Sinemada Yönetmen-Oyuncu Ortaklıkları

Sinemada herhangi bir ortaklık hep ilgimi çekmiştir. Mesela görüntü yönetmenleriyle yönetmenlerin, müzisyenlerle yönetmenlerin ortaklıklarını hep incelerim. Yönetmen en çok hangi müzisyenle, teknik ekiple çalışıyor bir bakarım. Ama en çok ilgimi çeken yönetmen-oyuncu ortaklıkları. Bazıları kısa vadeli olabiliyor, bazılarıysa ilk değineceğim ortaklık olan De Niro-Scorsese ortaklığı gibi 8 film gibi uzun vadeli olabiliyor.

Sinemada bir sürü yönetmen-oyuncu ortaklığı sözkonusu. Bu yazımda yönetmenlerin filmlerinden en çok çalıştıkları oyunculara ve filmlerine değineceğim. Tabi eksiklikler olacaktır. Bazı ortaklıklar yazıda olmayabilir. Aklıma ilk gelenleri ve araştırmalarım sonucu karşıma çıkanları yorumlarımla yazıya dahil ettim. Genelde Hollywood’taki ortaklıklara değindim.

*Robert De Niro-Martin Scorsese:
Sinemanın en verimli ortaklıklarından birisi. De Niro ile Scorsese aynı anda yükselişe girdi. İlk çektikleri film olan Mean Streets’le ilgiyi topladılar. Sonraları Taxi Driver, Raging Bull, Cape Fear, The King of Comedy, New York New York, Casino, Goodfellas’la ortaklıkları devam etti. Scorsese’nin başarısı De Niro’dan bağımsız değil. Aynı şekilde De Niro’nun başarısı Scorsese’den bağımsız değil. De Niro da Scorsese de en iyi işlerini beraber yaptılar ve bu zamanlarda hep yukarıdaki işlerle anılmaktalar. İlerleyen yıllarda Scorsese ile De Niro tekrar aynı projede yer alacaklar. De Niro’ya Al Pacino ve Scorsese’nin iki filminde başrole oturan (Casino ve Goodfellas) Joe Pesci eşlik edecek. 10 yıldan uzun bir süre sonra bu iki büyük sinemacının tekrar bir araya gelecek olması elbette çok sevindirici bir durum.

*Leonardo DiCaprio-Martin Scorsese: Scorsese’den devam edelim. DiCaprio için “Yeni jenerasyonun De Niro’su” demişti. Eklemişti: “De Niro’yla kurduğum bağı onunla kurmaktan memnunum.” Beraber sırayla Gangs of New York, The Aviator, The Departed ve Shutter Island filmlerinde çalıştılar. Bu ortaklık, Leo için çok verimli oldu. Kariyerini düzeltti ve başarılı performanslar sergiledi. Scorsese son gelen haberlere göre DiCaprio’yu bırakmayacak gibi gözüküyor. “The Wolf of Wall Street” adlı projede DiCaprio’yla tekrar çalışacak. Bu, ikilinin beşinci ortaklığı olacak. Film 2012’de çekilecek.

*Johnny Depp-Tim Burton:
Muazzam bir ortaklık daha. Beraber 8 projede çalıştılar. Çalışmaya da devam edecekler. Şimdiye kadar Edward Scissorhands, Ed Wood, Alice in Wonderland, Sweeny Todd, Charlie and the Chocolate Factory, Sleepy Hollow, Corpse Bride filmlerinde beraber çalıştılar. Gelecek ay yeni ortaklıkları Dark Shadows’un çekimlerine başlayacaklar. Bu ortaklık sonucu kötü işler de çıktı, iyi işler de çıktı. Ama sonuçta bu ortaklık, en sevilenlerden bir tanesi. Dark Shadows filminden sonra tekrar beraber çalışıp çalışmayacakları belli değil.

*Denzel Washington-Tony Scott:
Devam eden ortaklıklardan birisi. En son “Unstoppable” filminde çalışmışlardı. Bu proje onların 4.işbirliği. Daha evvel Man on Fire, Deja Vu ve Taking of Pelham 1 2 3 projelerinde çalıştılar. Şimdilik Scott, Washington’la olan ortaklığını bitirmiş gibi gözüküyor.

*Russel Crowe-Ridley Scott:
Crowe ile Scott şimdiye kadar American Gangster, Robin Hood, A Good Year, Gladiator ve Body of Lies filmlerinde çalıştı. Gladiator ve American Gangster dışındaki filmleri eleştirmenlerce beğenilmemişti. Robin Hood’ta Gladiator etkisi yaratmayı amaçlıyorlardı, ama işler umdukları gibi gitmedi. Gişeden beklenen hasılat elde edilemedi. Eleştirmenlerden de genelde olumsuz eleştiriler gelmişti. Scott, bir Robin Hood üçlemesi yapmayı düşünüyordu. Ama gelen bu olumsuz eleştirilerden sonra başka bir alana, bilim-kurguya döndü. Şu sıralar “Alien’ın DNA’sını taşıyan” “Prometheus” filminin son hazırlıklarıyla uğraşmakta. Yakın zamanda da Crowe’la olan işbirliği devam edecek gibi gözükmüyor.

*Russel Crowe-Ron Howard:
Beraber sadece 2 film çektiler. A Beautiful Mind ve Cinderella Man. ABM’de Crowe çok sağlam bir performans sergilemişti. Cinderella Man’de de oldukça iyiydi. Verimli bir ortaklıktı Crowe için.  İleride beraber kotaracakları bir film yok.

*Brad Pitt-David Fincher:
Verimli bir ortaklık daha. Beraber Se7en ve Fight Club başyapıtlarını kotardılar 90’larda. Milenyumda ortaklığı devam ettirmeyi çok istiyorlardı. Uygun(!) senaryo geldiğinde çektiler: Benjamin Button. Maalesef ki iyi bir film değildi. Ama Pitt’e bir Oscar adaylığı getirmişti bu film. Shutter Island’la ortaklık devam edecekti ama vazgeçildi. İleride (çok ileride) bir projede daha çalışma ihtimalleri var.

*Matt Damon-Steven Soderbergh:
Herkesin ortaklığı olur da Damon’ın olmaz mı! Beraber Ocean’s serisini kotardılar. Sonra upuzun metraj (4,5 saat) Che’yi kotardılar. Damon’ın Che’deki rolü kısaydı. Son olarak The Informant!’ı çektiler. Verimli bir ortaklık. Evet, ortaklık Damon’a ödül getirmedi ama sağlam performans sergilemesini sağladı. Özellikle The Informant!’ta çok iyiydi. Ortaklık Kate Winslet, Marion Cotillard, Jude Law, Gwyneth Paltrow gibi popüler oyuncuların başrolde olduğu “Contagion” ile devam edecek. Bu filmin çekimleri bitti ve filmi bu senenin sonlarına doğru izleyebileceğiz. Soderbergh ise Damon’ı bırakacak gibi gözükmüyor. Contagion filminin post-production aşaması bittikten sonra Michael Douglas’ın başrolde olduğu “Liberace”ın çekimlerine başlayacak. Douglas’a Damon eşlik edecek.

*Matt Damon-Clint Eastwood:
Beraber sadece 2 film çektiler. Damon, Eastwood’un başarılı işi Invictus’ta rol almış ve Oscar’a aday olmuştu. Sonra Hereafter’da rol aldı. Ama film, beklenen hasılatı getirmedi. Ayrıca eleştirmenlerce beğenilmedi. Eastwood ile Damon’ın tekrar aynı filmde çalışıp çalışmayacakları belli değil. Ufukta böyle bir proje yok henüz.

*Matt Damon-Paul Greengrass: Greengrass’la ilk işbirliği Bourne’ün ikinci filmiydi. Ondan sonra birbirlerini bayağı sevdiler. Seriyi bitirdikten sonra ortaklık  Green Zone’la devam etti. Bourne’ün dördüncü filmi için “Bourne’ün yeni filmini Greengrass çekmezse beni unutun” diyecek kadar sevmiş Greengrass’ı Damon. Bourne’ün yeni filmini Tony Gilroy yönetecek. Damon da Bourne defterini böylelikle kapatmış oldu.

*Morgan Freeman-Clint Eastwood:
Freeman ile Eastwood’un ilk çalışmaları Unforgiven’dı. Başarılı bir işti bu. İkisine de adaylıklar ve ödüller getirmişti. Sonraları Million Dollars Baby ve Invictus ile ortaklıkları devam etti. Verimli ortaklıklardan bir tanesi. Freeman, oyunculuğunu Eastwood’un filmlerinde daha fazla gösteriyor.

Christian Bale/Michael Caine-Christopher Nolan:
Muhteşem üçlü… Beraber Batman Begins, The Dark Knight ve The Prestige’i kotardılar. Verimli ortaklık Bale ve Nolan için. Caine için pek değil. Zira Nolan’ın senaryosu onun büyük oyunculuğunu göstermesine olanak tanımadı şimdiye dek. The Prestige’de aktör iyiydi ama önplanda Bale ve Jackman vardı. Yani Nolan, Caine’i çok seviyor (“O, benim maskotum” demişti bir röportajında onun için) ama oyunculuğunu göstermesine fırsat tanımıyor. İlginç. Caine ile Nolan en son Inception’da kısa bir süre çalıştı. Bu üçlünün ortaklığı The Dark Knight Rises’la devam edecek. Bale’in Batman’den sonra Nolan’la tekrar çalışıp çalışmayacağı belli değil.

*Penelope Cruz-Pedro Almadovar:
“Pedro’nun yanına ilk gittiğimde henüz 14 yaşımdaydım.” Penelope Cruz, uzun bir ortaklığı böyle özetleyivermişti bir röportajında. İkisi de İspanyol. Penelope’nin ünlenmesini ve Hollywood’a yerleşmesini sağlayan isim Almadovar şüphesiz. 22 yıllık bir dostluk onlarınki. En son “Los abrazos rotos” filmini kotarmışlardı. Volver, Todo Sobre mi Madre ve Carne Trémula akla gelen filmlerinden bazıları.

*Tom Hanks-Steven Spielberg:
Sinemadaki uzun süreli ortaklıklardan bir tanesi. Üstelik De Niro-Scorsese, Pitt-Fincher gibi bu ortaklık da kamera arkasına taşındı. En son Emmy ödüllü minidizi “The Pacific”in yapımını üstlenmişlerdi. Hanks, Spielberg’ün The Terminal ve Saving Private Ryan filmlerinde başroldeydi. İlerleyen yıllarda Spielberg’ün yönettiği ve Hanks’in başrolde yer aldığı filmin çekilme ihtimali çok düşük. Ama yapımcı olarak yeni bir diziye hazırlandıklarını söyleyebilirim. “Band of Brothers” minidizisini de beraber kotardıklarını belirtmeden geçmeyelim.

*George Clooney-Steven Soderbergh:
Beraber Ocean’s serisini kotardılar. Yapımcı olarak Good German’a imza attılar. Hatta bir yapım şirketi kurdular, ama çok fazla film yapmadan kapattılar. Uzun süreli bir ortaklık değil. Clooney’le Soderbergh en son Soderbergh’in yönettiği “The Informant!”ın yapımcılığını üstlendiler. Syriana da diğer yapımını üstlendikleri filmdi.

*Max von Sydow-Ingmar Bergman:
Biraz eski jenerasyona değinelim. Ingmar Bergman ile Max von Sydow, beraber 7 film çektiler. Bergman’ın 7 başyapıtında da Sydow başroldeydi. Hatta Sydow için “Ancak Bergman’ın filmlerinde oynar. Başka yönetmenlerin filmlerinde oynayabilecek bir oyuncu değil” diyerek eleştiriler getirilmişti. Ama dönüp bakıldığında De Niro Amerika için neyse Sydow da İsviçre için odur. Büyük oyunculardan bir tanesidir ve Bergman’ın filmlerinde önemli performanslar ortaya koymuştur.

*Jason Statham-Guy Ritchie:
Statham’la Ritchie’nin ortaklıkları Ritchie’nin ilk filmine kadar dayanır. “Lock, Stock…”, “Snatch”, “Revolver” filmlerinde başroller arasında Statham da vardı. Hatta Ritchie’nin kısa filminde de Statham’ı görmek mümkün. İlerleyen yıllarda ortaklık devam eder mi bilinmez ama şimdilik Ritchie, Sherlock Holmes üçlemesiyle uğraşmakta.

*Şener Şen-Yavuz Turgul:
Bence bir De Niro-Scorsese ortaklığı kadar görkemli ve önemlidir bu ortaklık. Eşkiya’yla, bitme noktasına gelmiş sinemamızı hareketlendirmeyi ve ona yeni bir soluk getirmeyi başarmışlardı. Tabi başka isimler de mevcut sinemanın hareketlenmesi ve kendine gelmesini sağlayanlar arasında. Ama Şen ve Turgul bu konuda bir adım öndeler. Milenyumda Gönül Yarası gibi başarılı bir yapıt çıkardılar. Ama maalesef bu başarıyı devam ettiremediler. Turgul’un senaryosunu yazdığı Kabadayı, vasat altı bir filmdi. Bu ortaklık Av Mevsimi ile devam etti. İlerleyen yıllarda da devam edeceğini düşünüyorum. Zira Şen, kendisine gelen senaryoların hiçbirini beğenmiyor. Bu da sürekli Turgul’la çalışacağını gösteriyor. Onun kötü işlerine bile kayıtsız kalamıyor (Kabadayı). Ortaklık bize çok güzel filmler bıraktı ve bir de İkinci Bahar adında müthiş bir dizi.

*Viggo Mortensen-David Cronenberg:
Şimdiye dek beraber üç film kotardılar. İlk işleri “A History of Violence” (Şiddetin Tarihçesi) idi. Bu filmle Mortensen de Cronenberg de festivallerden ve ödül törenlerinden adaylıklar ve ödüller almayı başardılar. Ortaklık “Eastern Promises” filmiyle devam etti. 2012’de de bu ortaklık Eastern Promises’in devam filmiyle devam edecek gibi gözüküyor. E.P. 2’den evvel Cronenberg’in dönem filmi “A Dangerous Method” ile bu ortaklığı tekrar perdede göreceğiz. Üstelik bu kez Mortensen eli silah tutan birisini değil, psikoloji biliminin babası Sigmund Freud’u canlandıracak.

*John Turturro-Coen Kardeşler:
Coen Kardeşler (Joel ve Ethan) genelde hep aynı kişilerle çalışmayı severler. Örneğin “No Country For Old Man” filminde ilk kez Josh Bronlin’le çalıştılar. Son kotardıkları film “True Grit”te (İz Peşinde) da Brolin’le  ve Bridges’le ikinci kez çalıştılar. John Turturro, John Goodman, Frances McDormand, George Clooney, Steve Buscemi; Coen’lerin en çok çalıştıkları oyuncular. Turturro’yla beraber “Barton Fink”, “Miller’s Crossing”, “Big Lebowski”, “O Brother, Where Art Thou?” filmlerini kotardılar. Bunlar aynı zamanda Turturro’nun kariyerinin en iyi performansını sergilediği filmler de olmakta. Özellikle “Barton Fink”te aktör adeta döktürüyordu. Bu filmden sonra Cannes Film Festivali’nden “en iyi oyuncu” ödülünü almayı başarmıştı. Film ve yönetmen dallarındaki ödüller de Coen ve filmlerine gitmişti. Yani üç büyük ödülü kapan az yapımdan bir tanesi.

Clint Eastwood-Sergio Leone: Clint Eastwood, Matt Damon ve Morgan Freeman’la çok sağlam bir yönetmen-oyuncu ortaklığı kurmuştu. Bu ortaklıklar iki oyuncuya da gerek performans gerek ödül ve adaylık olarak epey yaramıştı. Eastwood yönetmenlik kariyerine başlamadan evvel, yani oyuncuyken Sergio Leone’nin Dolar Üçlemesi’nin iki filminde, “Per qualche dollaro in piu” ve “Buono, il brutto, il cattivo, II” filmlerinde başrolde yer almıştı. Leone ile arasında dil sorun haline gelmiş olsa da (Leone İngilizce bilmiyordu, Eastwood da İtalyanca bilmiyordu) ortaya çok sağlam bir performans çıkarmayı başarmıştı Eastwood usta. Bu ortaklık da ona epey yaramıştı. Bu ortaklıklardan öğrendiğini Unforgiven adlı yapıtında sonuna kadar kullanmayı başarmıştı. Sonuçta da ortaya çok sağlam bir western çıkarmıştı. Leone de onunla çalışmaktan epey zevk almıştı. Geçmişe dönüp bakıldığında da bu ortaklığın sinemadaki en sağlam ortaklıklardan bir tanesi olduğu su götürmez bir gerçektir.

Al Pacino-Sidney Lumet: Usta yönetmen Sidney Lumet, Pacino’yla sadece iki filmde beraber çalışmıştı. Bunlardan ilki Serpico idi. Burada yozlaşmış polis teşkilatına verip veriştiren Lumet, Pacino için oyunculuğunu sergileyebileceği alanlar yaratabilmişti. Bunun sonucunda da Pacino kariyerinin en sağlam performanslarından bir tanesini burada sergilemişti. Daha sonraki işbirlikleriyse “Dog Day Afternoon” idi. Burada Pacino, transseksüel sevgilisinin ameliyatı için banka soymaya kalkışan Sonny’i kotarmıştı. Lumet ortaya kaliteli bir soygun filmi çıkarırken Pacino da Sonny rolünde devleşiyordu. Sadece iki filmde çalıştıysalar da ortaya çok sağlam filmler çıkardı bu ikili.

Al Pacino-Francis Ford Coppola: Pacino’dan devam edelim. Coppola ile “The Godfather” üçlemesinde çalışmıştı. Pacino, 500 dakikanın üstündeki süresiyle üçlemenin en önemli performansını sergilemişti. Şöyle bir bakıldığında Michael Carleone’nin gençliğini, olgunluğunu ve yaşlılığını olabilecek en iyi şekilde aktarmıştı. Sonuçta oldukça sağlam bir ortaklıktı.

Al Pacino-Jon Avnet: Hep en iyi, en sağlam ortaklıklara değindim. Ama en kötü ortaklıklara değinmedim. Gerçi kanımca Russell Crowe-Ridley Scott ortaklığı da oldukça kötüydü. Ama bundan kötüsü varsa o da Pacino ile Avnet’in iki filmlik ortaklıklarıydı. Pacino, bu on yılda çoğu kötü olan filmlerde rol aldı ama Avnet’in filmlerindeki kadar kötü işlerde yer almadı. Aktörün yönetmenle ilk işbirliği “88 Minute” idi. İkinci Oscar’ı kucaklamasını beklediğimiz aktör, kariyerinde ilk kez Razzie’lere (yılın en kötülerine verilen ödül) aday olmuştu. Ayrıca eleştirmenler tarafından da bayağı hırpalanmıştı film, yönetmen ve Pacino. Artık titrer ve kendine gelir diye düşündüğüm aktör, ikinci kere Avnet’le çalışacağını duyurmuştu. Üstelik Avnet’in yeni filmi “Righteous Kill”de Pacino’ya eşlik edecek isim de bir diğer efsane isim De Niro idi. Pacino ve De Niro’yu ikinci kere karşılıklı izleyeceğimiz için bir nebze heyecanlanmıştık. Lakin Avnet’in ne denli kötü bir yönetmen olduğu gerçeği de zihnimi meşgul etmekteydi. Sonuçta ortaya gene kötü bir yapım çıkmıştı. Pacino yine Razzie’ye aday olmuştu. De Niro ise faciadan kıl payı kurtulmuştu. Genelde gelen olumlu eleştiriler hep De Niro, senarist ve görüntü yönetmenliğineydi. Sinema tarihinin olabilecek en kötü ortaklıklarından bir tanesi bu ortaklık. Keşke hiç tanışmasalardı.

Yorumlar

Bir cevap yazın