Yazı Once filmi için spoiler içermektedir.
Bir insana dış görünüşü, kıyafetleri veya güzel arabası için değil, sadece senin duyabildiğin bir şarkı söylediği için aşık olursun.
-Oscar Wilde
İnsanlar olarak hayallerimizi ertelemek her zaman onlardan daha kolay gelir. Ne de olsa bir şey yapmak bir şey yapmamaya göre çok daha basittir. Bazen ise hayallerimizi yerine getirmek için bir ana ihtiyacımız olur. “Şu işi bir halledersem tamamdır” bu cümle tanıdık gelir hepimize. Ya duymuşuzdur ya da bizzat söylemişizdir. İşte ismini o “bir” kelimesinden alan Once; hayallerinin, kararlarının ve en önemlisi aşklarının yükü altında kalmış iki insanın hikayesi. John Carney’nin yönetmenliğini yaptığı film, ne kadar sıradan gözükse de sıra dışı bir hikâyeye davet ediyor izleyiciyi. Film boyunca isimlerini duymadığımız, verdikleri yanlış kararlar ile oradan oraya sürüklenmiş ve en sonunda yolları birbirleriyle müzik sayesinde kesişmiş iki insanın hikayesi böylece başlamış oluyor.
Bir tarafta müziğini dünyaya duyurma hevesiyle yaşayan ancak annesinin ölümüyle babasının yanında süpürge tamir eden ve kendi müziğini ancak geç saatlerde sokakta icra edebilen bir Adam (Glen Hansard). Diğer tarafta ise genç yaşta hamile kaldığı için evlenmek zorunda kalan ve İrlanda’ya göçen, kocasının ortalıkta gözükmediği, sokaklarda dergi satan bir Kadın (Marketa Irglova). Belki de aylarca aynı caddede birbirleriyle karşılaşan ancak asla birbirini fark etmeyen, kendilerine verdikleri sözleri ancak içlerinde yaşayan, zorunluluktan dolayı tekrar ebeveynlerinin yanına sığınmış iki yalnız ve kalbi kırık insan. Adam, peşinde koşmadığı hayallerini suçlusu olarak kendisini aldatan sevgilisini suçlayarak kendini aklamaya çalışıyor ve korkaklığını bu şekilde gizliyor; yazdığı her şarkı ile sevgilisini anarken bütün çözümün onunla tekrar barışmak olarak görüyor. Bu bakış ile asla gerçekleşmeyecek bir şeyin arkasına sığınarak hayallerinin peşinde koşmamayı meşrulaştıran bir kaybeden portresi olarak karşımıza çıkıyor Adam. İlham perisini kaybetmiş bir müzisyen olarak, yolunu kaybetmiş bir gezginden farksız. Ancak kalabalık caddenin içinde kendi olduğu ilk anda, ilham perisi onu gelip buluyor. Cover şarkıların ardına saklanmayı bırakıp kendi şarkısıyla gün yüzüne çıkınca her şey rayına oturuveriyor bir anda. Say It To Me Now’ı tüm gücüyle söyleyen Adam, ilk defa Kadın’ın dikkatini çekmeyi başarıyor. Kadın, Adam’ın şarkıda dilendiği o yardım elini uzatıyor yaptığının farkında bile olmadan. Bir süpürgenin tamiri için tanışan Adam ve Kadın, yeni tanışan insanlarda kolay kolay görülmeyen bir uyum yakalıyorlar. İlişkileri bir anda rayına oturuyor, yaşadıkları hayal kırıklıkları bir şarkıda birbirine karışıveriyor. Falling Slowly ile İkili adeta birbirlerine başlarından geçen kötü ilişkileri yakarıyor ve destek bekliyorlar birbirlerinden. Adam, Kadın’a tutuluyor o gece. Bu tutulmanın arkasında elbette canına tak eden bir yalnızlık var. Belki de aylardır kendi halinde takılan ve aşkı içinde boğulan Adam, kendisine gülümseyen ilk kadının peşine takılıyor bilmediği önemli şeylerin farkına bile varmadan. Kadın ise belki de aynı şeyleri hissediyor olsa da bunu yapamayacak durumda. Hayal kırıklıklarıyla dolu bu ikilinin kesişimi o kadar kolay olmayacaktır elbette. Güzellik ve uyumlarının yanında bazı gerçekler saklı kalmıştır.
