Love – Aşık Olmanın Organik Boyutu

Gaspar-noe-love

Aşk kelimenin iki anlamında da samimidir. Gerçek ve daha çok bilinen anlamında, duyulan özlemi, sevgiyi, yanında olabilmeyi, kısacası biyolojik olmayan tarafı yani ruhsal tarafı ifade eder. Diğer anlamında ise tene, uzuvlara, sevişmeye duyulan hazzı, yani biyolojik tarafını. Noe filmlerinde duyguları tümüyle özgür bırakmayı seviyor. Irréversible’da şiddet ve öfkenin en yalın halini, Enter The Void’de uyuşturucu kafasının en çarpıcı ve en gerçekçi halini, Love’da ise aşkın en çıplak halini.

-Hayattaki en büyük hayalim ne biliyor musun,
-En büyük hayalim duygusal cinselliği resmeden bir film çekebilmek.

Love, Noe’nin en kişisel filmi diyebiliriz. Kendi düşüncelerini aktardığı replikler,  kendinden parçalar yüklediği karakterler mevcut. Söylemek istediklerini dolaylı yoldan söylemek yerine, yer yer karakterlere, isimlere, sözcüklere bürünerek bunu dile getirmeyi düşünmüş.

Gaspar-Noe-love

Film Murphy ve Electra’nın fantezi ve cinsellik içerisinde aşklarını kaybedişi üzerine kurulu. Gerekli olan yaşam ve aşk, seks hakkında konuşmak, sadece dışarıdan elde edebilecekleri üçlü seks, eşcinsel seks, kamuya açık alanda seks, orgy  gibi farklı yolları denemeleri, kafalarında oluşturdukları listedeki onay kutucuklarına birer tik atarken, dönüşü olmayan hatalara da sebebiyet veriyor. Bu noktadan sonra artık zihninde yaşayan Murphy için Elektra’nın saf, ulaşılamaz bir arzu nesnesi haline gelişini, melankoli içine dolambaçlı bir yürüyüş ötesinde, yıkılışını sert bir şekilde izliyoruz.

Bildiğimiz ama görmekten, duymaktan, izlemekten çekindiğimiz bu diğer duyguları tümüyle özgür ve çıplak bırakmak belki de zannettiğimizin aksine pek ‘insanca’ değil.  Neden mi? Çünkü bu filmde aşkın duygusal yönü çıplaklık. Fazlasıyla hem de. Çıplaklık mahremiyettir ve bu alana dokunulduğunda rahatsızlık verir. Sahnelerin insanları bu denli rahatsız etmesi, filmin yakalanması gereken noktalarını da kaçırmalarına sebebiyet veriyor bu yüzden. Çünkü en büyük aşk sevişmektir ve Noe bunu tüm saflığıyla, şahane renklerle bütünleşmiş sahnelerle çok iyi betimliyor bence.

love-gaspar-noe

-Hayattaki en iyi şey nedir?
-Aşk.
-Ve sonrasında…
-Seks.

Noe’nin filmde aşkı resmederken pornografik bir dil kullanmasının sebebi, cinselliği mahremiyet sınırlarından uzaklaştırıp, yazarlarımızdan Gültekin Turgut’un dediği gibi ‘her türlü cinsel gerilimden arındırması’ aslında. Bunu daha ilk sahnede birbirlerine masturbasyon yapan çiftle gerçekleştiriyor.  Bu gerilimi üzerinizden attığınız taktirde ise, üçlü seks sahnesinin çekiciliği, Murphy ve Elektra’nın sevişmelerindeki duygusal ambiyansı, bar sahnesindeki orgy’nin ise korkuyla karışık şehveti, tüm bunların içerisinde eriyip yok olan karakterleri ve aşkı çok daha iyi yakalayabilirsiniz.

Herkesin düşündüğünün aksine kadın-erkek ilişki çözümlemelerine değinmiyor film bence. Böyle bir çözümleme ihtiyacı duymuyor çünkü filmde biriyle empati kurmaya çalışmıyorsunuz. Şahit olduğunuz ilişkide hangi noktadan baktığınızla ilgili.  Murphy, Elektra’nın eski erkek arkadaşıya yattığını öğrenmesinden sonra ona saldırması ve hapisaneye düşmesi, hapisanede fransız polis memuru ile tanışması ve daha sonra gittikleri barda fransız polisinin Murphy’e sevgi ve seks hakkında verdiği öğüt Noe felsefesini ve ne düşündüğünün önemli bir bölümünü dile getiriyor. Çözümlemeden çok seks konusunda yaptığı agresif ve yıkıcı tutumlar, diğer yanda bunun verdiği kıskançlık ve dağılmışlık, hepsi bu.

Kronolojik flashback kullanımı yerine, geçmiş ve şimdiki zaman sıçramasını göz açıp kapatma efekti gibi sert kesim bir geçiş kullanması, kendinizi üçüncü bir gözmüşsünüz gibi hissettiriyor. Böylelikle aynı zamansal alanda, geçmiş ve gelecek kurgusu önemini yitiriyor. Noe’nin gözünde güzel bir şey var. Sık sık kullandığı kırmızı-kahverengi kamera filtreleri ve simetrik kare içerisindeki kompozisyonu, son derece stilize dramatik görüntülerle öyle güzel betimliyor ki, vurgulamak istediği basit bir şey bile büyük bir anlam kazanabiliyor.

love-gaspar-noe

-Seni tekrar içime alıyorum.
-Artık içeridesin. Seni özlüyorum

Murphy’nin afyonu yuttuktan sonra yaşadığı çöküşün son evresinde,  banyoda çıplak bir halde ağlarken çocuğuna duyduğu sevgiyle Elektra’ya duyduğu özlemi öyle güzel betimlemiş ki, burada kullandığı metafor filmin özeti niteliğinde. Yine yazarlarımızdan Gültekin Turgut’un söylediği gibi “Vajina ve penis ile açılan film iki insanın sarılmasıyla bitiyorsa, bu iyi bir filmin açılış ve kapanış sekansı olarak kalacak bende.”

Noe ne çekerse çeksin koşulsuz biat eden biri olarak filmi çok beğenen küçük bir kitlenin içerisindeyim ben. Benim için duygusal cinselliği resmeden bir film çekebilmeyi fazlasıyla başarırken “Aşk” seks içeren bir “duygusal” romantizme dönüşüyor.

Duygusal, romantik ve sarsıcı…

 

 


Yayımlandı

kategorisi

yazarı: