Klass: Okul Şiddetine Yetersiz Bir Bakış

klass-kapak.jpg

Az izlenen filmleri izlemek genelde güzel bir his verir. Saklı bir şaheseri izliyor olabilme ihtimalini ben seviyorum en azından. Bu yüzden genelde kıyıda köşede kalmış ne kadar film varsa izlemeye çalışıyorum. Klass da bu mahiyette izlemeye başladığım bir film. Aslen çok kıyıda köşede kaldığını söylemek mümkün değil, zira 2008 senesinde Estonya’nın Oscar adayıydı fakat elemeleri geçemedi. Yabancı film dalında kısır bir Oscar yarışının yaşandığı 2008 senesinde bile yarışa dâhil olamamış olması ilgimi çekmişti ve bu motivasyonla filmi izledim.

Konu olarak kendine son zamanlarda farklı yönetmenler ve sinemalar tarafından çeşitli örneklerle incelenmiş bir düzlemi ele alıyor.
Sınıfındaki kabadayıların bitmek tükenmek bilmeyen sataşmalarına maruz kalan Joosep (Pärt Uusberg) sessiz ve fazlaca sakin bir çocuktur. Bir gün bizim gördüğümüz ilk riskini alır ve olaylar dizisi başlar. Dizinin ilk halkasında, daha önceden ona eziyet edenler arasında yer alan Kaspar (Vallo Kirs) yaşananların acımasızlığını da görerek Joosep’e koruyucu melek olmaya başlar. Kaspar ve Joosep, tüm sınıfın sessiz bir pakt eşliğinde uyguladığı ve gün geçtikçe şiddetini arttıran davranışlardan kurtulmanın yollarını arayacaktır.

Ayrıntıları ele almadan önce söylemem gereken bir şey var. Bence okullarda yaşanan şiddet enlemesine ve boylamasına incelenmeli. Zira 2000li yıllarından başından beri okullar ve şiddet birlikte anılmaya başladı. Daha da kötüsü yaşanan olaylar sayı ve nicelik olarak artma eğiliminde. İlk olarak Gus Van Sant tarafından yönetilen 2003 yapımı Elephant’ı izlemiştim, arkasından Ben X ve şimdi de Klass. Kendi adıma bu konuda izlediğim filmlerin kalitesi tartışmasız olsa da yeterince derinlemesine bu konunun ele alındığını düşünmüyorum. Sebeplerine zaten birazdan da değinmeye çalışacağım.

Elephant; oldukça iddiasız bir iddialı filmdi. Gus Van Sant’ı az çok tanımak bile bu kanıya varmak için yeterlidir. Bu bağımsız filmde gençlerin okulda yaşadığı olayların nedenlerinden çok nasıl vuku buldukları örneklenmişti.

Ben X! Şayet bu filmi hala izlemediyseniz bir şekilde izlemenizi tavsiye ederim. Türkiye’de gösterim şansı bulmuş olmasına rağmen gerekli ilgiyi görememişti, hâlihazırda dvdsi var ve edinmek gayet kolay. Konu olarak asperger sendromu olan bir gencin okulda başından geçenleri anlatan filmde; olayların hem sonuç hem de nedenleriyle ilgilenip, buna kendince çözümler üretmeye çalışılmıştı.

Dönelim asıl konumuza. Klass yani Sınıf, Ilmar Raag’ın hem senaryosunu yazdığı hem de yönettiği bir film. Oyuncularının hiçbirinin oyunculuk geçmişi yokmuş. Bu bakımdan oyunculuklara lafım yok; en başından belirteyim. Hatta oldukça başarılı buldum gençleri. Joosep’i canlandıran karakterin Ben X filminde Greg Timmermans tarafından canlandırılan Ben karakterine benzerliği gözümden kaçmadı. İnsan insana benzer ama bir de sınıftaki öğrencilerin Elephant’taki öğrencilere benzemesi eklenince, bunun bilinçli olabileceğini bile düşündüm. Belki öyledir belki değildir. Kim bilir?

Estonya sineması hakkında hiçbir bilgim olmadığını söylemem gerekiyor. Bu bakımdan filmde oldukça farklı bir yapı beklemiştim, maalesef bu yapıdan eser yoktu. Özellikle yönetmenin filme hareket kazandırmak adına yaptığı sayısız anlamsız hareket neticesinde, filmin popülist bir tavrı vardı desek yeridir. Anlamsız hareketler derken kötü kamera açıları veya yetersizlikler manasında değildi. Tam tersine oldukça iyi kamera kullanımı ve klip estetiği vardı. Buna rağmen kurguda enteresan bir şeyler olmuş.

