Netflix dijital platformunda Aşk 101 dizisi yayınlanmadan kısa bir süre önce patlak veren gay karakter dedikodusu büyük bir ivme kazanarak dönüşü olmayan bir yola girdi. Diziyi izlediğimiz zaman Osman’ın gay olduğuyla ilgili hiçbir emareye rastlamamamıza rağmen Mahir Ünal’ın, Cüneyt Özdemir’le yaptığı röportajda “Öyle bir şey oldu geçtiğimiz günlerde Netflix bir dizi istedi, dizinin senaryosu hazırlandı. Dizi bir eşcinsel hikayesiydi ve orada Osman isminde bir eşcinsel üzerinden yerli yapım firmasına bir dizi yapım teklifi verdi. Bu normal bir şey diyebilirsiniz. Ama Almanya’da, Fransa’da Hollanda’da ya da ABD’de, bir eşcinsel kendi özel hayatını yaşar. Ama gazete almaya gittiğinde eğer yanında evlat edindiği ya da kendi çocuğu da olabilir, gazete bayisine gittiğinde bir porno dergisinin poşet içinde satılmamasına tepki gösterir”. Bu açıklamalarının ardından Osman karakterinin eşcinsel olduğunu ve buna hükümetin izin vermediğini ima etti. Peki sorun dizide eşcinsel karakter bulunması mı yoksa sorun Netflix’in ülke içerisindeki diğer platformların bitişini hazırlaması mıdır?
BluTV şuana kadar sayısız özel yapımla karşımıza çıktı. Bozkır ve Alef dizilerinin kilit noktalarında, düğümün çözüldüğü anlarda karşımıza çıkan iki farklı eşcinsel karakter vardı. Gayet derinlikli ve hiç sırıtmayan bu karakterlere hükümet cephesinden herhangi bir saldırı veya açıklama gelmemesine rağmen -ki gelmemeli de zaten. Diğer tüm bireyler gibi LGBTİ+ bireylerinin de yapımlarda yer alması gerekir- Netflix’in senaryoda yer alan karakterlerine neden bu denli bir saldırıda bulunuluyor? Sorun yapımlarda eşcinselliğin olması mı yoksa Katar menşeli beIn grubun baskıları mı? Netflix’e baskı yapılırken, BluTV hakkında herhangi bir şey söylenmemesinin nedeni ne olabilir? -tekrar söylüyorum doğrusu hiçbir baskı olmaması zaten-
Netflix Türkiye’de yayın hayatına başlamadan önce Netflix’in bazı yapımları beIn medya tarafından gösterime giriyordu. Hatta bunun en göze çarpanı ise Netflix’in özel yapımlarından biri olan House Of Cards dizisinin yayın haklarını elinden bulunduran beIn medya yüzünden Netflix, kendi özel yapımını, kendi platformunda Türkiye’deki takipçilerine sunamamıştı. Netflix Türkiye’ de yayın hayatına başladığından bu yana beIn grubunun abone sayısı, futbolun da kötü gitmesiyle günden güne erimeye başladı. Türkiye ve Katar arasındaki iş anlaşmalarını ve çeşitli arsa satışlarını göz önünde bulundurursak, beIn medya, hükümetten Netflix’e bir çözüm yolu bulmasını istemiş olabilir. Tabi ki bu bir iddia ama tutarlı ve olabileceğini de gözden kaçırmamak gerekir. Netflix olayının bu denli büyümesine beIn cephesinin etkisi olabileceğini ilk yazan kişilerden biri Murat Tolga Şen’di.
Son olarak ise birkaç gün önce Netflix’in onay verdiği bir yerli yapım, sete çıkış gününde iptal edildi. Atiye dışındaki tüm projeler askıya alındı. Set günü iptal edilen Şimdiki Aklım Olsaydı projesinin senaristi Ece Yörenç, yönetmeni Çağan Irmak, yapımcısı ise Ay yapım. Ana akım medyaya kolaylık iş yapan ve televizyonlarda gördüğümüz vasat altı dizilerde yer alan bu iki isim ve bir kuruma sırtını dayayan Netflix’e elbette ki bir sözümüz var.. Ama işin önemli kısmı bu değil. Sete çıkması gereken gün projenin iptal edilmesi, bir blöf müdür yoksa yavaş yavaş bir geri çekilme midir? Bana göre hem blöf hem de bir geri çekilmedir. Hükümet bu blöfe rest karşılığı vermekten geri durmayacaktır. Zaten kısa süre içerisinde Netflix’in güvenirliğine darbe vurmuşken, ellerine geçen bu fırsatı sonuna kadar kullanacaklardır.
Peki ne olacak? Netflix, Türkiye’den çekilince beIn medyaya mı abone olacağımızı sanıyorlar? Veyahut televizyona mı sarılacağız? Hayır. Halihazırda olan korsan dizi ve film izleme siteleri rekorlar kıracak. Netflix’ten alınan gelir vergisi sıfırlanacak. Netflix, özel Türk yapımı yapamayacak ve ülkeye giren cüzi miktardaki dövizden feragat etmiş olacağız. Netflix’in dünyadaki abone sayısı yaklaşık 100 bin düşecek, biz seyirciler korsan sitelerde yasa dışı bahis reklamları izleyeceğiz ve ülkemizde sinemalarda yayınlanan yerli projeler başka ülkelerde izlenilmeyecek. Karşılıklı kazan-kazan- kazan durumu, üç taraflı bir kayba dönüşecek. Dünyaca ünlü futbolcu Neymar, vasat bir film olan 7. Koğuştaki Mucize filmini izleyip, çok ağladığını belirten bir hikaye instagram’dan paylaşamayacak. Netflix Fransa da bir hafta boyunca en çok izlenen film bir Türk yapımı olmayacak. Türkiye’de vizyona giren filmlerin vizyon süresi tamamlandıktan sonra Netflix’e satılamayacak ve izleyiciler korsana teşvik edilecek. Gerçekten de şahane bir plan. Artık Hercai, Sen Anlat Karadeniz ve türevindeki ‘kaliteli’ dizilerimizi gönül rahatlığıyla Güney Amerika ülkelerine satabiliriz. Ne de olsa kadına şiddet temalı bu yapımlar, ülkemizin bir aynası olarak yabancı seyirciyle buluşacak. Onlar da eşlerini ve çocuklarını alıp dizilerde gördüğü ‘şahane’ ülkeye gelmek için can atacaklar. Kadına şiddeti sokaklarda görmek pek bir hoşlarına gider.
Netflix, özgürlüğün bekçisi değil tabi ki. Böyle bir amacı da yok. Başka anlamlar yüklememize gerek de yok. Netflix kapandığında halihazırda elimizde bulunmayan özgürlüğümüzden bir şey kaybetmeyiz.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.