Ne Olacak Şimdi (1979)

Perran Kutman’ın herkesin hafızasında yer eden “tükürsene ulan babanın suratına!” repliği ile hatırladığı, Şener Şen’in bir otel odasında başka bir kadınla basıldığı anda, iç çamaşırları üstündeyken bir patron edası ile “aaa hoşgeldin karıcığım, …30 kamyon ince kum…” der demez oğlu tarafından yüzüne tükürülmesi ile yer eden bir Atıf Yılmaz filmi.

Yeşilçam’da erotik filmlerin patladığı bir dönemde gösterime girmiş, ama gişede beklediği başarıyı bulamamış kaliteli bir yapım. Başrollerde, Levent Kırca ve Nevra Serezli gibi genelde tiyatrolarda çalışan iki değerli oyuncu ile Şener Şen ve Perran Kutman. Yan rollerde ise Adile Naşit, Selim Naşit, Bülent Kayabaş gibi kıymetli isimler var.

Konusu bir boşanma davası olan film; bu konu üzerinden bir çok gönderme yapar. Anadolulu, muhafazakar bir aile içinde büyüyüp avukat olarak başka bir sınıf ile dirsek temasına giren Levent Kırca’nın dirseğinin Nevra Serezli’ye çarpmasını anlatmakta. Bu anlatım bir süre sonra, zengin ve kentli kesim ile, daha yoksul olan kesimin sosyal gerilimini de kadın erkek ilişkileri üzerinden vermektedir. Boşanma davasında karşı karşıya gelen Nevra Serezli ile Levent Kırca, bir süre sonra birbirlerinden etkilenmeye başlar. İşler ilerler, yemekler yenir, gülüşülür eğlenilir. Ancak bir sorun vardır aslında birbirlerinden etkilenmelerinin de nedenidir bu; farklı dünyaların insanlarıdırlar. Normalde, Levent Kırca’nın canlandırdığı karakterin hukuk diploması olmasa, Nevra Serezli’ye en fazla yakınlaşabileceği mesafe 2 metredir. Bu iki metre, Levent Kırca’nın bindiği belediye otobüsü ile Nevra Serezli’nin kendi aracının birlikte aynı kırmızı ışıkta beklerkenki mesafesine tekamül eder.

1979 yapımıdır film ve sınıfsal farklılık algısı şimdiki gibi değildir. Hukuk fakültesini herkes okuyabilir, çalışan herkes kazanabilir. Nitekim Levent Kırca da bu şekilde yırtmıştır. Ama yine 1979 Türkiyesidir ve karakterin ne yırtma gibi bir derdi vardır, ne de sosyetede gözü. Hatta çok hoşlanmasına rağmen Nevra Serezli’ye hep bir şüphe ile bakar. Onların hayatlarına imrenmez, hep kötüdür onlarınki, yozdur, kendi benliklerinden çıkmışlardır.

Hikayenin diğer tarafı da bir yabancıyla karşı karşıyadır. Cahil, yoksul bir ailenin çocuğudur hoşlandığı adam. Kendisi şaraptan ve tad almaktan bir ritüel gibi haz alırken, karşısındaki adam tipik bir işçi sınıfı mensubu gibi hızla sarhoş olur, sapıtır. Ama sevimlidir de bir yandan (ülkenin en komik sarhoş tiplemesini yapan adamdan bahsediyoruz tabii). Nevra Serezli aldığı kültür dolayısı ile bir bireydir ve karşı cinsle ilişkisi çok rahattır. Tam tersi olarak Levent Kırca ise, erkek olmasına rağmen bir birey bile değildir, kendi içinden çıktığı kültürün esiridir.

İşler ilerleyip evlilik aşamasında geldikçe ve aileler de olaya dahil oldukça sorunlar çığ gibi büyür. Evin dekorasyonundan, yenilen yemeklere, gidilen mekanlara kadar her şeye karışırlar. İki dünyanın savaşının ortasında kalır çiftimiz ve geldikleri yere sırt dönemeyecek kadar da yabancısıdırlar birbirlerinin aslında. Bir süre sonra da evlilikleri çatırdar. Gelgitler, kavgalar, ailenin sözüne girmeler çıkmalar derken aslında bir sona bağlanır film. Daryush Shayegan’ın Yaralı Bilinç’i gibi, bir doğu batı anlatımı vardır filmde. Fakat birbirine çok uzak bir doğu-batı ayrımı değildir bu. Aynı bedenin iki farklı kolu gibidirler. Birbirlerinden kopamazlar, ama benimseyemezler de.

“Tükür Ulan Babanın Suratına” (Şener Şen, Perran Kutman)
[flashvideo file=http://www.youtube.com/watch?v=6hqFC8SpcVw image=http://a2.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc7/300026_10150270519006860_261778841859_8271084_4414657_n.jpg height=300 /]

Bu arada dekor olarak Perran Kutman ve Şener Şen çiftini izleriz bir yandan da (yardımcı oyuncu olayının bambaşka bir yorumudur bu ikili sözkonusu filmde). Atıf Yılmaz, filmin sonu hariç, bu iki çifti hep tahterevallinin farklı taraflarında oturtur. Bir taraf mutluyken diğeri kedi köpek gibi birbirine girer. Nevra Serezli ile Levent Kırca’nın ayakları yerden kesildiği zamanlarda, Şener Şen kendi oğlunun tükürüklerine maruz kalır.

Levent Kırca’nın anlattığına göre, Ertem Eğilmez, Anadoludan gelen sinemacılar ve film dağıtımcıları ile ofisinde otururken sorar, film tutar mı diye. Adamlar tutmaz der peşinen. Usta da şaşırır, senaryo güzel, oyuncular iyi, film komik, nesi kötü filmin diye üsteler. Adamlarsa, filmin kötü olmadığını aksine fazla iyi olduğunu ve tam da bu sebeple tutmayacağını söylerler ve dedikleri de çıkar. Filmin gişesi beklenenin altında kalır. Ancak Tvde yayınlandığı dönemde tekrar değer görür.

Ne Olacak Şimdi Film Müziği (Cahit Berkay)
[flashvideo file=http://static.alkislarlayasiyorum.com//ay/mp3/3407_20090106193059.mp3 height=15 /]

Son olarak hatırlamak gerekir ki toplumsal olayların, direnişlerin, grevlerin, boykotların, yaşandığı ülkenin diğer yüzü aynı zamanda porno patlamasıdır. Aynı dönemde illegal hareketlerin basımları yüzbinlerce kişiye ulaşırken, Yeşilçam da leblebi gibi erotik film yapmaktadır. Bu yıllardan geriye dönüp bakıldığı zaman, filmler siyah-beyaz gibi görünse de insanların hayatının, şimdi olduğundan daha renkli olduğunu kabul etmek gerekir.

Yorum Gönderin