Konunun ele alınış biçimi de bu tavırla oldukça yakınsak olduğundan biz biçare kullar ‘biraz’ rahatsız edilmiş oluyoruz. İster duygusal şiddet olsun, ister diğer türlü bir şiddet, sonuçta şayet şiddeti ele alan bir film yapıyorsanız, şiddeti göstermeme gibi bir şansınız genellikle yoktur. Göstermek ile göze sokmak ise apayrı bir olaydır kanımca. İşte burada bizleri hareketsiz bırakıp, nefesimizi göğsümüzden atamamız için ağzımızı kapatan ve bizleri boğulmaya terk eden senaristimiz senaryoyu kendi işine geldiği biçimde törpülemekten geri kalmıyor. Üstelik sırf bazı şeyleri katmerleyebilmek için çeşitli hilelere de başvuruyor.

Önce rahatsızlık ve çaresizlik! Basit bir yoldan etki bırakılmak isteniyorsa en kolay kullanılabilecek ama izleyici yönünden en geri tepme riski olan şeylerden birisidir bu duygular. Bulunan bir damardan fışkırıverirler. Atardamarı kesmek kolaydır ama kan akışını durdurmak o kadar kolay değildir.

Ben sırf rahatsızlık versin diye bir şeylerin abartılmasını işte bu sebeplerden ötürü hoş göremiyorum. Burada yakalanmak istenen duygusal etki ise bende ters tezahür ediyor ve nihayetinde beni filmden uzaklaştırıyor. Benzer şekilde çaresizlik ve çaresizmişçesine önüme sunulan çıkmazlar da benzer bir his yaratıyor.

Örneğin dozajın gittikçe arttığı bir durumda insanların gerizekâlı gibi davranması zorunluluğu! Neden her zor durumda kalan insan böyle resmedilir anlam veremiyorum. Evet, insan panikler ve anlık tepkiler verir fakat uzun vadede böyle midir? Gerizekâlı resmedilmenin bir de sonucu vardır, olayların daha da kötüye gitmesi. Spoiler vermek istemediğim için ayrıntıya girmeyeceğim ama senaryonun sırf bizler kötü hissedelim ve hak verelim diye şekillendirildiğini söyleyeyim.

Film rahatsızlık üzerine kurulu demişken değer yargılarından bahsetmemek olmaz. Avrupa’da durum nedir birebir gözlemleme şansım yok ama şayet olaylar bu raddeye gerçekten varabiliyorsa yaşadığım topluma şükran borcum var demektir. En çok kullanılan tabirlerden birisi olan ‘ezilenin yanında olmak’ kalıbı en güzeli olmasa da en uygunu… Bu bakımdan Ben X oldukça naif bir genç iken, Klass sert görünmeye çalışan gaddar bir çocuk. Gaddar çocukları hiçbir zaman sevemedim.

Ayrıca ‘baksanıza insanlar ne hale gelmiş’ demenin yolunun bu olduğunu düşünmüyorum. Sözde bu şiddete sanatsal bir bakış atması gereken Klass, nedense Ben X ve Elephant’ın aksine bir tür güzellemeye dönüşüveriyor. Konular benzer olmasına rağmen verilen mesajların bu denli zıt olmasının sebebini anlamakta güçlük çekiyorum. Hele ki şeref sözüyle başlayan bir filmin, en iyi tabirle şerefsiz bir şekle bürünüp, bitmesi…
Nasıl ki bazı ebeveynler ve öğretmenler yaşanan olayların giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini anlamakta güçlük çekiyor ve önlem alamıyorsa, benzer şekilde bazı yönetmen ve senaristler de onlardan farklı davranamıyor. En vahim nokta da olayları anladıklarını sanıp, anlamadıkları gerçeğini görmüyor oluşları. Ciddiyetle ele alınması gereken bir sosyal olayı, aynı zamanda derinlemesine ele almak gerektiğinin farkında değiller. Niyetlerinden şüphe etmemek için kendimi zorluyorum…

Okullarda yaşanan şiddetin metal detektörleri ve katı disiplin anlayışıyla çözülemeyeceğini, eğitim-öğretim denen olgunun hiç yoktan insani değerler boyutunda tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini biliyorum fakat sinemada popülist tavırlardan kurtulmak için neler yapılması gerekiyor, işte onu henüz bilemiyorum.

Neyse, kendimi rahatsız hissetmiş olsam da çaresiz hissetmedim ve hiç yoktan bunları kaleme aldım. Şayet izlenecekse, ters yönde ders alınması gereken bu yapımın yerine Elephant ve Ben X’i izlemenizi salık veririm. Her halükarda iyi seyirler.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın