Soundtrack Raporu: The Amazing Spider-Man 2

2007 yılında çıkan Sam Raimi’nin üçüncü filminden beklediğini alamayan Sony, çok değerli olan Örümcek Adam karakterinden vazgeçmek istemiyordu. Bu doğrultuda ortaya yeni seri çıktı, The Amazing Spider-Man. (TAS) 2010’lu yılların başında izleyicilerin radarına girmeye başlayan Andrew Garfield, Emma Stone, Dane DeHaan gibi oyuncular ve geleceği parlak gözüken yönetmen Marc Webb ile birlikte yeni Örümcek Adam için her şey güzel gözüküyordu.

2012 yılında çıkan ilk film ortalama bulunurken bir konuda herkes hem fikirdi, James Horner müzikler konusunda çok iyi iş çıkarmıştı. Horner, bu müziklerde filmin aksiyonundan çok duygulara odaklanıyordu ve bu açıdan Raimi üçlemesinin bestecisi Danny Elfman’ı takip ediyordu. Ancak serinin ikinci filminde çalışmak istemedi ve stüdyonun tercihi Hans Zimmer oldu. 2011’deki Inception müzikleriyle birlikte kendi taklitçilerini ortaya çıkarmış olan Zimmer, aradan geçen 3 yılın ardından deneysel bir yola sapmayı planlıyordu. Özellikle Christopher Nolan filmleriyle kendisinin popülerleştirdiği melodik yerine atmosferik müzik anlayışını tekrar etmek istemiyordu belki de. Bu deneysel çalışmadaki esinlenmeyi ise filmin kötüsünde yani Electro’da bulacaktı.

Hans Zimmer, Spider-Man’in meşhur kötüler takımı ve filmin de altyapısını kurduğu Sinister Six’ten esinlenerek Magnificent Six ekibini kurdu bu film için. R&B şarkıları ünlü olan Pharell Williams, adını meşhur İngiliz grup The Smiths ve imza niteliğindeki gitar riffleri ile duyurmuş Johnny Marr, Incubus grubunun gitaristi Mike Einziger, elektronik müzikleri ile tanınan Junkie XL ve son olarak Andrew Kawczynski ile Steve Mazzaro’dan oluşuyordu Magnificent Six. İşin ilginç yani tıpkı Sinister Six gibi birbirinden çok farklı isimler barındırıyordu bu ekip. Marr, Williams, Junkie XL ve Zimmer’ın birleştiği tek nokta müzik sayesinde para kazanmaları desek çok abartmış olmayız. Elbette bu ekipten çıkan müzikler haliyle oldukça ilginç olmuş. İlhamını Electro’da bulan Zimmer ve ekibi olabildiğince elektronik ve bir o kadar karışık film müzikleri ile ortaya çıkmışlar.

2010’ların başında zirvesini gören Dubstep türü albümde önemli bir yer ediyor. Ancak orkestralı bölümler yok değildi ve zaten müzikleri ilginç kılan noktalardan biri de bu. I’m Electro ile oldukça korkutucu bir giriş yapıyor müzik albümü. Filmdeki Electro’dan çok daha korkunç ve etkileyici olduğu söylenebilir. Ardından gelen There He Is ise albüm boyunca karşımıza çıkacak tekinsiz havayı muazzam bir gitar riff’i ile karşımıza çıkarıyor. Sıradaki parça ise albümün sunmaya çalıştığı tezatın en önemli parçalarından bir olan I’m Spider-Man. Electro ile alakalı müziklerde karşımıza çıkan endüstriyel sesler ve sert ritimler burada kendini epik bir orkestraya bırakıyor. Elektronik ritimler burada da etkili ancak orkestra tarafından baskılanıyorlar. Spider-Man’in Electro’nun üstesinden gelmesine tanıklık ediyoruz sanki. I’m Spider-Man harika bir geçiş ile albümün en ilginç parçalarından biri olan My Enemy’e bağlanıyor. My Enemy, Electro’nun kafasının içine sokuyor dinleyiciyi. Güçlerini elde edene kadar sürekli ezilen Electro ve bilinçaltına tanıklık ediyoruz. Paranoyalarından, zihinsel problemlerinden, kendi kendine yok etmek üzere olmasında ve eline geçen bu güç ile yavaş yavaş delirmesinden bahsediyor vokaller. Bu delilik bir anda kendini dinginliğe bırakıyor flütler ile. Ancak bu dinginlik uzun sürmüyor, Electro’nun intikam alacakları var. Vokallerde bahsi geçen; onu kullanan, onu dinlemeyen, ona yalan söyleyen, ona saldıran herkes onun düşmanı. Filmde Spider-Man ve o an kötü yola sapan Electro’nun ilk savaştıkları sahnede bu parça çalıyor. Buralarda Dubstep ve EDM kullanımı tavana çıkıyor. Ara ara giren ve baskın olan I’m Spider-Man teması ile karşıtlık oluşturma çabası devam ediyor. Electro’nun öfkesi açığa çıkıyor, herkes onun düşmanı artık. Bu deliliğin ardından ise müzikler sakinleşiyor.

Keman ve piyano ağırlıklı Ground Rules ve flütlerin öne çıktığı Look At Me’nin ilk yarısı ile birlikte bir nefes alıyoruz. Buraya kadar tüm gücüyle dinleyiciye saldıran albüm, ilginç bir rotaya sapıyor. Look At Me’nin ikinci yarısında yine Elektro temasını duysak da albümün kısa bir ara veriyor adeta. You Need Me oldukça romantik bir Indie Pop şarkısı olarak çıkıyor karşımıza burada. Sonuçta her ne kadar Spider-Man ve Electro kapışması olsa da bir diğer tarafta da Gwen Stacy ve Peter Parker ilişkisi var. Albüm her ne kadar yeri geldiğinde sonuna kadar öfkeli olsa da duygulu sahneler için de oldukça yeterli hala geliyor böylece. I Need to Know, I Chose You ve We’re Best Friends parçaları da bu temaya uygun, yumuşak şarkılar. Bu şarkılar art arda geliyorlar ve devamların adına yaraşır şekilde Still Crazy gelip Electro temasını sürdürüyor. You’re That Spider Guy ile birlikte de I’m Spider-Man temasına benzeyen şekilde albümün kısmen sözsüz kısmı sona eriyor. Spider-Man, Electro’yu yenmiş oluyor.

Albümün ikinci kısmı diyebileceğimiz bölümde ise biri Electro Remix olmak üzere bazıları filme özel bestelenen 6 şarkı karşımıza çıkıyor. Alicia Keys ve Kendrick Lamar ortaklığı ile It’s On Again, her şeye rağmen kahramanlığa devam etmesi gereken Spider-Man’in ağzından konuşuyor adeta. Dünya durmuyor ve Spider-Man, büyük aşkının, amcasının, ebeveynlerinin ölümüne rağmen devam etmek zorunda. Bu yolda yalnız ve fedakâr şekilde ilerliyor. Kendrick Lamar ile başlayan kısımda film müziklerinin elektronik altyapısı devam ediyor. LIZ’in That’s My Man şarkısı ise Gwen Stacy’nin ağzından yazılmış gibi ancak It’s On Again kadar etkileyici değil hatta albümün en başarısız parçası. That’s My Man’in Peter Parker versiyonu sayılabilecek olan Here ise sıradan bir Pop şarkısı ama That’s My Man’den iyi kesinlikle. Ancak Williams ve Zimmer isimleri geçince beklenen yaratıcılık bu şarkıda yok, sıradan bir parça. The Neighbourhood’un Honest parçası ise güzel synth ritimleri ve grubun alamet-i farikası olan duygusallık ile dolu. Film için bestelenmemiş olan Song For Zula ise albümdeki söz barındıran şarkılara uyum sağlıyor ve yine duygusal yükü çekiyor.

Peki, bu kadar övdüğümüz bu Dubstep ve EDM yoğunluklu müziklerin hiç mi eksiği yok? Öncelikle yer yer çok tekrara düşüyorlar. Özellikle I Am Spider-Man sürekli karşımıza çıkıyor ancak bunu yapabilecek kadar inanılmaz bir parça değil. Birkaç güzel fikrin sürekli tekrar tekrar önümüze sunulduğu hissediliyor bazı yerlerde. Bir hikaye anlatılıyor bu müziklerle ancak belki de filmin başarısızlığından ötürü müzikler biraz sığ kalıyor. Hani “Film neyi anlatabildi de müzikler onu destekleyebilsin?” diye düşünülebilir. Bir de meşhur dubstep savaşı var filmin sonunda ki kağıt üzerinde ilginç duran bir fikir olsa da komik olmaktan öteye geçememişti. Çünkü Electro’nun çaldığı parça meşhur bir çocuk şarkısı olan Itsy Bitys Spider’ın dubstep versiyonuydu. Bu sahne dışında filmin içinde müzik kullanımını başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Yazının başında bahsettiğimiz Zimmer özentisi müzikler ve melodi ağırlıklı besteler yerine dubstep ilginç bir tercih ve bence filme yakışmış. Başlı başına da dinlenebilecek bir albüm olduğunu düşünüyorum ancak Dubstep türüne çok sıcak bakmıyorsanız tatmin etmesi ve dinlemesi zor. Elektrogitar riffleri ve orkestral aranjmanlar Dubstep sevmeyenleri ikna edemez. İyi bir deneme olduğunu düşünüyorum ve tavsiye ediyorum, Zimmer’ı bir de böyle deneyimleyin.

Yorumlar

Bir cevap yazın