Los Favoritos De Midas: Victor’un Arayışı

Kasım ayında Netflix üzerinden yayınlanan İspanyol mini dizisi Los Favoritos De Midas, Jack London’un aynı adlı kısa eserinden uyarlandı. Kitabı okumadığım için yapacağım tüm yorumlar diziyle ilgilidir. Yazının bundan sonrası dizi hakkında spoiler öğeler barındırmaktadır.

Hikayenin bize vadettiği gizem, felsefi düşünce ve toplumsal sorunlar ilerleyen bölümlerde kendilerini bir araca dönüşürken buluyorlar. İspanya’da devam eden elektrik zamlarının protestosu ve Suriye iç savaşı, kendisini keşfetmeye çalışan orta yaşlı bir erkek tarafından harcanıyor. Dizinin ilk iki bölümü, toplumsal sorunlar ve ana konu eşliğinde devam edeceğinin sinyalini verirken, bu sorunlar sadece cinayetlerin işlenmesi için bir araç oluyor.

Ana konuyu, karakterleri ve olayların gelişme potansiyelini sevmeme rağmen işleyiş fazlasıyla vasat. Öncelikle kral Midas hakkında tek bildiğimiz şey, dokunduğu her şeyin altına dönüşmesini istemesi ve bu lanetin canını alacağını gözlemlemesiyle, bu yeteneğinden vazgeçmesi. Midas kimdir? Müritleri kimlerdir? Ne zamandan beri varlar? Bunlar hakkında herhangi bir bilgimiz yok. Bunu bir dedektifin araştırmaya kalkışmaması ise bir mantıksızlık silsilesine yol açıyor. Kendisine Midas’ın Müritleri diyen bir topluluk şantaj yapıyor ve hiç kimse “Kim bu Midas?” diye bir araştırmaya girişmiyor. Midas’ı bizlere tanıtmış olsalardı bu topluluğun amacını, çıkış noktasını, iyi veya kötü bir örgüt olup olmadığını anlayabilirdik. Lakin böyle bir amaçları yok.

İlk dört bölüm üzerine basa basa her mailin, her mektubun sonuna ‘Midas’ın Müritleri’ diyen bu örgütü araştırmamak hem polis teşkilatına hem gazeteciye hem de şantaja uğrayan kişiye saygı duymamızı engelliyor. Bunun yanı sıra mail adresinin hiç araştırılmaması, yalandan dahi olsa bakılmaması da mantıksız bir tercihti. Tabi ki korumalı bir mail adresi kullanılıyordur ama en azından ‘mail adresini araştırdık ve bir sonuca ulaşamadık’ deselerdi yeterliydi. Polis teşkilatının tek sorunu da bunlar değil. Beş milyon doların aktarma takibini bile amatörce yapan bir polis teşkilatı var karşımızda. Bunları tamamen göz ardı etsek bile, hiçbir yere bağlanmayan konuşmalara da tanıklık ettik. Monica, Midas’ın Müritlerinin şantaj yaptığı tek kişinin Victor olmadığını, daha önce de buna benzer bir olayın yaşandığını bizlere aktarabilmek için, yıllar önce tüm servetini 80 milyon dolara satan ve 67 milyon doları hayır kurumuna bağışlayan bir iş adamına ulaşıyor. Ne hikmetse o konuşmada da Midas ve müritleri hakkında herhangi bir bilgi alamadığımız gibi o konuşma da bir yere bağlanmıyor.

İlk üç bölümünü severek takip edilen, devletleri eleştiren, onların kirli çamaşırlarını ortaya çıkaran, sosyal sorunlara değinen bu yapım, birdenbire orta yaşlı bir erkeğin kendini bulma serüvenine dönüşüyor. Bu yüzden son sahnedeki limuzinin içinde kimin olduğu önemli değil, bu yüzden Midas hakkında herhangi bir bilgi sahibi olamıyoruz. Çünkü biz Midas’ı, müritlerini ve oradaki gizem unsurunu izlemiyorduk. Biz orta yaşlı, zengin, onurlu Victor’un kendini bulma serüvenini ve sonunda da ona kavuşmasını izledik. Eğer biz Midas’ın Müritlerini izliyor olsaydık, Victor’un şirketin başına geçmesi sağlayan ölüme de odaklanırdık.

Dizinin sonuyla beraber şunu gayet net bir biçimde anlıyoruz ki, Victor’a şantaj yapan kişilerle, Victor’un şirketin başına geçmesini sağlayan ölümü planlayanlar aynı kişiler. Amaçları ise zeki, çalışkan ve erdemli Victor’u kendi saflarına katmak. Bu hikayeyle herhangi bir problemim olmazdı, dizinin adı Midas’ın Müritleri yerine Victor Kendini Buluyor olsaydı. Hem kafiyeli de…

Diziye puanım: 30/100.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın