Life‘la ilgili spoiler içerir…
Jake Gyllenhaal, Rebecca Ferguson, Ryan Reynolds’lı Daniel Espinosa filmi Life ilk fragmanıyla Alien‘ın izinden gittiğini düşündürtmüştü. İzleyince Alien‘ın izinden gitmekle kalmadığını, Alien‘ın etinden sütünden yararlandığını görüyoruz. Senaristlerin ilham kaynakları arasında Gravity de yer alıyor. Life bu iki filmin mühim taraflarını alıyor ama formül filmi olmaktan ötesine geçemiyor. Fakat bütünüyle kötü bir film değil.
Senaryonun ilk sıkıntılı tarafı finali hariç bilinen şeyleri tekrarlaması. Senaristler neredeyse her adımda Hollywood’un yaratıklı filmlerindeki küflenen formülünü kullanıyorlar: Karakterleri birkaç cümleyle tanıt (Life‘ta bazı karakterleri -Golovkina, Rory- hiç tanıtmıyorlar), karakterlerin arkadaşlıklarını bir sahneyle göster (Life‘taki sahne epey vasat), yaratığı tanıt, sonra yaratığın bunları teker teker avlaması üzerinden gerilim yarat. Life her adımda bu küflenmiş formüle sırtını yaslıyor ve orijinal olmak için, Alien‘dan farklılaşmak için pek efor sarf etmiyor, belki final hariç. Filmde olan her şey daha önce sadece Alien serisinde bile herhalde en az on kez olmuş şeyler. Aslında özgün olunmaya çalışılsa iyi bir film ortaya çıkabilirdi ama senaristler Alien‘ı kopyalamayı yeterli görmüşler. Özgünlük dışında filmin karakter problemi de var. Filmdeki hiçbir karakteri umursatamıyorlar. Altı karakterli filmde hiçbir karakteri doğru dürüst tanıtamadıkları için biz de bu karakterlerle özdeşlik kuramıyoruz, bu durum karakterlerin hayatta kalma savaşlarının izleyici için fazla bir şey ifade etmemesine neden oluyor.
Aslında aynı sorun Alien filmlerinde de mevcut. Life‘ın karakterleri bilimle uğraşmalarına rağmen pek zeki değiller. Prometheus‘ta da yaratığı görüp buna evcil hayvan muamelesi yapan bilim insanları vardı. Bu salaklıkla fazla yaşayamadılar, gene de toprakları bol olsun! Life‘taki karakterler de pek mantıklı davranmıyorlar. Film o kadar formül işi ki formül gereği ölmesi gerekli kişi ölmesi gerektiği zamanda ölüyor ama mantıklı davranarak ölmüyor. Özellikle Hugh ekibin en mantıksızı. Yaratıkla bağı, Elen Ripley’nin yaratıkla bağını hatırlatmıyor değil. Dediğim gibi bu karakterlerin mantıksız hareketleri, derinleştirilememeleri gerilime ket vuruyor. Tabii karakterler mantıksızca davranabiliyorlar ama bardağın dolu tarafından bakarsak en azından yaratığa “Gel kuçu kuçu!” diyen bilim insanları yok. Karakterler iyi yazılmadığı ve filmin ilk otuz dakikasından sonra hayatta kalma savaşına odaklanıldığı için oyunculara fazla iş düşmüyor. En fazla on beş dakika görünen Reynolds’ın enerjisi sayesinde sahneleri epey keyifliydi. Gyllenhaal ise bu kez ortalama bir performans ortaya koymuş. Ferguson elinden geleni yapıyor.
Filmin Gravity‘yle benzerlik ve farklılıklarına da değinmek isterim. Gravity de bütünüyle uzayda geçiyor. Ama enfes ilk yirmi dakikadan sonra fazlasıyla klişe karakterler, din göndermeleri ve klişe mutlu sonuyla anbean kan kaybetmişti. Life, Gravity‘den farklı olarak dine hiç değinmiyor. Gravity kadının Dünya’ya varmasıyla sona ermişti. Life‘ın da Gravity gibi biteceğini düşünürken öyle olmadığını, Dünya’ya varanın yaratık ve David olduğunu görüyoruz. Gravity‘nin klasik mutlu sonu mutsuz sona dönüştürülmüş, iyi edilmiş. Espinosa eldeki zayıf senaryoyu her şeye rağmen sürükleyici hâle getirmeyi başarmış. Yaratıktan kaçılan sahneler gerilimli ve heyecanlı. Özellikle Rory’nin ölümü bu tür filmlerden beklenileceği üzere gerçekten korkunçtu. Espinosa’nın eldeki senaryo yüzünden oyuncularından verim alamamasını da es geçmemek gerek; Espinosa oyuncu yönetiminde bu defa başarılı değil. Filmin türlerin hakkını fazla veremediğini de söylemek mümkün: Bilimkurgunun bilim kısmı yaratık ölümsüz olunca ve buna açıklama getirilmeyince zayıflıyor. Öte yandan Seamus McGarvey’nin görüntü yönetmenliği, Jon Ekstrand’ın gerilimi yükselten müzikleri, Steven Lawrence’la Celia Bobak’ın setleri başarılı. Yaratığın tasarımı fena değil. Arrival‘daki gibi ahtapottan esinlenilmiş ama yaratığı korkunç hale getirebilmişler.
Lafı daha fazla uzatmayayım. Life hep ortalama işler yapan Espinosa’nın zayıf filmlerinden olmuş. İzlemesi keyifli ama salondan çıkar çıkmaz unutulan bir film.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.