da sırf mağdurlara tazminat ödenmesin diye bağışlayan Jeffrey Epstein, kim bilir ölmeseydi, davanın kapanmasıyla birlikte bizlere ne gibi büyük sırlardan söz edecekti. Belki de dünyanın bir numaralı gündemi olan bir siyasetçi hakkında önemli iddialarda bulunabilirdi. Belki de Jeffrey Epstein’den sonra sıra ondadır. İlerleyen yıllarda Donald Trump hakkında da böyle bir belgesel göreceğimizi düşünüyorum.
Genel olarak belgeseli beğendim. Anlatmak istediği hikayeyi, güzel bir kurguyla seyirciye sunmayı başarmış. Çok ağır olsa da izlemenizi tavsiye ediyorum.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.