Martin Scorsese, geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz Ray Liotta’nın yeteneğini ve birlikte çalıştıklarında yaşadıklarını anlattı.
“Goodfellas’ın hazırlık sürecinde zorluklar çektik. Stüdyoların benimle pek çalışmak istemediği bir dönemdi. Buna rağmen çok sayıda mekana yayılan pahalı bir prodüksiyondu. Ve filmin büyük bölümü diyaloglardan oluşuyordu. Henry Hill’i oynayacak doğru başrolü bulmak bu yüzden çok önemliydi. Rol, farklı özelliklerin kombinasyonunu gerektiriyordu. Tehlikeli olmalıydı, sempatik olmalıydı, hassas bir karakter olmalıydı. Filmdeki en masum karakterdi. Her zaman orada olan ve her şeye tanık olan bir bir isimdi. Tam o dünyadan çıkıp gelmiş gibi biri olmalıydı.
Adaylardan biri Ray Liotta’ydı.
“Arkadaşım Jonathan Demme’ın Something Wild’ındaki performansı birçok insan gibi beni de etkilemişti. Filmin yarısında ortaya çıkıyor ve oynadığı bütün sahneleri ele geçiriyordu. Gözlerinizi ondan alamıyordunuz. Ama Ray’in Something Wild’daki rolü sınırlıydı. Bütün bir filmi taşıyabilir miydi bilmiyorum.”
Yapımcım Irwin Winkler, Ray’in role uygun olmadığını düşünüyordu. Bir gün birlikte yemek yerken, Ray sürpriz bir şekilde masamıza geldi. Irwin ile bir köşeye geçtiler, konuştular ve kısa sürede kendisini de ikna etti.
Bir karşılaşmamız da Venedik Film Festivali’ndeydi. Kalabalığın arasından birbirimize ulaşmaya çalışıyorduk. Korumalar önünü kesti. Kimseye üstünlük taslamadan bana işaret diliyle “Sonra konuşuruz” dedi. Çok klas bir duruşla kaosu izledi ve sonra alandan yürüyerek ayrıldı. Hareketlerini bir film sahnesi gibi izledim. Otoritesini hiç bozmadan ama zarif bir şekilde durumu yönetti. Şimdi geriye bakınca, role uygun olduğu yönündeki kesin kararımı o anda verdiğimi anlıyorum.”

“Korkusuz” birçok oyuncu için sık sık kullanılır. Bu tesadüf değildir, oyuncular korkusuz olmalıdır. İşin bir parçası da bu. Goodfellas’ta hepimiz birçok sahneyi doğaçlama oynuyorduk. Ekip, annem ve babam da dahil olmak üzere çok uzun süredir birlikte çalışmıştı. Ve onların arasına yeni bir adam girdi. Tereddütsüz ve doğal bir oyunla aramıza girdi ve herkese yıllardır birlikte çalışıyormuş hissini hemen verdi.
Henry (Liotta), Tommy (Pesci), Jimmy (De Niro) ve Paulie’nin (Paul Sorvino) Air France soygunundan sonra bir araya geldiği bir sahne vardı. Set hazırlandığında Ray’in kötü bir haber aldığını öğrendim. Hemen karavanına girdim ve çok üzgün bir şekilde buldum. Annesi ölüyordu. Sık sık “Beni evlatlık edindi ve büyüttü. Hayatımda tanıdığım en tatlı kadındı. Neden bu korkunç kansere yakalandı. Neden? diye soruyordu.
Hemen annesinin yanına gitmesini istedim. Ama inatçıydı. Sahneyi gitmeden çekmek istiyordu. Sete beraber yürüdük. Herkes durumun farkındaydı. Air France soygunundan sonra parayı bölüştükleri sahneydi. Herkes gülüyordu ama bir yandan onu teselli etmeye çalışıyorlardı. Gözyaşları ve kahkahalar çekimde birbirine karıştı. Ray sahneyi çok güzel oynadı ve ardından annesinin yanına gitti. Hepimiz için çok farklı anlardı.”
“Hep beraber çalışmak istedik ama zamanlamalarımız bir türlü uymadı. Veya projeler kafamızda oturmadı.
Onu son bir kez görmek isterdim. Birlikte çalışmanın benim için ne kadar büyük anlam taşıdığını anlatmak isterdim. Belki bunu biliyordu. Umarım öyledir.”