Star Wars: The Last Jedi: Benim İstediğim Değilse Kötüdür!?


Star Wars evreni acısıyla tatlısıyla 43 yıldır hayatlarımızda. Yaratıcı George Lucas’ın işe başlarken olayların buralara geleceğini asla düşünmediğine eminim. 2012 yılında Star Wars’un fikri mülkiyeti Disney’e satan Lucas, ilk defa Star Wars’un dışında kalacaktı. 4 Milyar Dolarlık anlaşmanın ardından kolları hemen sıvayan Disney, Skywalker Saga’yı bitirmeye karar vermişti 3 film ile. Yeni üçlemenin ilk filmini ise 2009’da bir başka popüler seri olan Star Trek’i başarıyla günümüze getiren J.J. Abrams’a verdi.

Evrenin yapımcılığını ise Spielberg ile birlikte Hollywood’a damgasını vuran Kathleen Kennedy yapacaktı. 2015 yılında ilk film, Star Wars: Force Awakens karşımıza çıktı böylece. İlk üçlemeden sevdiğimiz karakterler geri dönerken yine aynı ilk üçlemedeki gibi, başrol bilinmeyen bir oyuncuya verilmişti. “Eee bu A New Hope’un (1977) aynısı” eleştirileriyle birlikte gelen FA, Prequel üçlemenin korkusuyla hiçbir riske girmemişti. Eleştiriler almış olsa da bu büyüklükte bir evren için normaldi bu durum. Zaten yazının konusu olan The Last Jedi’ın (2017) aldığı tepkilerle karşılaştırıldığında FA oldukça beğenilmişti bile denebilir. Abrams ortaya Snoke karakterini atmış, Rey’in geçmişi hakkında hiçbir şey söylemeden fena olmayan bir taban oluşturmuş ve Rian Johnson’a teslim etmişti evreni. Ardından Colin Trevorrow ile birlikte üçleme sonlanacaktı. Abrams’ın bu yaptığı aslında olumluydu ancak kimsenin tahmin edemediği bir şeye ön ayak oldu.

Böyle büyük evrenlerin hayranları tutkuludur.(!) Özellikle internetin yayılması ile bu iş iyice çığırından çıkmaya başladı hatta. Snoke hakkında yüzlerce tahmin ortaya atıldı. “Your Snoke Theory Sucks!” (Snoke teorin berbat) tişörtleri oldukça popüler oldu hatta. Rey’in geçmişi üzerine sayfalarca yazılar yazıldı, yüzlerce video çekildi. Force Awakens didik didik edildi. İlk filmin sadece sonunda çıkan ve artık Jedi Ustalığının en üst seviyesinde olan Luke Skywalker’ın neler yapacağı üzerine ıslak rüyalar vardı hayranların kafasında. Çocukluklarının en büyük hatıralarından birinin sonuna geleceklerdi artık. The Skywalker Saga sona yaklaşıyordu ve birçok hayal vardı. Böylece ister istemez bir kurgu oluştu insanların kafasında…

Bir insanın kafasında kurduğu şeyin ötesine geçmek zor hatta imkânsızdır. Siz ne yaparsanız yapın onun önüne geçemezsiniz. Bu durumu başarılı korku filmleri kendi lehlerine kullanır. Eğer siz izleyiciye bir şeyden korkması gerektiğini söylerseniz ve korkacağı şeyi göstermezseniz kendi kafasında en çok korkacağı imgeyi oluşturacaktır. Ancak bu durum çoğu eser için tam tersi işliyor. The Last Jedi da bu konudaki en net örneklerden biri. Hayranların hayal ettiği bir film değildi TLJ ve olmaya da çalışmadı. Burada bir parantez açmam gerek. Tartışılan konu TLJ filminin iyi veya kötü olması değil. Bir izleyici elbette filmi beğenmeme ve bunu söyleme hakkına sahip. Ancak filmi beğenmeme sebebini “Snoke böyle mi ölecekti? 1/10” şeklinde belirtiyorsa bir yerde sıkıntı vardır.

Rian Johnson’ın tek başına hem yazıp hem de yönettiği (George Lucas dışında ilk defa böyle bir şey olmuştu) The Last Jedi, eleştirmenlerden oldukça yüksek puanlar aldı. Seriye yeni bir hava katıldığı konusunda bir uzlaşma oluşmuştu. Bu hype trenine elbette hayranlar da kapıldı ancak film, ıslak rüyalarından oluşmuyordu. Rey hiç kimseydi. Herkesin büyük beklentilere girdiği Snoke, tek harekette yok edildi. Havada taklalar atıp First Order’ın canına okuması beklenen Luke Skywalker, Rey’den aldığı kılıcı fırlatıp attı. Hayranlar öfkeliydi. Bu film onların Star Wars’u değildi. Sonuç olarak bir linç kampanyası başlatıldı film aleyhine.

Kathleen Kennedy ve Rian Johnson’a hakaretler edildi. TLJ ile seriye katılan Rose Tico karakteri SJW denilerek saldırıya uğradı. Karakteri canlandıran Kelly Marie Tran sosyal medya hesaplarını kapattı. Ülkemizde de bu karakterden oldukça ırkçı bir yaklaşımla “Çinli karı” diye bahsedildiğini de bol bol görebilirsiniz. Mark Hamill’in de Luke Skywalker’ın değişimini beğenmemesiyle birlikte bu söz konusu hayranlar tükürükler saçarak saldırıya geçti. Filmin fizik kurallarına uymaması üzerinden filme saldıranlar bile oldu. Uzay Operası (Space Opera) olarak anılan bir filmin gerçekçiliği sorgulandı filme nefret saçabilmek için. Filmi evrenden çıkarmak isteyenler oldu ve bunun için imzalar topladılar. Tabi en iyileri ise Disney’in bütün eleştirmenlere para yedirdiğini ve notlarını satın aldığını düşünen hayranlardı. Bunun gerçekten yaşandığına inandılar ve filmi beğendiğini söyleyen insanlara da saldırdılar.

Peki, bunları gören Disney ne yaptı dersiniz? Hayranlara istediğini vermeye kalktı ve The Rise of Skywalker (2019) çıktı ortaya. Önce J.J. Abrams tekrar yönetmenliğe getirildi bu film için. Ardından filmi izleyenlerin hatırlayacağı üzere Rey, Palpatine’in torunu yapıldı ve Rose Tico karakteri dekora döndürüldü. Snoke ise Palpatine tarafından yaratılan bir kukla olarak lanse edildi. Luke Skywalker adeta bu hayranlardan özür dileyen bir hale büründü. Sonuç olarak da ne hayranları ne de eleştirmenleri tatmin edebilen bir film oldu The Rise of Skywalker. TLJ’yi silmeye çalışırken kendi kimliğini oluşturamamıştı.

TLJ öncesi duyurulan Rian Johnson üçlemesinden de bir daha haber gelmedi. Muhtemelen iptal edildi bu üçleme. The Last Jedi’ı beğenip beğenmemek size kalmış. Filmin eleştirilecek birçok noktası var ancak bu öfkeye gerek var mı? Yapımda emeği geçen herkese sövmeye, onları düpedüz taciz etmeye nasıl hak bulabiliyor bu insanlar? Onların istedikleri gibi olmadığı için bir eser nasıl rezalet olarak anılabiliyor? TLJ hayranlara istediğini pekala verebilirdi. Toksik güruhun bu hareketleri sadece Star Wars evreninde değil birçok film, dizi, oyun vb alanlarda devam ediyor. Aradan geçen 3 yılda değişen bir şey yok. Toksisite devam ediyor ve internetin gücüyle böyle olmaya da devam edecek.


Leave a Reply