Bir Üst Sınıf Eleştirisi
Malmkrog insanları ikilemlere düşürecek bir film olarak akıllarda yer ediniyor. Bir yandan yönetmenlik, oyunculuk, oluşturulan kadrajlar, sanat yönetimi ve mekan kullanımı açısından Cristi Puiu’nun olgun işlerinden biri ve takdiri hak ediyor. Filmin uzun süresini ve önyargılarınızı bir kenara bıraktığınızda 19. yüzyılın sonlarından kalma bir grup aristokratın günümüz zamanına dair ne kadar güncel konuları tartışabileceğini duyup şaşırıyorsunuz. Ne kadar zaman geçerse geçsin bakış açılarının hiç değişmediğini görüyorsunuz. Nesilden nesile aktarılan bir gerçeklik karşınıza çıkıyor. Bu gerçekliği eylem olarak değil de, sözlerle devam ettirmek sanırım tüm dünyanın genel problemi olarak düşünebiliriz.
Tabii yönetmen Cristi Puiu filmi şekillendirirken her ne kadar gösterişli bir sanat yönetimi sunsa da, senaryo anlamında patlama noktalarının olmadığı ve zamanın çıkışsızlığını ifade eden felsefi tartışmaları daha değerli buluyor. Bu yüzden de anaakım seyircinin sevebileceği tüm etki mekanizmalarını devreden çıkartıyor. Uzun planlar, tek mekanın dışına çıkmayan ve zamanın akışına ayak uyduran yavaş bir tempo sunuyor. Karakterlerin tartışmalarını önplana alıyor. Böylece öne çıkan senaryo oluyor. Kendinizi kalın bir romanın içindeki hararetli tartışmaların içinde buluyorsunuz. O dönemin aristokratlarının dertleriyle baş başa kalıyorsunuz. Bu mevzu ilginizi cezbetmediği takdirde, sıkıcı bir anlatıya dönüşüyor.
Devasa Evler, İçi Boş Odalar…
Yönetmenin önceki filmi Sieranevada’da bir apartman dairesinde, bir grup insanın dertlerine seyirci olarak tanıklık ederken; bu filmde ise bu apartman dairesi yerini kocaman bir malikaneye bırakıyor. Zengin insanların kendilerince güvenli hissettikleri bir alanda geçiyor. Uzun devasa açık alanlar, toplumdan ırak insanların şişmiş egolarını güvenli tutma yerine kendini bırakıyor.
Filmin içeriğinde her bireyin kendine has problemleri olduğunu söyleyebiliriz. Ancak hiç kimse bu problemlerin çözülebileceğine inanmıyor. Bu yüzden de şikayet etmek alışkanlık olarak rutinin parçası haline geliyor. Tıpkı ülkemizdeki rakı masaları başında ülkeyi kurtaran insanlar gibi onlar da dönemin lükslerini sonuna kadar kendi keyifleri için kullanarak çevrelerinin yanlışlarını görmeye çalışıyorlar. Peki kendi yanlışlarımız ne olacak? Bireysel endişeler, toplumsal kaygıları nasıl kurtaracak? İşte filmin ironisi de bu noktada açığa çıkarak seyircinin buruk tebessümüyle yankı buluyor.
Kimin Felsefesi Doğru?
Öte yandan diğer bakış açısıyla ise filmin özünü oluşturan felsefi tartışmalar, doğası gereği değerli olsa da yüzeysel bir şekilde yeni bir şeyden bahsetmiyor. Sadece nesilden nesile geçen düşünce sistemi bizim için yeterince yeterli bir eleştiri mi, bunu sorgulamak gerekiyor. Eğer amaç felsefe yapmaksa filmin içeriğinde geçen felsefe çeşitli üniversitelerin ilgili bölümlerinde ilk sınıflarda öğretilen kavramlardan öteye gitmiyor. Zaten konuya ilgi duyanların da daha derinlikli konuları, farklı kaynaklardan araştırabileceklerini biliyoruz.
Sonuç olarak Malmkrog mükemmellikle, yapaylık arasında dolaşan kararsızlık yaratan bir sinema eseri diyebiliriz. Yönetmen bu çelişkilerin insanları düşündürmesinden dolayı tatmin olmuş olabilir. Bu da Malmkrog’un göreceli güzelliğini tartışmamıza neden oluyor.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.