Kader Filmi Üzerinden Yaşamın Anlamsızlığı

Selamlar sevgili bakiniz.com takipçileri. Bu yazımda Zeki Demirkubuz’un kült filmi Kader filmini temel alarak hayatın anlamsızlığını anlatmaya çalıştım.

Kader’de yaşananları farklı şekillerde okumak mümkün… Bekir, Uğur’a olan aşkını hayatının merkezine koydu. Peki gerçek anlamda Bekir, Uğur’a bu kadar aşık mıydı? Bir insan, başka bir insana bu denli büyük bir sevgi besleyebilir mi? Tüm hayatını mahvedecek, düzenini yok edecek bu aşkın peşinden gitmek ne derece mantıklı? Bekir’in peşinde olduğu şey Uğur muydu? Yoksa hayatın anlamının peşinde miydi? Peki hayat ne kadar anlamlı?

Bir şeylere anlam yüklemek ve onları hayatın kilit noktası yapmak, insanlara özgüdür. Anlam, kendi kendimize oluşturduğumuz bir takım kazanımlardır. Hepimiz, bizi hayata bağlayacak bir şeyler ararız. Kimisi için çocuk böyledir, kimisi işini hayatının merkezine koyar, bazısı ailesini, bir başkası sevdiğini veya hobilerini hayatının önemli bir parçasına dönüştürür. Peki neden bunlara gereksinim duyarız? Neden bir anlam arayışı içerisindeyiz? Çünkü yaşamın kendisi, anlamsız ve boş yeredir. Yıllar önce okuduğum ve kime ait olduğunu bilmediğim bir söz, hep aklımın bir yerlerinde kaldı. ‘Hayatta bizi anlam arayışına iten, Yaşamın anlamsızlığıdır’.

Neden çalışıyoruz? Bir şeyler başarmak adına ne amaçla emek harcıyoruz? Takdir görmek, beğenilmek, zirveye çıkmak veya bilumum övgülerin sahibi olmak için mi? Bunlar bizlere ne kazandırıyor? Para, aşk, şöhret? Bunlara neden gereksinim duyuyoruz?  Çünkü; kendimize ve yaşama güvenmiyoruz. Birilerinden takdir görüp, o gece rahat bir biçimde kafamızı yastığa koymak istiyoruz. Sabah olduğu zaman yine bir koşuşturmanın içine girerek, bizi övebileceğini düşündüğümüz insanlara, kendimiz hakkında birtakım doneler veriyoruz ki, bizi övmeye devam etsinler. Peki bu durumlarda, yaşamımızın bir değeri olmuş mu oluyor? Yalandan bir yola girip, o yolun yolcusu olmaktan başka ne yapıyoruz? Hayatımızdaki hangi kararları yüzde yüz bir biçimde biz verdik? Nasıl olduğumuzdan çok, ne olacağımız üzerine kafa yorup durduk. Bu kafa yormalarımız, bizlere bolca kibir dışında ne kazandırdı? Koca bir hiç.

Mesela intihar edip, hayatını sonlandıran insanları ele alalım. Arkasında bir mektup veya bir not bırakan birçok kişi, ‘toplum beni anlamadı’ der. Sizce intihar eden birinin, toplum beni anlamadı cümlesini kurması, fazlasıyla ironik değil midir? Toplumun onu anlamadığını düşünüyor ve bazı olaylar sonucu intihar ediyor. Arkasında bıraktığı notta ise toplum beni anlamadı demeyi de ihmal etmiyor. Beni anlamayan bir topluma, bir söz daha etmek, komik olacak derecede ironik değil midir? Peki bunu neden yapıyoruz? Çünkü; yaşarken bir anlamım olmadı, bari cansız varlığım bir anlama kavuşsun istiyoruz. Bunun nedeni ne peki? Yaşamın anlamsız olduğu kadar ölümünde anlamsız olmasıdır.

Hayattaki öneminizin ne olduğunu bulmak için kendinize birkaç soru sorabilirsiniz. Ben olmasam dünyada ne değişirdi? Varlığımın amacı ne? Neye hizmet ediyorum? Bu sorulara bulamadığınız cevaplar, sizin hayatınızdaki anlamsızlığın boyutunu ortaya koyacaktır.

Kader başta olmak üzere birçok Zeki Demirkubuz filmi, izleyenlere bunları düşündürdü diye düşünüyorum. Başkasının hayatlarını, anlam arayışlarını, anlam bulamayınca merkeze başka şeyleri koymalarını tekrar tekrar gösterdi… Sinemanın sorgulatma gücünü hayata geçirdiği için kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın