Samuray Filmleri: Bushido’nun İzinde Ayrı Bir Evren

Nasıl şimdi çizgi roman dünyalarını birer evren sayıyorsak, sinemada ilk evrenlerin Western’ler ve Samuray Filmleri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kendine has karakterleri ve yazılı olmayan kuralları bulunan bu iki türden Samuray Filmleri, uzakdoğunun usta yönetmenlerinin çok sık uğradığı bir janr olduğu için sanatsal yönü daha ağır basan bir sinema oldu. Samuray sineması, tarihin en iyi filmleri arasında sayabileceğimiz filmleri bir çırpıda aklımıza getiren bir tür. Samuray Filmleri arasında kısa bir yolculuk ve derleme yapmak istedik.

Neden Seviyoruz?

Farklı Tavır: Japonya’da hayatını sürdüren insanların erdem ve doğruluk konusundaki keskin tutumları her zaman dikkat çekmiştir. Kendi toplumlarımızda eksik olan katıksız dürüstlüğü ve belki de kendi hayatlarımızda eksik gördüğümüz doğrular için savaşma, gerekirse ölme dürtüsünü uzakdoğu sinemasında bulabiliyoruz. Samuray filmleri önümüze çoğunlukla tüm dayanakları tükense de doğruluğun peşinden giden karakterler sunuyor ve bu yolla bizi etkiliyor.

Farklı Kültür: Avrupa’nın kalın kılıçları, atalarımızın palaları dururken ince katanalarla savaşan samuraylar estetik olarak ilginç geliyor. Kıyafetler, mimari, doğayla iç içe yaşam samuray filmlerini ilginç bulmamızın başka nedenleri… Samuraylar hep doğanın içinde, büyük kentlerden, kalabalıktan uzak. Bu filmlerden pastoral bir tat almak da mümkün.

Bushido: Feodal bir geleneğin yansıması olan bushido, bir samurayın nasıl yaşayacağını anlatan kurallar bütünü. En keskin kural ise “Eğer zamanı geldiyse, ustan için öleceksin” şeklinde. Aile yaşantısından, toplum içindeki duruşuna kadar bushido’ya uymak zorunda olan samurayların, bu kuralların anlamını kaybettiği durumlarda davranışları da iyi bir film malzemesi oluşturuyor.

Çeşitlilik: Samuray geleneği, Japonya tarihi içinde yüzyıllar süren bir olgu. Western, şövalye, dünya savaşı filmleri belirli dönemlere sıkışmış ve kuralları az çok belli olan türler. Dikkatli gözler farklı estetik anlayışlar, aksiyon sevenler farklı silahlar ve teknikler, dönem filmi sevenler de farklı koşullara sahip süreçleri izleyip çeşitliliğin tadına varabilirler.

Samuray Filmleri ve Temel Malzemeler

Bir veya Daha Fazla Adet Samuray: Genelde fakir ama gururlu, üstün yeteneklere sahip ama kenara atılmış bir samuray iyi bir film için her zaman temel oluşturur. Bu samurayı Toshiro Mifune oynuyor ise tadından yenmez.

Çambara: Koreografisi düzgün ve dönemin tarihi gerçeklerine göre ayarlanmış bir kılıç dövüşü her samuray filminin vazgeçilmezidir.

İkilem: İyi yönetmen ve senaristler klasikleşmiş filmlerinde samurayın önüne hep bir ikilem koyuyorlar. Aşk mı savaş mı, bushido mu vicdan mı, halka yardım etmek mi shogun’un emirlerine uymak mı? “Ninjo” yani insani duygulara göre karar vermek mi, yoksa “giri” yani samuray kurallarına göre hareket etmek mi?

Köylü Güzeli: Samuray filmlerinde aşık olunan kadın karakterler genelde fakir bir aileden, temiz yüzlü, gururlu, samuraya görevlerini ve yaşamını sorgulatacak özellikte olurlar. Japonya’da kadın samuray olarak nitelendirebileceğimiz onna-bugeisha’lar da vardı ama çok az sayıda filme konu oldular.

Samuray Sineması ve En İyi Örnekleri

Gate of Hell
Yıl: 1953
Yönetmen: Teinosuke Kinugasa

Japon sinemasının ilk renkli filmlerinden biri… Olağanüstü bir görüntü yönetimi savaş ve kılıç sahnelerinde eksiksiz bir koreografik bütünlük ve bütün bunların üstüne “iyi insan” olmanın anlamı üzerine kafanızı uzun süre meşgul edecek bir hikaye… Kazuo Hasegawa, Machiko Kyo, Isao Yamagata’nın mükemmel oyunculukları da cabası…

Rashomon
Yıl: 1950
Yönetmen: Akira Kurosawa

Sadece samuray sinemasının değil, sinema tarihinin en önemli klasiklerinden biri… Aslında film bir samurayın değil, ölü bir samurayın hikayesi. Aynı olayın farklı gözlerden anlatıldığı film Kurosawa’nın teknik mükemmelliği ile birleşince ortaya bir klasik çıkıyor. Film boyunca oyuncular Toshiro Mifune, Machiko Kyo, Masayuki Mori ve Takashi Shimura sinema yaşamlarının en iyi performanslarını ortaya koyuyorlar.

https://www.youtube.com/watch?v=GXygJmtnvm0

Throne of Blood
Yıl: 1957
Yönetmen: Akira Kurosawa

Kurosawa’nın Shakespeare tutkusu ve yazarın eserlerini belirli filmlerinin ana temaları olarak sık sık kullanması ortaya klasik yapımlar çıkardı. Macbeth, Kurosawa’nın yorumuyla, Toshiro Mifune’nin olağanüstü oyunuyla, belki de en iyi yorumuyla perdeye aktarıldı. Orijinal Macbeth’teki saray ahalisinin yerini ise samuraylar aldı.

The Hidden Fortress
Yıl: 1958
Yönetmen: Akira Kurosawa

Star Wars’a esin kaynağı olmuş, iki klanın arasındaki savaşı sivillerin gözünden anlatan film yine her yönüyle sinema tarihine geçmesi gereken bir yapım. Toshiro Mifune’nin general Makabe Rokurota, Misa Uehara’nın Prenses Yuki performansları, çok az oyuncunun üzerine çıkabileceği oyunculuklar. Samurayların, klanların, onur ve tutkuları üzeriniden yaptıkları mücadelelerin halka nasıl yansıdığını da anlatan önemli bir film.

Ran
Yıl: 1985
Yönetmen: Akira Kurosawa

Kral Lear’ı Japonya İç Savaşı’nın ortasına bırakan ve hikayeyi mükemmel sahnelerle süsleyen Kurosawa, sinemaya bir mihenk taşı koydu. Sinema tarihini Ran’dan öncesi ve sonrası diye ayırmak mümkün. Günümüz epik sinemasında dikkatli gözler hep Ran’dan esinlenmiş sahneler görecektir. Samuray bu filmde ana tema sayılmasa da japon savaş kültürünü anlayabilmek için çok iyi bir rehber.

Heaven and Earth (Ten to Chi to)
Yıl: 1990
Yönetmen: Haruki Kadokawa

Genç bir samuray ve onun mücadele ettiği ustasının baştan sona epik sahnelerle dolu filmi… Takaaki Enoki ve Masahiko Tsugawa’nın oyunları, Kadokawa’nın büyük sahnelerdeki dikkatiyle birleşince soluksuz izlenecek bir film ortaya çıkıyor.

Seppuku / Harakiri
Yönetmen: Masaki Kobayashi
Yıl: 1962

Chambara (kılıç dövüşü) filmlerine, genelde psikolojik filmleriyle tanıdığımız (10 saatlik başyapıtı/üçlemesi Ningen no joken başta olmak üzere) Masaki Kobayashi’den muhteşem bir yorum. Aşağıda alıntı yaptığımız sahnenin her karesinden anlayabileceğiniz gibi, sinemanın zirve noktalarından biri… Başıboş kalan (ronin) samuray Hanshiro’yu canlandıran Tatsuya Nakadai’den olağanüstü bir oyunculuk da filmin önemli özelliklerinden… Sosyalist görüşleriyle bilinen Kobayashi’nin filmin altmetinlerinde japon toplumunun hiyerarşiyi yücelten geleneklerine bayrak açtığını görmek de ayrıca filmi mutlaka izlenmesi gereken bir yapım haline getiriyor.

https://www.youtube.com/watch?v=l86JyKO–Ts

The 47 Ronin
Yıl: 1941
Yönetmen: Kenji Mizoguchi

Tabi ki Keanu Reeves’in maalesef başarısız bir girişim haline gelen filminden bahsetmiyoruz. Mizoguchi’nin samuray filmleri alt türünü şekillendiren, kurallarını koyan yapımı konumuz… Klasik “kahramanın yolculuğu” iskeletine tüm dünyada daha sonra defalarca taklit edilecek, esinlenilecek bir yorum getiren Mizoguchi, özellikle genç yönetmenlerin mutlaka her filmini izlemesi gereken bir yönetmen… Ustaları Harakiri ile kendini öldürmek durumunda bırakılınca intikamını almak isteyen “ronin”lerin öyküsü her yönüyle sahne sahne tekrar izlenmesi gereken bir film…

https://www.youtube.com/watch?v=TUYkMg2YJpc

Yojimbo
Yıl: 1961
Yönetmen: Akira Kurosawa

Birbirine düşmüş iki grubun savaştığı bir kasabaya gelen ve Toshiro Mifune tarafından canlandırılan bir ronin’in psikolojik gerilim olarak da izlenebilecek öyküsü. Yönetmen koltuğunda Akira Kurosawa olduğu için bir klasik olması zaten kaçınılmaz bir film… Sergio Leone’nin “Dolar Triloji”sini üstüne kurduğu, sinemada “cool anti-kahraman” öykülerinin temellerini atan Yojimbo, dünya sinemanın en seçkin örneklerinden biri…

Sanjuro
Yıl: 1962
Yönetmen: Akira Kurosawa

Daha bir yıl önce anlattığı öykünün “cool” anti kahramanını alıp, başkasının gözünden izleterek yepyeni bir öykü ve yorum katabilmek sadece Akira Kurosawa’nın üstün yetenekleri ve Toshiro Mifune’nin oyunculuğuyla mümkün olabilirdi. Önce Yojimbo, sonra da Sanjuro’yu üst üste izlerseniz, sinemayı daha da fazla seveceğinize garanti veriyoruz.

The Tale of Zatoichi
Yıl: 1962
Yönetmen: Kenji Misumi

Kör samurayımız Ichi’nin öyküsünü anlatan ve farklı versiyonlarıyla 26 filme uzayan seri bu filmle başladı. Her ayrı versiyonu o kadar başarılı oldu ki, toplamda baktığımızda japon halkının en tutkuyla bağlı olduğu kahramanın Ichi olduğunu söyleyebiliriz. Ichi’yi en çok canlandıran isim Shintaro Katsu da karakterine kattığı sahicilikle Zatoichi efsanesinin büyümesine en büyük katkıyı veren isimlerin başında geldi. Edo döneminin en tehlikeli yıllarında geçen öyküler, sadece kan ve dövüş sahneleriyle değil, günümüze de ışık tutacak metaforlarla ilerler.

https://www.youtube.com/watch?v=NG2d_sY9z1A

The Lone Wolf and Cub Serisi (Shogun Assassin)
Yıllar: 1972 – 1974
Yönetmenler: Kenji Misumi, Buichi Saito, Yoshiyuki Kuroda ve Robert Houston

Birçok ünlü yönetmen, çok farklı samuray öyküleri çekti. Ancak özellikle Japonya’da bu türü artık hiç vazgeçilmeyecek şekilde popüler hale getiren filmler Shogun Assassin serisidir. Sword of Vengeance, Baby Cart at the River Styx, Baby Cart to Hades, Baby Cart in Peril, Baby Cart in the Land of Demons ve White Heaven in Hell karakterlerden çok işin aksiyon tarafına odaklansa da sanatsal açıdan da klasik sayılabilirler.

Goyokin
Yıl: 1969
Yönetmen: Hideo Gosha

Öyküsüyle ve yönetmeniyle değil de başrol oyuncusuyla sinema tarihine geçen samuray filmlerinin başında Goyokin gelir. Film Tatsuya Nakadai’nin karizması üzerinden ilerler. Samurayların gözden düştüğü bir dönemde tek başına ayakta durmaya çalışan bir samurayın öyküsünü, bir oyunculuk gösterisi eşliğinde izleriz.

The Seven Samurai
Yıl: 1954
Yönetmen: Akira Kurosawa

Sinema tarihinin en bilinen ve en iyi samuray filminin Akira Kurosawa’dan gelmesi gayet normal bir durum. Sadece yeniden çevrimler değil, bugün Avengers’a bile baktığımızda Kurosawa’nın senaryo kurgusundan izler görmek mümkün. Mükemmelliği bir yana, sinema dünyasını bu kadar etkileyen bir film bulmak zor. “İyi ki sinema var” dedirten yapımların arasında ilk sıralarda sayılması gereken bir film.

The Samurai Trilogy
Yıl: 1954 – 1956
Yönetmen: Hiroshi Inagaki

Samuray sinemasının en önemli eserlerinden biri Hiroshi Inagaki’nin her açıdan çarpıcı ve büyük üçlemesidir. Gerçek bir samuray, filozof ve yazar olan Miyamoto Musashi’nin hayatını anlatan seri, bizzat Musashi’nin yazdığı kitaplara sadık kaldı. Samuray filmleri dendiğinde Seven Samurai ile birlikte en epik yapımın bu üçleme olduğunu söylemek mümkün. Musashi’nin hem tekniğinin, hem hayatının, hem de felsefesinin gelişimini izlemek, her açıdan eşsiz bir deneyim. Toshiro Mifune’nin bu zor karaktere can vermesini seyretmek, ayrı bir sinema zevki…

The Hidden Blade
Yıl: 2004
Yönetmen: Yoji Yamada

Modern sinemada iyi bir samuray filmi bulmak zor. Yoji Yamada’nın 2004 yılında çıktığı kaliteye ulaşmayı, diğer yönetmenler yakın gelecekte pek başaramadı. Edo döneminin sonunda bir samurayın hayatını bir aşk öyküsü ile birlikte izliyoruz. Yoji Yamada’nın türe geri dönmesini beklerken tekrar tekrar izlenilebilecek bir film.

https://www.youtube.com/watch?v=V33a3yQIc-8

Ghost Dog: The Way Of The Samurai
Yıl: 1999
Yönetmen: Jim Jarmusch

Batıda da birçok samuray filmi denemesi olsa da, uzakdoğunun o farklı ruhuna en çok yaklaşan Jim Jarmusch oldu. Forest Whitaker’ı bir samuray olarak izleyeceğimiz ve hayran olacağımız kimsenin aklına gelmezdi sanırız. Hayatını samuray yasalarına göre yaşayan bir mafya tetikçisinin hayatını RZA’nın olağanüstü müzikleri eşliğinde izlemek son 30 yılın en ilginç sinema deneyimlerinden biri oldu.


Yorum Gönderin