İlk James Bond filminin çekilmesinin üzerinden elli yıl geçtikten sonra serinin yirmi üçüncü filmi ingiliz asıllı yönetmen Sam Mendes tarafından çekildi. Kendisi de bir Bond hayranı olan yönetmen böylelikle bu seriye olan gönül borcunu ödemiş oldu. Bir tiyatro yönetmeni olan ve sinemaya Amerikan Güzeli adlı filmiyle giriş yapan Sam Mendes, bu filmiyle Oscar alacak kadar iddialı olduğunu da göstermişti. Filmlerinde kendi nevi şahsına münhasır bir sinema dili kurmak konusunda oldukça başarılı olduğunu söyleyebileceğim Sam Mendes, Skyfall’da da kendine olan güveninden bir şey kaybetmeden ve artık bir efsane olmuş, sinema tarihinin en eski film serisinin hakkını verebilmiş gibi görünüyor.
Sam Mendes Skyfall’u çekerken bir yandan geçmişe ve geçmişin sinema algısına sahip çıkmaya çalışırken bir yandan da bugünün sinema anlayışından kaynaklanan bazı sinemasal eksiklikleri işaret etmeyi amaçlamış gibi. Bugün için James Bond’un dâhil olduğu türe yakın her filmde yapılması gerekli olduğu düşünülen ve yapılan birçok şey Sam Mendes tarafından bilinçli olarak es geçilmiş. Söz gelimi Skyfall insanoğlunun hayal gücünü her defasında zorlayan yeni elektronik bir dünya cihaza, teknolojik alet edevata yer vermiyor. Her James Bond filminin başında kendisi için üretilen ve çekildiği dönem için seyirciyi etkilemeyi başaran farklı, değişik buluşlar ve silahlar, bu filmde neredeyse hiç kullanılmıyor. Artık bir klasik haline gelen Walther marka tabancası ve basit bir telsiz vericisi hariç. Hatta yine her James Bond filmi için artık klasikleşen ve bin bir türlü maharete sahip bir James Bond arabası yok bu filmde. James Bond serisinin üçüncü filminde kullanılan ve bu filmde yeniden boy gösteren 1964 model Aston Martin’i saymazsak.
Film için belirlenen bu sadelik ya da mütevazı durum sadece James Bond’un ekipmanı için değil senaryosu için de geçerli. Yine bu tür için oldukça çetrefilli alt hikâyelerle ve sürprizlerle seyirciyi şaşırtma adına elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan senaryoların aksine Skyfall’un senaryosu oldukça sade, alt hikâyelerden yoksun ve filmde herhangi sürpriz bir son da yok.
Sam Mendes film içinde geçen birkaç replikte de söylendiği gibi bazen en güvenilir yöntemin eski usuller olduğunu düşüncesiyle hareket etmiş ve film içinde kullanabileceği böylelikle seyircisini mümkün olduğu kadar gözünü boyamaya çalışacağı bir film yaratmayı tercih etmemiş. Tüm bunların yerine daha çok oyunculuklara ve dayanan bir film çekmeyi hedeflemiş. Filmin hikâyesi üzerinde yoğunlaşmak için de hikâyedeki karakterleri ve karakterleri canlandıran oyunculukları elinden geldiği kadar ön plana çıkarma yolunu seçmiş. Böylelikle sinemanın klasik denilebilecek James Bond filmlerine, bu filmlerin seyircinin zihninde yarattığı o bilinen klasik James Bond algısının yeniden yaratmaya gayret etmiş. Bu sayede yazının başında da belirttiğim gibi James Bond’un o sinemanın geçmişinden gelen kendine özgü ruhuna olan gönül borcunu da ödemeye çalışmış.
Skyfall bugüne kadar çekilen en kişisel James Bond filmi olarak da tanımlanabilir. Zira bu film aynı zamanda hem James Bond’un çalıştığı istihbarat teşkilatıyla hem kendisiyle bir yüzleşme hikâyesi de anlatıyor. İstihbarat teşkilatlarının yeri geldiğinde ajanlarını gözden çıkarmalarını, ajanların adlarına çalıştıkları teşkilatla kurdukları gönül bağlarını ve uğruna çalıştıkları bu kurumlar adına hayatlarını nasıl tükettiklerinden de bahsediliyor filmde. Bir yandan da tükenişe karşı bekledikleri vefa borcunun bir türlü ödenmemesinin ajanlar için nasıl giderek kişisel bir hesaplaşma haline getirildiğinin hikâyesi var filmde.
Filmin kötü adamını canlandıran Javier Bardem, Sam Mendes’in sadece filmin karakterlerine dayanan ve gücünü oradan alan bir film tasarımı için seçilebilecek en ideal aktörlerden birisi olarak kendisinden beklenilen her şeyi tastamam yerine getiriyor. Muhtemeldir ki yönetmenin kendisinden bundan fazlasını beklememesi nedeniyle de rolünün altından kalkmak konusunda çok da zorlanmıyor.
Sam Mendes’in saf sinema arayışının bir örneği olarak tanımlanabilecek Skyfall eski usul sinemanın tadını çıkarmak ve James Bond ruhunu yeniden hatırlamak isteyenlere gönül rahatlığıyla tavsiye edilir
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.