İstanbul Film Festivali’nin Kasım Seçkisindeki ilk film, yönetmenliğini Philipp Yuryev’in yaptığı, Türkçeye Balina Avcısı diye çevrilen, Rusya, Polonya ve Belçika’nın ortak yapımını üstlendiği Kitoboy/The Whaler Boy.
Leshka, internette, webcam üzerinden erotik şovlar yapan Hollysweet 999 adlı genç bir kıza aşık olur. Aşkı o kadar masum ve naiftir ki, onun kendisini duyabildiğini ve hatta görebildiğini düşünür. Hollysweet 999 ile Anlaşabilmek için İngilizce öğrenmek isteyen Leshka’nın aşkı ağır basar ve Detroit’e, onun yanına gidip, aşkına kavuşmak ister.
Film genel olarak Leshka’nın, Hollysweet 999’e duyduğu aşk üzerinden ilerlese de yaşadığı kültür hakkında da bizlere çok önemli doneler veriyor. Erkeklerin toplanıp ekran başında erotik şovlar yapan kadınları seyretmesi, balık avcılığı, avcılık süresince balığa yapılan eziyetler, sonrasında balığı temizlemek adına kirletilen deniz. Bunlar, filmin değindiği sosyal meselelerden bazıları. Genel olarak aşk üzerinden hikayesini anlatsa da sosyal konuları böylesine duygu sömürüsüne kaçmadan anlatması bence takdiri hak ediyor.
Filmin genel atmosferini, sadeliğini sevsem de bazı kararları anlamsız buldum. Özellikle Hollysweet 999’a bu denli aşk besleyen Leshka’nın, başka bir kadına temas etmesini beklemezdim. Alkolün etkisiyle olmuş olabilir, sonrasında cinsel ilişkiye girmeden evden ayrılsa dahi, ben o temasın olmayacağını düşünüyordum. Bu kadar kolay bir tekneyi çalabilmesi de biraz tuhaf geldi. Filmin büyük büyük anlattığı bir öyküsü olmadığından ufak tefek detaylar dışında pek eleştirebilecek yanı yok. Amatör oyunculardan kurulu bu kadroyu eleştirmek hem oyunculara hem de yönetmene haksızlık olur. Ben daha çok filmin değindiği sosyal konulardan bahsetmek istiyorum.
Filmin hemen başında şov yapan kızların toplandığı bir kulis görüyoruz ve herkesin ayrı bir odası var. Bireyselleşmenin ve teknolojinin getirdiği yenilikler sayesinde porno sektöründe çalışan bireyler, kendi başlarına bu alanda ilerlemeye devam ediyor ve daha özgür bir ortam olduğunu düşündüğümüz her şey bir aldatma olabilir. Özellikle tüm kadınların aynı mekânda ama farklı odalarda webcam üzerinden şovlar düzenlemesi, bireyselliğin olmadığını, halen tek elden kontrol edilen bir sistemin olduğunu bizlere gösteriyor. Bence filmin değinmek istediği sosyal konulardan bir tanesi buydu. Özellikle bu konu çok anlam taşıyor. Porno film üzerinden özellikle kadınları sömüren bu endüstri, teknoloji ve bireysel canlı yayınlar sayesinde darbe yemiş gibi düşünülse de, esasen pek bir şeyin değişmediğine şahit oluyoruz. Kadınlar halen bir obje ve halen sömürülüyor.
Filmin değindiği başka bir sosyal konu ise balina avcılığı. Öylesine işkence edilerek avlanan bu hayvanlar, silahlara vurularak anca etkisiz hale getirilebiliyor. Hem avlanma süreci, hem balığı temizle aşaması hem de doğaya verilen zarar bizlere çarpıcı ve doğal bir biçimde sunuluyor.
Filmin sonuyla beraber köyüne geri dönen Leshka, bu imkânsız aşkından vazgeçip, arkadaşıyla yapmış olduğu tartışmayı da unutup hayatına devam ediyor.
Genel olarak beklentimi karşılayan bu yapım, imkansızlıklar ve amatörlük arasında sıkışıp kalıyor. İlerleyen filmlerinde iyi işlere imza atabileceğini düşündüğüm yönetmen Philipp Yuryev’i takibe almak gerekiyor. Benim filme puanım: 60/100
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.