İkilinin ilişkiler Adam’ın teklifi sonucu sekteye uğrar. Adam’ın bir anlık hatası Kadın’ın ondan uzaklaşmasına neden olur. Ancak ilk tanışmaları müzik ile olduğu gibi bu itirafla bozulan ilişkileri de müzik ile düzelir. Adam, kısa süreli aşkını içine gömmüştür ve sadece Kadın’ın yanında olmasını istemektedir. Kadın ise onu tekrardan kabul ederek Adam’ın onun için önemini onu evine davet ederek gösterir. Kadın da Adam’ın teklifini kabul edememekten memnun değildir aslında. If You Want Me şarkısıyla anlaşılacağı üzere bir evliliğin içindedir ancak tatmin olamamaktadır. Her ne kadar Kadın, kocası için uğraşsa da aynı karşılığı ondan görememektedir. Kocası yanında bile değildir. Onun yokluğu sonucu hayallerinde yaşamaya başlamış ve bunun sonucu içinde büyük bir boşluk oluşmuştur. Bu durumun yalnızlık ile arasındaki fark nedir? Neden Adam ile mutlu bir birliktelik dururken sevmediği birine sıkışıp kalmıştır? Adam onun için daha iyi bir seçenektir şüphesiz, ama bu mümkün değildir.
Adam ve Kadın birbirlerine duydukları aşkı bir daha konuşmamak üzere hayatlarına devam etmeye karar verirler içten içe istedikleri tam tersi olsa da. Artık ciddi kararlar verilmeye başlanır. Adam, ilham perisinin kendisini kabul etmemesine rağmen gerekli çıkarımları yapmıştır. Kadın’dan aldığı ilham ile Londra’ya gidecektir. Lies şarkısıyla görülebileceği üzere, Adam her ne kadar eski sevgilisinin yalanlarının farkında olsa da yönünü tekrardan ona çevirir. Daha imkanlı gözükmektedir bu hedef Adam için Kadın’ın ardından. Adam, adeta aşka aşıktır ve artık öznenin ne olduğuna dikkat etmemektedir. Onun için önemli olan bir öznenin varlığıdır. Adam ve Kadın’ın ilişkilerinde ki dönüm noktası ise motor gezisidir. Bu gezi ile birlikte her şey açığa çıkar. Kadın hayatındaki bütün durumları Adam’a anlatır. Ayrıca zamanında içinde kalan sevgi sözcüklerini de kendi ana dilinde söyleyiverir Adam’a. Adam elbette dediğini anlamaz ve böylece bu aşk bir kez daha yerini bulamaz. Adam, aşkına karşılık alamasa da Kadın’ın büyük destekleriyle demo kayıtlarına başlar. When Your Mind’s Made Up ile verilen bir kararın değiştirilemeyeceğinden ve bunun sonucu yaşanan çaresizliği anlatır. Ama hala kararı veren kişinin peşinde koşmaya da hazırdır. Her aşık gibi o da kararın değişme ihtimalin sevmektedir ancak bu uğurda kalp kırıklıkları yaşaması kaçınılmazdır. Sadece karşısındaki kişiye duyduğu sevgiyi kaybetmesiyle sonuçlanacaktır bu beyhude çaba. Adam, uğraştıkça daha çok üzülecek ve en sonunda duyduğu aşk bir nefrete dönüşecektir. Karşısındaki Kadın korkaktır Adam’a göre. Stüdyodaki müzikal anların ardından Adam ve Kadın bir itiraf odasında bulurlar kendilerini adeta. The Hill şarkısı ile Kadın kocasına duyduğu nefreti kusar adeta. Buradaki nefret aslında kocasına değildir. Kadın’ın yaptığı hatalar olmuştur ve asıl nefreti bu hatalar yüzünden kendisine duymaktadır. Hataları yüzünden kocasından af dilemekte, onun kendisine karşı daha anlayışlı olmasını beklemektedir. Tek sorunları olan kocası değildir onun da problemleri vardır. Kadın’ın kendisini sevdiğini anlar böylece Adam. Kadın’ı daha da yakından tanımasıyla birlikte, olmayacak bir şeyin peşinde koşmayı bırakır. Karar verilmiştir ve üstelemenin gereği yoktur. Bu aşk için zamanlamaları tutmamıştır. Bu “sıradan” aşk hikayesinin sonu dostane bir ayrılıktır artık.
Adam, Londra’ya doğru yola çıkmadan Kadın’a birlikte Falling Slowly’i çaldıkları piyanoyu hediye eder. Müzik onları birbirlerine bağlamıştır ve Adam’ın bu bağı koparmaya niyeti yoktur. Kadın ile yüz yüze vedalaşamasa bile en iyi çözümü bulmuştur. Yeni ilham perisine mutlu bir hayatın yollarını açmıştır belki de. Adam giderken Kadın’ın kocası da geri dönmüştür. Birlikte devam edemedikleri hayatı olabildiğince mutlu yaşayacak gücü vermişlerdir birbirlerine. Adam, “Şu işi bir halletsem” evresini geçmiş ve büyük aşkının peşinde koşarken; Kadın, kocasının dönüşüyle dayanacak gücü bulmuştur kendinde. Sonu kötü biten bu aşk hikayesi, aslında ikisi için de daha güzel yollar açmıştır böylece.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.