Herkese Karşı: Seul Contre Tous (1998)


3. kuşak Fransız yeni dalga sinemacılarından Gaspar Noe’un 98 yapımı Seul Contre Tous (Herkese Karşı Tek Başına) çok güçlü bir film. Bressson’ın dışsesi ve Godard’ın sistem eleştirileri bu filmde birleşerek vahşi bir sorgulama ortaya çıkarmış.

İnsanlığı, dışses olarak fransız bir kasabın ağzından 1 buçuk saat boyunca nihilist bir tavır içinde irdeliyor. Kendi varoluşunu sorguladığı adamın film boyunca, kendine göre haklılığına da inceden saygı duyuyoruz. Herkese Karşı Tek Başına varoluşsal soruları peşisıra seyircisine ve kendisine yönelten bir film. Şiddetin basitliğini engelleyen şey sadece ahlak mıdır? Varoluşun anlamı olmak zorunda mı? Hiçliği yaratan nedir? Sonuçta kasabın dediği gibi biraz et parçasıyız o kadar; fazlası değil.

Kasap’ın tek günlük bir ilişki sonucu bir kızı dünyaya gelir. Kızına tecavüz etti diye bir adamı yaralar ve hapse girer. Çıktığında dükkanı iflas eder ve bir dükkan sahibi olma umuduyla, zengin bir kadını hamile bırakarak onunla yaşamaya başlar. Kasap için kanunlar zenginler içindir. Dünya hiç de adil değil; bencil ve yozlaşmıştır. Ahlâk da çürümüştür ki bunun kendisi için kalan tarafında önüne geçmeye gerek kalmamıştır.

Filmde sistem eleştirisi, ahlak, yaşam ve süreklilik sorgulamaları Fransız yeni dalganın bağımsız kamerası kullanılarak sadelikle kotarılmış. Cesur sahneleri, yozlaşma ve varoluş sıkıntısını ego, süper ego ve idin birbirine olan savaşımlarıyla harmanlayan yönetmen seyircinin üzerine gerçek bir acı tadı hissettiriyor.

İnsanların hayvanlardan pek farkı olmadığını dışsesle bize anlatan kasabın iç dünyası da aslında tek bir sonuca varmıştır: “Birbirimizi sevmeliyiz başka şansımız yok, buna mecburuz”. Fakat bu cümleyi, filmin sonunda öz kızıyla girmek istediği cinsel ilişki için sölmesi filmi de özetlemiş oluyor.


Leave a Reply