Ouija: Klişenin Alfabesi

Dünya geneline baktığımızda en yüksek gişe rakamlarına ulaşan türlerden biri de korku filmleridir. Biraz eğlencelik, biraz da bilinmeyene olan merak yüzünden sinemanın üvey çocuğu korku filmleri, hız kesmeden üretilmeye devam ediyor. Özellikle de düşük bütçeyle, tanınmamış oyuncularla, sadece görsel efektlere yüklenerek yapılması bir avantaj olarak öne çıkıyor. Tabii dezavantajları da yok değil. Bunların en başında korku filmi oyunculuğunun diğer türlere gore daha yapmacık durma olasılığı… Bu olay yüzünden de, düzgün bir senaryonuz yoksa klişe, yapay ve ucuz görünme şanssızlığınızın yüzdesi her planda artıyor. İşte bu hataları tekrarlayan bir filmle daha beraberiz: Ouija…

ouija 2014

Farklı filmlerde görsel efekt çalışmalarıyla tanınan ama çok da varlığını insanların hatırlamadığı Stiles White filmin yönetmeni konumunda yer alıyor. Ouija, daha önceki departmanından anladığımız üzere görsel efektçilikten yönetmenliğe terfi eden Stiles White’ın ilk filmi olarak literatüre geçiyor. Bir görsel efektçi açısından belki de ilk film için en yatkın tür olan korku filmiyle sektöre giriş yapmış White. Malum görsel efektçilerin genelde ya bilim kurgu ya da korku filmi ile bildikleri sularda dolaşmaları tamamen normal bir hareket olmuş. Tabii korku filminin efektlerinden anlamak, korku filmi janrından anladığınız anlamına gelmiyor. Ouija da bu türe daha çok televizyon dizisi kıvamında bir giriş yapıyor.

Dünyanın çeşitli yerlerinde eleştirmenler tarafından yerin dibine batırılan Ouija, türün meraklılarına hitap etse de, onları bile tam anlamıyla doyurabilecek düzeyde bir iş değil. Özellikle filmin senaryosu tüm klişelere kucak açarak, yenilikçi bir olay yaratmaktansa, sağlamcı bir yapıya bürünerek halihazırdaki kötü ruh konseptini devam ettirir cinsten olmuş. Stiles White (senarist Juliet Snowden ile birlikte) piyasadaki senaryo sıkıntılı korku filmlerine senaryo desteği sunarak rüştünü ispat ettiğini sansa da, bu kendi egosunu tatmin etmekten öteye maalesef gidememiş. Genel klişeleri bir kenara atarsak, filmin tek devrimci yanı iyi karakterlerin kötü gibi davranarak sözde sürpriz finaline bir yol açacağı hissi uyandırması olduğu söylenebilir.

Oyuncu kadrosuna baktığımızda ise genç isimler dikkat çekiyor. Başroldeki korku kraliçesi rolünü geçtiğimiz aylarda Türkiye vizyonunda da Signal filmiyle endam eden ve Bates Hotel dizisinde yan karakterlerden birini oynayan Olivia Cooke oynuyor. Diğer oyuncular ise düşük bütçeli gençlik filmlerinden tanıyabileceğiniz bir sürü sima mevcut. Tabii tanınabilirliğin iyi oyunculuk anlamına gelmediğini düşünürsek, bu filmdeki her oyuncunun performansını da görmezden gelmemiz gerekir – ki ciddi ciddi yapay ve kötüler…

olivia cooke ouija

Eeee konu yok, oyunculuk yok, görsel açıdan da göreceli olarak tatmin edici bir film olduğunu düşünürsek, bu filme korku filmi için yanıp tutuşmuyorsanız gitmemeniz gerekir. Fanatiklere bir şey diyemem, vasat korku filmlerinden biri daha diye filmi kabulleneceklerdir. Klişeleşen cadı tahtası, ruh çağırma seansları ve kötü ruhun kurbanlarını tek tek telef ettiği bir filmle karşılaşacaklardır.

Uzun lafın kısası ilk yarısında uyuyumamak için kendinizi zor tutacağınız ve ikinci yarısında da yer yer yaratıcı ölüm sahneleriyle suni gerilimler yakalayabileceğiniz bir film daha vizyonu meşgul edecek gibi görünüyor. Ölümün Alfabesi adıyla 62 salonda vizyona girecek olan filmi, aklınıza Klişelerin Alfabesi diye kazıyın da, en azından uzak durmanız gerektiğine dair kulağınıza küpe olsun.

Yorum Gönderin