The Namesake ve Amelia ile tanıdığımız Mira Nair’in Bombay’daki sokak çocuklarına adadığı dram türündeki 1988 yapımı film, aynı sene Oscar ödüllerinde en iyi yabancı film dalında adaylık elde etmişti. Gregory David Roberts’ın yazmış olduğu “Shantaram” sonrası uzun zamandır ertelediğim bu filmi nihayet izleyebildim.
Mira Nair pek hayranı olduğum bir yönetmen sayılmaz aslen. Bunun çeşitli sebepleri var. Bunları açıklamadan önce biraz filme değinmek istiyorum.
Bir sirkte çalışmakta olan Chaipau, patronu tarafından çiğneme tütünü almaya gönderilir. Koşarak şehre gider ama döndüğünde sirkin yerinde yeller esmektedir. Cebindeki son paralarla en yakın şehre (Bombay) giden trene bir bilet alır. Orada “Tatlı On Altılık”, Chillum, Manju, Baba, fahişeler ve diğer sokak çocuklarıyla bir yaşam sürmeye başlar. Amacı annesinin yanına dönebilmesi için gerekli olan 500 rupiyi (şu anki ederle yaklaşık 1,5 türk lirası) toplayıp, annesine olan borcunu ödemek ve köyüne geri dönebilmektir.
Hindistan hakkında bir fikriniz yoksa size bu oldukça komik görünebilir ama Hindistan bir yanında zenginlik, diğer yanında fakirliğin en kötüsünün kol gezdiği bir ülke. Bir milyardan fazla insanın yaşadığı dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi; Gayri Safi Milli Hâsıla yönünden kişi başına gelirde Türkiye’nin üçte birine denk denebilir. Bu kadar kalabalık bir ortamda fakirlerin çok fakir, zenginlerin çok zengin olmasından kelli aradaki uçurum kapanamayacak düzeydedir. Ayrıca filmin geçtiği dönemde politik yönden istikrarsızlık bulunduğunu da eklemek gerekiyor. İnsanların bu şartlara rağmen yaşayabilmesi din ve etnik kültürlerinden kaynaklanıyor. Benzer şeyleri ülkemiz için de söyleyebilmek mümkün.
Son bir ek olarak Hindistan’da filmlerin genelinin çok neşeli olmasının sebebi insanların her gün sefaleti gözleriyle görüp, bunu görmek için ekstra para harcamak istememesi. Kısaca insanlar neşeli şeyler görmek istiyor. Bu sebepledir ki, çoğu Hint filmi oldukça oynak ezgiler ve şarkılar eşliğinde çekilir. Şayet o tarz Hint filmlerinden hoşlanıyorsanız aradığınız film kesinlikle bu değil.
Bu bilgilendirme filmi anlayabilmek için kâfi. Gelelim filmin içine. Bir defa filmin müzikleri oldukça etkileyici ve konuya katkı sağlıyor. Ortam sesleri de yine bu yönde değerlendirilebilir. Hikâye ise müzik kullanımının aksine oldukça yetersiz ve dağınık. Seyirciyi etkileme üzerine kurulu bir dram olan yapısı, çok daha derli toplu bir anlatım gerektirdiğinden, etkilenme kısmı pek gerçekleşemiyor. Mira Nair’i sevmeme nedenlerimden birisi bu aslında. Şimdiye kadar izlediğim tüm filmlerinde benzer sorunlar peşini bırakmıyordu. Hikâye anlatma konusunda becerisi kısıtlı. Ayrıca dram yapacağım derken, kaşı gözü çıkarma gibi bir huyu var. Süreklilik konusundaki problemlerinin çok eskilerden beri süregeldiğini bu filmle anlamış oluyoruz. Fonda yer alan Hindistan-Bombay değil de herhangi başka bir yer olsa filmi izlemek için neden kalmayacak desek yeridir. Neyse ki Bombay bu sorunu ortadan kaldırıyor ve filmi sonuna kadar izleyebiliyoruz.
Aslında ortaya konan basit öykü çok ayaklı ama bu çok ayağın hakkını veremiyor. Derinlemesine anlayabildiğimiz yegâne karakter, film boyu pek fazla görmemiş olsak da, Chillum oluyor. Bir başlangıç ve sona sahip hikâyesinin derinliklerinde Chaipau ile ilişkilendirilebilecek bir geçmiş yatıyor. Buna rağmen misal Tatlı On Altılık hakkında yeterli veri yok. Değişiminin altında yatan sebepler çok yüzeysel olarak geçiştirilmekte. Hâl böyle olunca seyirci ile tüm bağlantısı kopuyor ve inandırıcılığını kaybediyor. Buradan Manju’nun fahişe annesi arasında bir bağ kurulmak istenmiş olduğu rahatlıkla anlaşılabilse de bunun yapılamadığı aynı rahatlıkla gözlenebiliyor. Bu nedenlerden ötürü oldukça iğreti bir karaktere sahip oluyoruz, daha ziyade bir fetiş öğesi olarak görmeye başlıyoruz.
Çocuk oyuncular açık ara filmin en iyi yönü. Fakat bu bana pek yeterli gelmiyor; gelemiyor. Zira bir sonraları yok. Bu filmde oynamış olmaları onlara herhangi bir şey katmış durumda değil. Bunu bilmek insanı rahatsız ediyor. Benzer hissi Slumdog Millionare (Milyoner) sonrası o çocuk oyuncuların hayatları için yaşamıştım. Onlar hiç yoktan yaratılan kamuoyu neticesinde bir nebze kurtulur gibi oldular ama buradaki çocuklara araştırdığım kadarıyla bu bile olamamış.
Kısaca Hindistan’ı ve çocukları kullanıp, başka türlü oluşturamadığı dramı, bu sayede oluşturmuş bu filminde Mira Nair. Bunun ne derece etik bir davranış olduğunu yargılamak herkesin kendi vicdanı aracılığı ile yapabileceği bir şey…
Milyoner’i izlediyseniz ve daha fazlasını, Hindistan’ı, Bombay’ı ve oradaki sefaleti bir dram aracılığı ile olabildiğince gerçekçi şekilde görmek istiyorsanız bu filmi izleyebilirsiniz.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.