Kronoloji: Kimin Yüzünden?

BluTv ve Başka Sinema’nın iş birliği sayesinde yayınlanan ikinci yerli film olan Kronoloji, öyküsünü iki bölüm halinde anlatmayı tercih etmiş.
Filmin ana teması kadına şiddetin üzerine kurulmasına rağmen biz seyirciler ilk bölümde farklı bir hikaye ile karşılaşıyoruz.

(Yazının bundan sonrası spoiler/sürprizbozan içerir)

Yönetmen, filmin ilk bölümünde esasen olması gereken davranışları bizlere sunarken. İkinci bölümünde ise gerçekte olanı, yaşanılanı bizlere aktarıyor. Filmi; İlk bölüm, ideal dünya, ikinci bölüm ise gerçek dünya diye ayırabiliriz.

Filmin ilk bölümü tempo itibariyle hızlı ve akışkan bir biçimde ilerliyor. Bir gariplik olduğunu sezebiliyorsunuz. Filmin sonunda Hakan’ın bir psikolojik sorununun ortaya çıkabileceği üzerine kafa patlatıyorsunuz. Lakin film hiç öyle ilerlemiyor. Eşini öldüren Hakan, bu işten ceza almadan sıyrılabilmek adına planını devreye sokuyor. Eşinin kaybolduğu ve onu arayan masum bir eş portresi çizerek hem polisleri hem de arkadaşlarını kandırmayı başarıyor. Yönetmen bizlere filmi sunarken, bazı sahneleri sadece yanıltmak için kullanıyor. Filmin ikinci bölümüyle birlikte olayların hiç de göründüğü gibi olmadığını, kontrolsüz ve şiddete meyilli Hakan’ın eşine şiddet uyguladığından dolayı öldüğünü anlıyoruz.

Filmi iki bölüme ayırdığımızda ilk bölümün biraz uzun olduğu düşüncesindeyim. 10 dakika daha kısa olabilirdi. Filmin ilk bölümünde tempo sorunları var. Akıcılığı bozan bazı sahneler bulunuyor. Mesela; Hakan’ın arkadaşlarının Hakan’ın yanında, kendisine boynuzlu falan dediği sahne. Bu sahne çok gereksizdi. Yalan üzerine kurulu olan ilk bölümde böyle yanıltıcı sahneler fazlasıyla mevcut.

Hakan filmin ilk sahnesinde çocuk sahibi olamayacaklarını anlayınca sorduğu ilk şey ‘Kimin yüzünden?’ oldu. Film boyunca bu soruyu defalarca duyduk. Esasen çocuğun olup olamayacağından çok, insanların kimin ‘kusurlu’ olduğunu öğrenme çabasını izledik. Bunu filmin toplum normlarına yaptığı bir eleştiri olarak algılıyor ve haklı buluyorum.

Oyunculuklar olarak film gayet iyi bir seviyede. Özellikle Birkan Sokullu gibi ana akım filmler ve dizilerde görmeye alışık olduğumuz bir aktörü, art house veya bağımsız sinemada görmek, bizlere sinema sektörümüz hakkında umut alışıyor.

Film ile ilgili aklıma takılan bir soru var. Cengiz’e ne oldu? Filmin ilk bölümünde gördüğümüz üzere Cengiz, balkondan aşağı atladı. Cengiz, intihar ederken Hakan’a, Nihal’in yaşadığını, yerini bildiğini ama ona söylemeyeceğini belirtti. Hakan, Nihal’i öldürdüğüne göre; bu biz izleyicilere gösterilen bir yalan. Eğer Hakan, Cengiz’i öldürdüyse neden bize Cengiz’in intihar ettiği sahne gösterildi. Hakan evdeyken Cengiz’in yere düşmesini görmeden, sadece düşme sesini duysaydık ve ardından Hakan polise olayı anlatırken yalan söyleseydi, intihar ettiğini aktarsaydı anlamsız bir durum ortaya çıkmayacaktı. Bizlere Cengiz’in intihar ettiği sahnenin gösterilmesini, yönetmen tarafından seyirciyi kandırma çabası olarak görüyorum. O sahne Hakan’ın hayali falan da değildi. İntihar sahnesinin filmin kalitesini düşürdüğü kanaatindeyim. Ki zaten Cengiz’in sonunu da göremedik. Hakan’ın Cengiz’i aşağı ittiği sahneyi görmemiz gerekmez miydi? O sahnenin Cengiz’in akıl sağlığı ile alakası olduğunu da düşünmüyorum.

Hikayeyi ve anlatmak istediğini beğensem de anlatış biçimini pek beğenemedim. Anlatım tarzında problem olduğunu düşünüyorum. Anlatım tarzının amatör durduğunu düşünüyorum. Ali Aydın’ın Küf filmini seyredemedim ama bu film özelinde yönetmenliğin sorunlu olduğunu düşünüyorum.

Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın