Legend: Scorsese’nin İzinden Giden Bir Suç Filmi

Brian Helgeland’ın yazıp yönettiği “Legend”, Martin Scorsese’nin gangster filmlerinin izinden giderek 1950 ve 60’larda Londra’da gangsterlik yapan, ikiz olsalar da birbirleriyle karakter açısından zerre benzerlikleri olmayan Ronald ve Reggie Kray kardeşlerin hayatlarına odaklanıyor. Ama bir Scorsese olmak da, Scorsese gibi gangster filmi çekmek de kolay değil ve Helgeland da bu macerasında vasatı aşamıyor, efsane olamıyor. Böyle bir niyeti var mı, tartışılır gerçi.

“Legend” bir gangster filminden beklenenleri veremiyor. Veremiyor, çünkü mafyalar arası mücadeleleri ihmal ediyor. Polis Read’in (Christopher Eccleston) Krayleri tutuklama arzusunu yüzeysel bırakıp Read’e sadece birkaç sahnelik alan açıyor. Efsane diye nitelendirdiği Kraylerin de neden efsane olduklarını anlatmıyor. Ki filmi izledikten sonra bizlere gösterilenlerle “efsane” sıfatı arasında bağ kurmak zordu. Scorsese dedik. Scorsese’nin suç filmlerinde güzel başlayan ama kötü biten evliliklere, açgözlülüğe, yükselme hırsına, mafyalar arası mücadelelere, yükselme hırsı yüzünden ödenen bedellere mizahi ve gerilimli bir şekilde değinilir. Bu konular arasında bir dengeden söz edemeyiz ama evliliğin de, gangsterliğin de hakkının verildiğini söyleyebiliriz.

Helgeland ise Scorsese’nin filmlerinde hakkı verilen bu konuların hakkını veremiyor. Haliyle bir gangster filmi olarak tatmin edici bir iş değil. Reggie ile Frances’in (Emily Browning) aşkına gangsterlikten, Kraylerin mücadelelerinden vs daha fazla yer vermesi de kısmi bir hayal kırıklığı yaratmadığını söyleyemem. Belki de Helgeland’ın amacı bir gangster filmi yapmak değil de gangster olan iki kardeşin ilişkilerine ve bu kardeşlerden daha normal olanın (Reggie) aşkına odaklanmak istemiştir. Bu açıdan bakınca iyi bir iş ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. Helgeland, Kraylerin birbirleriyle mücadelelerine iyi bir şekilde değiniyor, iki kardeşi de derinleştirebiliyor. Reggie ile Frances aşkı ise klişelerden çokça nemalanıyor. Son yirmi dakikada mizahi tondan dramatik tona geçişi ise yadırgadığımı söyleyebilirim.

Gelelim oyunculuklara. Tom Hardy iki rolde çok iyi oynamış. Adının ödül sezonunda anılmaması oldukça şaşırtıcı. Film beklenenleri veremiyor, vasatı aşamıyor ama Hardy iki saat boyunca iki karakterde döktürüyor. 2015’in en iyi performanslarından bir tanesi kanımca. Eccleston, David Thewlis, Taron Egerton görevlerini eksiksiz yerine getirirken Browning’in bir cast faciası olduğunu düşünmeden edemiyorum. Fiziği yüzünden Reggie’nin eşi değil de kızı/kardeşi olduğunu düşünmemek zordu. Browning hâlâ on beş yaşındaki bir kız gibi görünüyor ve Hardy ile uyuşabildiğini söylemek zor.

Her şey beklentilerle alakalı. İki gangster kardeşin sevgi/nefret ilişkisini, kardeşlerden Reggie’nin aşkını anlatan mizahi bir suç filmi gözüyle izlenirse eğlenceli iki saat geçirtebilir. Ama mafyalar arası mücadeleleri, Raylerin gangsterliklerini daha fazla anlatan bir suç filmi beklenirse hayal kırıklığı yaratabilir. Kardeşlerin ilişkisini iyi yansıtsa da orijinal olamayan, Scorsese’nin izinden giderken onun çarpıcılığına erişemeyen bir film. Daha iyi olabilirdi. Gene de Hardy’i iki rolde izlemek epey keyifliydi.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı: