Sinemanın Kafası Kıyakları

Hayat zor, insan olmak zor, birşeye inanıp onun peşinden gitmek zor, bir insana aşık olmak, aşkına karşılık alabilmek, o aşkı hep canlı tutabilmek zor. Çalışmak zor, para kazanmak zor, sınıflarla belirlenmiş cemiyet hayatında yükselmek zor, düşmek zor. Kısacası bu boktan dünyada herşey zor.
Bu zorlukları arada sırada unutmak, kendimizi kaybetmeden kendimizi bulmak için içiyoruz sık sık…
Sadece alkolün tadı, kokusu için değil, beraberindeki muhabbeti, ciddiyetin, somurtkanlığın vestiyere bırakıldığı meyhaneleri, binlerce yıllık bir kültürün bir parçası olmayı, şarkısıyla, türküsüyle, mezesiyle içmeyi seviyoruz. Ailemizle içiyoruz, arkadaşlarımızla içiyoruz, şairlerle içiyoruz, filmlerle içiyoruz, güzelleşiyoruz.

Her yeri betona çeviren para hırslarınızı, ülkeyi savaşın eşiğine getiren padişahlık rüyalarınızı, yüzlerinizdeki o pis ciddiyeti, gücün karşısında el-pençe divan dururken takındığınız o sırıtkan yavşak suratlarınızı unutmak için içiyoruz. Kadehinden bir yudum alıp en insani lafları sıralayan Sadri Alışık’ı, balkan filmlerinin tatlı sarhoşlarını, James Bond’un martini yudumlamasını, içip içip kendini kaybeden irlandalı karakterleri, abimiz, kardeşimiz gibi görüyoruz.

Hazır topyekün saldırıya geçmişlerken, hayatımıza, içtiğimize, sıçtığımıza karışıyorken, sinemanın bilimum karakteriyle birlikte kadeh kaldırıyoruz. En güzel içki sahnelerini, beyazperdede en güzel içen kadınlar-erkekleri ilk aklımıza geldiği haliyle sıraladık. Bundan sonraki ilk çilingir sofranızda burada gördüğünüz oyuncular ve yönetmenlerin şerefine de bir kadeh kaldırın lütfen…

Erdal Hamamcı: Vesikalı Yarim geldi benim aklıma hemen.
Sinemamızın en hüzünlü, en özgün ve en gerçekçi aşk filmlerinden birisi Vesikalı Yarim. Safa Önal senaryoda, Lütfü Akad yönetimde harikalar yaratır. Bunlardan biri de Sabiha’nın Halil’e kıyamayıp köprü kanatları kapanana kadar uyuması için evine aldığı sahne. Karışık duyguların alkol ile bertaraf edilmeye çalışılması çabası bir daha böyle anlatılamayacak.
Halil: İçkin var mı?
Sabiha: Daha içecek misin?
Halil: Belki de içmem, ama ver.

Beraber yaşamaya başladıklarında Sabiha’nın gazinoyu bırakıp evde Halil’e hazırladığı sofralar ve beraber içtikleri rakılar vardı.
60’lar ve 70’ler Türk Sinemasının vazgeçilmezi rakı kadehleri var bir de. Bütün alkollü içkiler muhakkak rakı kadehinde içilirdi.

Uğur Kibar: Pazar: Bir Ticaret Masalı’nın son sahnesi…

Duvara Karşı- Yine mi içek

Yekta Kurtcebe: Fassbender’in ve diğer Ex-nazilerin biralarını yudumlama sahnesi klasikler arasına girdi benim gözümde… Fassbender’in İrlanda Alman kırması olmasından dolayı almanca ana dilllerinden biridir. Bu sahnedeki içilen weissbier (buğday maltından yapılan bira) yudum yudum yutaktan akarken eski nazilerin ile Eric Lessner arasındaki gerilim’de kademe kademe artar…

Bir de Leaving Las Vegas var. Herhalde dünyanın içinde içme sahnesi en çok olan filmlerindendir.

Fırat Türkoğlu: Tarihin en müstesna alkoliğini, kendisinden daha fazla içmeyi başaran belki de tek insanın canlandırdığı film, Barfly…

Yıldıray Kibar: Apocalypse Now – Açılış, Leaving Las Vegas – hangisini yazsam bilemedim, The Big Lebowski – White Russian, Time of the Gypsies – Perhan köyün tavernasında…

Ebru Çavdarlı: The Shining’teki Bar Sahnesi…

E.T.’nin de kafası kıyak…

Erdal Hamamcı: Bu sahneyi de unutmayalım…

Fırat Türkoğlu: Sırf türk sinemasının değil, belki de dünya sinemasının en güzel içen, meyhanede en güzel lafları eden ismi Sadri Alışık…

Yıldıray Kibar: Sadece alkol değil, sarhoşluk üzerine de…

Uğur Kibar: Bu sahneyi de unutmamak lazım…

Engin Eryiğit: İçen adam Hemingway olunca seçimim belli: Midnight in Paris.

2 numaram ise (tek bir sahne değil filmin tamamı olmak üzere) Sideways. Ama illa ki bir sahne seçeceksek “I’m not drinking merlot!

Edip Can Rende: Paul Newman da Cat On A Hot Tin Roof’ta film boyunca içenlerden. Film zaten Newman’ın sarhoş haliyle başlar. Newman elinden içki kadehini düşürmez.

Elinden rom şişesini düşürmeyen Jack Sparrow’u unutmamak lazım.

Yıldıray Kibar: Rushmore’dan bu sahneyi severim…

Mean Streets’ten şahane sarhoş Keitel…

“We want the finest wines available to humanity, we want them here, and we want them now!”

One gay beer for my gay friend, one normal beer for me.

Ebru Çavdarlı: Ağır Roman ve Gaftici Fethi

Yıldıray Kibar: What kind a beer do you like?

Ebru Çavdarlı: Rakılar ucundan gözükse de…

Yıldıray Kibar: “Eskiden bir sosyalizm umudu vardı” Sonbahar; bir kaç rakı kadehine sığamayacak kadar büyük bir hüzün…

Ebru Çavdarlı: Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni ve bizi hayat savurdu…

Yıldıray Kibar: Lost in Translation ve bar sahnesi…

Ozancan Demirışık: Diziler dahilse şu sahne şahanedir:

Sinan Doğrul: Züğürt Ağa’da tavernada çiğ köfte yoğurup viski içtikleri sahne. Sahneden bir diyalog “oğlum balantines yok mu?
bu daha hasso bir içkidir ağam” Kapıcilar Kralı’nda Kemal Sunal’ın apartman yöneticisi emekli albayin oğluna kaçak içki sattığı sahne “vihite horse mi bılack vihite ki coni volker mi”

Tony scott’ın yönettiği Son izci (The Last Boy Scout) filminde Bruce Willis’in film boyunca dipledigi onlarca bardak viski. Çok afilli içer orda eleman viskiyi Muhsin Bey’de Muhsin Beyin diş ağrısını gidermek uğruna bitirdiği bir büyük rakıyı da unutmam mesela

Muhsin Bey – Diş Ağrısı | video.mynet.com

Ebru Çavdarlı: Şu sahneleri de es geçmeyelim…

Yıldıray Kibar: Senin için kelimelerim bitti…

Barış Toker: The Departed
İrlanda Barı’nda yapılmayacaklar:
1)Yaban mersini suyu isteme…
2)Yaban mersini suyu içmek isteyen bir İrlandalı’ya bulaşma

James Bond, “Vodka Martini, Shaken, Not Stirred”

Haktan Kaan İçel: Behzat Ç.’de Bomonti Zirveleri ve Aşığım Merkez diye bağrılan sahne… Tabutta Röveşata’da çay bardağında içilen rakılar… Ve Shining’teki bar sahnesi… Deer Hunter rulet sahnesinde alkol kullanımı…

Gültekin Turgut: Metin Erksan “Sevmek Zamanı”… Alkol en çok hüzne yakışıyor sanırım…

Ozancan Demirışık: The Angels’ Share ve viski…

Gültekin Turgut: Böyle bir hadis vardır.. Bu tip durumlarda; yani insanların Allah adına diğer insanların yapıp ettiklerinden rahatsız olup onları kendi kafalarındaki doğruya döndürme çabaları söz konusu olduğunda hep aklıma gelir… Tanrı’nın müdahale etmediği yerde Tanrı yerine karar verme hastalığımız ezeli bir rahatsızlıktır.. İnsan zihni totalitarizmin rüzgarına kapılıp tektipçi bir hayatı özleyebilir ama Tanrı yarattıklarıyla mütenevviliği sevdiğini her biçimde gösterir.. Tabii anlayana… “Eğer siz tevbe edip, günah işleyen bir kavim olmasaydınız, Cenab-ı Allah sizi helak eder, günah işleyip tevbe eden bir kavim getirirdi’ (Müslim, Tevbe 1; Müsned, 1/289)


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın