Yönetmen Asgar Farhadi’nin 2011 yapımı Jodaeiye Nader az Simin (Bir Ayrılık) Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı’ya ve Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ına layık görülmüştü. Altın Ayı ödülü hakkında Farhadi’nin “Bu ödül, doğduğum, hikayelerimi öğrendiğim ülkemin insanlarının düşünülmesi için çok iyi bir fırsat” sözleri filmin başlangıcında jenerikle akan bölüme de referans olarak okunabilir, çiftimizin de pasaportunu ya da kimliğini gördüğümüz bu bölüm hem ülke insanının hem de daha sonra öğreneceğimiz ve ayrılığa da gerekçe olan Simin’in ülkeden ayrılma arzusunun temsili gibidir.
Daha sonra geçtiğimiz mahkeme salonunda çifti görürüz, kamera hakimin olduğu yere konumlanmıştır. Burada daha ilk sahneden yönetmen bizi filme dahil eder ve hakimle birlikte çifti yargılayıp ortada ciddi bir sorun olmadığına kanaat getiririz. Böylece film boyunca yapacağımız yargılamaların da önü açılmış olur. Filmin içine dahil olmamıza yakın-orta planların kullanılması da katkı sağlar ve karakterlerle daha fazla özdeşleşim kurarız. Ancak bu özdeşleşim bir yandan filmin çatışmasını da oluşturur; çünkü filmde bağ kurduğumuz karakter akan olaylar ve mağduriyet halinin değişmesiyle çeşitlenip yer değiştirir.
Filmde kırılma anı o gün eve erken gelen Nadir’in bakıcı kadını evde görmemesi ve babasını yere düşmüş halde bulmasıyla gerçekleşir. Nadir’in ilk yaptığı şey kaldırdığını düşündüğü parayı kontrol etmek olur, bu refleksin ve daha sonra bakıcı kadının eve döndüğü halde hırsızlıkla suçlama halinin ısrarla devam etmesinin içinde bulunduğu öfke haliyle birlikte sınıfsal bir boyutu vardır. Alt sınıfa kolaylıkla yakıştırılabilen hırsızlık şiddet gibi kavramlar filmin ilerleyen kısımlarında da öğretmenin ifade sonrasında küçük kıza babasının annesine şiddet uygulayıp uygulamadığı sorusunda yine gözlenebilir. Nitekim ilerleyen sahnelerde bakıcı kadının eşi, öğretmenin okuluna gittiğinde bir yandan izleyiciye de seslendiğini düşündüğüm konuşmasında, kızına bu sorunun sorulmasına tepki gösterip “Neden eşlerimizi ve çocuklarımızı hayvan gibi dövdüğümüzü düşünüyorsunuz? Bizler de sizin gibi insanız!” der.
İzleyiciyi daha baştan filmin içinde tutan yönetmenin, Nadir’in babasının üzerini değiştireceği sahnede çocuk çıktıktan sonra kimse olmadığı halde kapıyı üzerimize kapatması bize bulunduğumuz konumu sorgulatan iyi bir üstkurmaca örneği. Yine çiftin hastanede asansörle aşağı indiği sahne sınıfsal bir geçiş ya da durumun kötüye gittiğinin bir işareti olarak okunabilir. Film boyunca vardığımız yargıların sonradan öğreneceğimiz gerekçelerle doğru olmadığına birden fazla defa tanık olmamız da bulunduğumuz konumu sorgulatmaya devam eder. Yönetmen bir suçlu ve haksız bulma çabamızı her defasında boşa çıkarır. Çifti de ayrılığa götüren sürecin altında bir iletişimsizlik haliyle birlikte karşı tarafı haksız ve suçlu olduğuna kabul ettirme arzusu vardır.
Gelişen olaylarda hem mahkeme sahnesinde hem hastane ortamında bir yandan İran’ın sosyal yapısına dair ayrıntılara tanık oluruz. Kaotik ve düzensiz mahkeme ortamı daha küçük ölçekte ikili ilişkilerde gördüğümüz güvensizliği yine hatırlatır. Kadının düşük yapmasının ardından görülen davada hakim hızlıca kararını verir ve kadının eşi buna tepki olarak daha önce işten atılmasını hatırlatıp bir sene boyunca davayla uğraştığını ve sonucun bir hiç olduğunu söyleyerek bu güvensizliği daha da somutlaştırır. Bakıcı kadının eşinin ve Nadir’in para karşılığı olayı kapatmaya ikna olmasıyla alacaklıların da katıldığı bir ev toplantısı gerçekleşir. Burada Nadir’in çeki onayladıktan sonra bakıcı kadından kuran’a el basmasını istemesi ve kadının bunu reddetmesiyle tekrar çıkmaza gireriz. Bu durum izleyicinin klasik anlatıdan alışkanlıkla beklediği çözüm arzusunun gerçekleşmesine engel olur.
Film boyunca baktığımız yerden herkes suçsuz çıkar ancak bakamadığımız yerlerde belki izleyici olarak bizim de dahil olduğumuz suçlar vardır. Suçlu olma hallerimiz egolarımızdan, iletişimsizliğe, güvensizliğe, mağduriyetlerimize ve sınıfsal konumlarımıza kadar çeşitlenir. Sona geldiğimizde kızın verdiği kararı görmeyiz. Bunun önüne geçen şey yönetmenin tercihiyle koridorda çiftimizle birlikte bekleyip kendimizle kalmamızdır. Bu başbaşa kalış aynı zamanda bütün edimlerimizi sorgulatabilecek bir ‘mağduriyet’ halidir.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.