“Böylesi ancak Patagonya’da olur.” deyişiyle haksızlık ederek andığımız bir bölge Patagonya! Güney Amerika’nın Antarktika’ya göz kırpan en güney ucu; Arjantin ve Şili toprağı… Derler ki, Ferdinand Macellan 1500’lerde buraya ayak bastığında bölgenin yerli halkı Tehuelçeler’i Avrupalılar’a kıyasla biraz iri kıyım bulmuş. Hal böyle olunca da onlara ‘Patagonlar’ demiş (Mitolojik hikayelerde adı geçen 3-4 metrelik insanların oluşturduğu bir ırk, aynı zamanda ‘Koca Ayak’ gibi bir anlama geliyor).
Patagonya biraz ıssız ve soğuk. Elverişsiz ikliminden dolayı kolonicilerin pek ilgisini çekmemiş, kendi halinde bir bölge. Ama orada gerçekten bir Patagonya var uzakta! Fantastik/ütopik bir yermiş gibi bahsederek, aşağılayıcı nitelemelerimize konu ederek Patagon kardeşlerimizi üzüyoruz. Bu nahoş duruma dikkat çekmek istedim. Spottaki ifadeyle: Genç Patagonlar Rahatsız!
Her neyse, 1970’lerin sonunda Patagonya bölgesindeki Picton, Lennox ve Nueva adaları, Şili ile Arjantin’i savaşın eşiğine getirir. Diplomasi tarihine ‘Beagle Kanalı Gerginliği’ diye geçen olay, savaş çıkmadan çözülür (Adalar bugün Şili’ye ait). Ama 5.300 km ile dünyanın en uzun üçüncü uluslararası sınırını paylaşan iki cefakâr halkın birbiriyle savaşmayı düşünmesi öyle saçma bir şeydir ki, vakayı nükteli bir dram, bir ‘kara komedi’ olarak beyazperdeye aktarmak zaruridir. Bunu akıl eden, Şilili yönetmen Alex Bowen olur. “Mi Mejor Enemigo (En İyi Düşmanım; 2005; Aksiyon, Savaş, Dram, 100 dakika, Arjantin-Şili-İspanya ortak yapımı)” işte böyle doğar.
Şili ordusundan bir tim, sınırda kaybolmuştur. Ne yapacaklarını bilmez haldeyken bir anda kendilerini siperlerin, hendeklerin ardında, durumu pek de farklı olmayan Arjantinli bir timle çatışırken bulurlar. Ama şöyle bir durum söz konusudur: Aynı dili konuşan, üniformaları bile birbirinden ayırt edilemeyen bu askerlerin ne bu ‘davaya’ inancı vardır, ne de niçin savaştıkları konusunda fikri…
Altışar ‘düşman’ asker birbirine çay-sigara, yemek, su ikram eder. Elbirliğiyle yaralı bir askerin tedavisine girişirler. Futbol maçı yaparlar. Ve sınır anlaşmazlığına kendilerine has bir çözüm bulurlar. Filmde ‘başrolde’ diyebileceğimiz karakter bulunmasa da, iki tarafın çavuşu rollerindeki Erto Pantoja ve Miguel Dedovich, “duygularıyla hareket eden ‘atarlı’ askerlerini kontrol altında tutmak isteyen mantıklı komutan” performanslarıyla ön plana çıkıyorlar. (Bu arada film, 2006 Goya Ödülleri’nde “Dili İspanyolca Olan En İyi Yabancı Film” dalında aday gösterildi; başka birkaç prestijli Hispanik film festivalinde de ödül ve adaylıklar elde etti.)
Özellikle Latin Amerika kültürüne meraklıysanız, “Niye izledim ben bunu?” dedirtmeyeceğine inandığım bir film. Kapanış Kemal Tahir’den gelsin: Büyük ustanın Devlet Ana’da mükemmel bir tarifi vardır: “Yiğitlik nerede başlar, kahpelik nerede biter, bilinmez.” der. ‘En İyi Düşmanım’, dünyanın tüm savaşlarına uyarlanabilecek ‘tanıdık’ konusuyla işte tam bu ince ve bulanık çizgiyi hatırlatıyor.
Not: ‘Savaşın anlamsızlığı’ denince bir efsane olan Dirty Dozen’ın 1967’de yani yönetmen Alex Bowen’ın doğduğu yıl çekilmiş olması da hoş bir tesadüf olarak dikkatimizden kaçmadı.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.