Soundtrack Raporu: Succession

HBO, televizyon yayıncılığı denince akla gelen ilk kanallardan biri. Bu öyle bir marka ki kanalın adını gördüğü için diziyi izleyen izleyiciler bile oluyor. Jesse Armstrong (Peep Show) tarafından yaratılan Succession da bu konuda bir istisna değil. Medya imparatoru bir ailenin güç çekişmesini ele alan diziyi övmek için birçok sebep bulunabilir ancak bu yazının odağı dizinin Nicholas Britell (Moonlight, The King) tarafından bestelenen müzikleri olacak.

Dizinin müzikleri, klasik müzik ağırlıklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Eski zamanlarda sadece zenginlerin tanıklık edebildiği bir etkinlik, ayrıcalık olan klasik müzik, 100 milyon dolardan bozuk para gibi bahseden bir aile için bariz bir tercih. Logan Roy (Brian Cox) 1700’lü yıllarda bu zenginlik ile yaşasaydı muhtemelen Mozart’ı evinin bahçesinde ağırlardı. Dizinin gidişatına uygun şekilde oldukça etkileyici bir yaylı kullanımı görüyoruz müziklerde. Hem müziklerin altyapısını doldurması hem de gerilim verme konusunda oldukça isabetli bir tercih bu. Karakterlere gizem katmayı başarıyor, izleyiciyi de içine çekiyor.

Britell, çellodan kemana hatta harpa kadar birçok yaylı entegre etmiş müziğe ve geniş bir orkestra ile çalışmış. Böylece aynı besteyi farklı enstrüman ve tempolarla tekrar kaydedip çeşitlilik oluşturma gibi bir yola gitmiş. Bu durum dizi ve filmlerdeki genel müzik kullanımına karşı bir anti tez olarak yorumlanabilir. Çünkü müzikler ile izleyiciyi bariz bir yöne çekme amacı gütmüyor dizi. Sahneden hissetmeniz gereken duyguları size belli etmiyor. Bu ilginç ama yerinde bir tercih. Ancak sonuç olarak birbirine ve jenerik müziğe benzer müzikler duyuyoruz. İki sezonun dizi müzikleri albümlerinde de bazı besteleri tekrar tekrar duyuyoruz. Bu durum dizi müzikleri albümlerinin diziden bağımsız şekilde dinlemesini zorlaştırsa da yine de keyifli bir tecrübe vadediyor. İçinde kötü bir beste olmayan dizinin müziklerinden bahsederken bir parça diğerlerinin arasından çok net şekilde sıyrılıyor. İki sezonun da dizi müzikleri albümünün açılışında yer alan ve Roy ailesinin rahatsız dünyasına ilk adımımızı attıran jenerik müziği. İnsanların diziyi izlemesine sebep olan ve jeneriği her defasında başından sonuna kadar izlettiren bu müziğin sırrı ne?

Jenerik müziğini incelemeden önce dizinin ana karakteri diyebileceğimiz Kendall Roy’un (Jeremy Strong) ilk sahnesinden bahsetmek istiyorum. Hatırlayacağınız üzere Vaulter’ı satın almak için yola çıkan Kendall Roy’u arabada, meşhur kulaklıklarıyla bir Hip-Hop şarkısına eşlik ederken görüyorduk. Beastie Boys’un An Open Letter to NYC şarkısı adından da anlaşılacağı üzere dizinin de geçtiği New York için bir mesaj. Oranın yerlilerinden şehre bir övgü gibi. Kendall Roy için de oldukça güzel bir tercih. Kendall Roy ve Hip-Hop ilişkisinin dizideki en bariz örneği de Logan Roy’un ellinci yıl kutlamalarındaki muazzam performansı elbette. Buradaki performansında da Beastie Boys etkileri görmek mümkün. Hatta ortak bir söz bile içeriyor, An Open Letter to NYC ve L to the OG. Dizinin ikinci sezon dizi müzikleri albümünde de bu performans yer alıyor ayrıca. Peki, dizinin jeneriğinin Hip-Hop ile ilgisi ne? İlk bakışta güzel bir piyano ve başarılı yaylıların birleşimi olarak görülen bu müziğin dizideki diğer parçalardan farkı ne? İşte burada bir enstrüman devreye giriyor, Roland TR-808.

Roland TR-808, genellikle Hip-Hop parçalarında kullanılan bir davul makinesi ve yıllardır düzenli olarak kullanılıyor. Dizinin jenerik müziğine ritim tutmanızı sağlayan, aklınızda kalmasına sebep olan tam olarak bu. Kanye West (Direkt 808’s & Heartbreak adında bir albümü var) gibi isimlerin kullandığı bir enstrümanı orkestral müziğin altına eklemek harika bir fikir. Böylece Britell, hem dizinin başrolü Kendall Roy’a bir selam veriyor hem de aklınızdan asla çıkmayan bir müzik elde ediyor. 808’den çıkan ritimlerin dizinin girişini oldukça vurucu yaptığı da açık. Ancak jeneriğin en başarılı noktası kendi içerisinde tezatlar barındırması. Tıpkı Roy ailesi gibi enstrümanlar, hepsi ayrı bir telden hepsi ayrı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Oldukça tiz çalınan bir piyano ama karşısında derin Hip-Hop ritimleri. Ardından gelen birbirinden farklı ve adeta çatışma içerisine giren iki yaylı. Yaylılar ile piyano arasındaki bağı sağlayan ve derinden gelen 808 bassları ile izleyeceğiniz dramanın adeta bir özetini sunuyor jenerik.
Modern bir Şekspiryen hikaye olarak rahatlıkla anabileceğimiz Succession, müzikleri ve özellikle jeneriği ile bu intibayı veriyor. Birçok açıdan çok başarılı olan bir dizide kendine ayrı bir parantez açtırmayı başarıyor. Nicholas Britell, kendine has bir besteci olarak daha uzun yıllar karşımıza çıkacaktır şüphesiz.


Yorum Gönderin