Spirited Away: Keşke Bu Dünyaya Gelmeseydin!

Bir Varmış, Bir Yokmuş… Chihiro adında küçük japon bir kız varmış. Ailesiyle çıktıkları bir yolculukta….

Dedelerimiz, babaannelerimiz, Miyazaki’nin Spirited Away’inin hikayesini küçükken bize masal olarak anlatsalar veya okumayı-yazmayı öğrendikten sonra o iştahla okuyacak birşeyler ararken elimize “Ruhların Kaçışı” diye bir kitap geçse, dinlediğimiz diğer masallardan, okuduğumuz diğer efsanelerden farklı gelmeyebilirdi. Filmin hikayesinin, vermek istediği mesajın, karakterlerini işleyiş biçimlerinin yüzyıllar boşu yaşayan masallardan, kuşaklardan kuşaklara aktarılan efsanelerden eksiği yok, fazlası var. Hayao Miyazaki rüyalarını, japon kültürünü, çocukluk hayallerimizi yüzyıllar boyu yaşaması muhtemel bir masala çevirerek ismini Hans Christian Andersen, Grimm Kardeşler, Ezop, Lewis Carroll, Antoine de Saint-Exupéry’nin yanına yazdırdı belki de…spirited-away-2a

Hayao Miyazaki filmini anlattığı ilk basın toplantısında “Totoro’yu küçük çocuklar için yapmıştık, Laputa’yı erkek çocuklar, Kiki’yi de genç kızlar için… 10 yaşındaki kızlar için birşeyler yapmak istedik. Onlara yol gösterecek, çocukluğu geride bırakırken yaşadıkları karışık duyguları anlayabilecek, onlara cesaret verebilecek bir film yapmaktı amacımız” cümlelerini kullanmıştı. “Aslında hepimiz 10 yaşındaki kızlar gibi değil miyiz?” gibi uçuk bir genelleme yapacak değilim ancak Chihiro’nun hikayesi hepimizin hayatımızın çeşitli dönemlerinde yaşadığımız yeni bir dünyaya dahil olma, zorluklarla ilk kez karşılaşma, cesaret ve edindiğimiz dostlar sayesinde farklı ortamlara uyum sağlama öykülerimizle paralellikler taşıyor. Chihiro’nun ruhların temizlenip kirlerini geride bıraktığı hamamda yaşadıkları, taşındığımız yeni mahalle, başladığımız yeni okul, girdiğimiz yeni işteki ilk günleri anlatıyor gibi. Bu yüzden 10 yaşında kızlar olmasak da Miyazaki’nin öyküsünden aynı zevki alabiliyoruz.Spirited.Away

Miyazaki’nin tüm filmlerindeki başarısı sadece karakter ve hikaye değil, ortam yaratmaktaki ustalığından da kaynaklanıyor. Japon tanrılarının ve ruhların yıkandığı hamam, Totoro’nun ormanda uyuduğu yer, yürüyen şato veya Mononoke’deki ormanın kenarındaki maden köyü gibi iyi düşünülmüş, hem binlerce yıllık japon kültüründen, hem de günümüzden izler taşıyan bir yapı… Yine “Aslında Miyazaki’nin hamamı, yaşadığımız dünyanın bir metaforu” gibi iddialı tahlillerde bulunmak da istemiyoruz. Zaten Miyazaki de “Tanrıların yıkandığı, stres attığı bir yer neşeli bir ortam gibi göründü, o yüzden seçtik. Bu günlerde Japonya’da tanrı olmak zor iş” diyerek yapıya öyle derin anlamlar yüklemekten kaçındı hep… Ancak Chihiro’nun anne babasının domuza dönüşmesindeki tüketim eleştirisini, yüzsüz nehir tanrısının yaşadıklarındaki çevreci mesajları, hamamın yönetim biçimine bakışla ortaya çıkan anti-kapitalist yaklaşıma da dikkat çekmek gerekiyor.
spirited_away-11
Miyazaki’nin kendisi ve sanatıyla ilgili belki de en samimi sözleri hayat görüşünü de aktarır: “Ben çok pesimist bir insanım, dünyayla ilgili pek bir umudum yok. Ama yeni doğan bir bebeğe, beni dinleyen bir çocuğa ‘Keşke bu dünyaya gelmeseydin’ diyemem. Dünya yıllardır kötüye gidiyor. Benim yaptığım, yaşamın zorluklarını, dünyanın kötü yönlerini aktarırken bir yandan da her zaman umut, mutluluk ve kurtuluş olduğunu anlatmak.” Spirited Away, en başta bunu başardığı için sadece bir sinema filmi değil, zamandan ve mekandan sıyrılmış, yüzyıllarca yaşayan muadillerinin özelliklerini taşıyan eşsiz bir masal…


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın