Surrogates: Kendinizi Seçin

Bilim adamlarının, Hakikat’in de bir yanılsama olduğunu öğrenmeleri gerektiğini unuttum Josef; bu, onsuz yaşayamayacağımız bir yanılsamadır. (Nietzsche Ağladığında/Irvin D. Yalom)

surrogates-1.jpg

Şüphesiz Irvin D. Yalom’un kurguladığı Nietzsche’nin bu sözleri çok farklı bir durum için sarf ediliyor ama üst anlam o kadar bereketli ki biz onu Surrogates (Suretler) için de kullanabiliriz. Siyaset bilimi okuyan, daha sonra yaratıcı yazarlık eğitimi de alan Robert Venditti’nin 2005-2006 yıllarında yayınlanan fütürist çizgiromanı The Surrogates, Hollywood’un gözünden kaçmadı tabi. İçeriğinde Philip K. Dick ve Aldous Huxley eserlerinden derin izler taşıyan Surrogates atalarından aldığı gücü oldukça özgün fikriyle buluşturuyor. Yıl 2054; sibernetik ve sanal gerçekliğin geliştirilip, bir araya getirilmesiyle Suretler oluşturulmuş. Suretler özel bağlantıları sayesinde insanların yerine geçen, günlük işlerini yapan robotumsular. Klasik bireysel bilinçlenme yaşamış yapay zekâ kâbusu filmlerinin tersine bu sefer ortada bir yapay zekâ yok, kontrol tamamen insanlarda.

Suretler tamamen insan kumandası altında sibernetik bedenler; işin sanal gerçeklik kısmı ise hem bağlantıda, hem de Suretler vasıtasıyla yaşanılan hayatın “orijinal kişi” ya da Suret operatörü/sahibi nezdinde deneyiminde. Bu teknoloji sayesinde Suretinize bağlanıyor, günlük işlerinizi hallediyor, hep görünmek istediğiniz şekilde görünüyor, evden dışarı adımınızı atmıyorsunuz. Böylelikle hiçbir fiziki tehlike içine girmemiş oluyorsunuz. Üstelik benliğinizi gizlemenin getirdiği toplumsal normlardan sıyrılma lüksü de çabası. Oldukça tanıdık değil mi? Venditti’nin internet bağımlılığı hakkında düşüncelerinden yola çıkarak yarattığı çizgiromanın bu gibi ahlaksal konulara değinmesi de kaçınılmaz. Çizgiromanda bütün toplumlarda köklü olarak gelen değişimlere olan karşı çıkış Suret kullanımında da belli bir kesim tarafından sergileniyor. Bu kesimin dini açılımlarla ele alınması bir yana hayatın gerçekliğinin sorgulanması yine onlar sayesinde okuyucuya aktarılıyor. Fakat olayları asıl tetikleyen şey Suretlerin öldürülmesi ya da daha doğrusu işlevsiz hale getirilmesi. Çizgiroman ve filmin ayrıldıkları ana noktalardan birinin Suret saldırılarından sonra operatörlerin ölüp ölmeyeceği olacağa benziyor. Zira çizgiromanda bir kullanıcının Sureti kullanılamaz hale getirildikten sonra kendisine bir şey olmadığı görülüyor. Oysa filmde operatör ölümlerinin de yer alacağı söyleniyor. Başta orijinal yapıtı sinemaya uyarlarken kullanılan bir dramatik etki artırıcı gibi duran bu karar doğru ellerde tehlikeli bir gişe silahı olabilir. Çünkü insanların varlıklarını sona erdireceğini bile bile bağımlılık yapıcı madde kullanması gibi Suret kullanımını da var olan tehdide rağmen devam ettirmeleri güçlü bir mesaj taşıyor. Bunun yanında ikinci ve çizgiroman hayranlarını mutsuz edecek diğer bilgiye göre, adını anlattığı mesaj kaygısı yüksek öyküden alan Steeplejack, filmde yer almayacakmış, ya da en azından birebir aynı şekilde olmayacakmış.

surrogates-2.jpg 

İnsan olmanın erdemi var oluşumuzdaki eksikliklerle ortaya çıkar, sergilenir. Suretler nasıl ki insanlığın birçok eksikliğini kapatıyor, aynı şekilde erdemini de gizliyor. (Fakat olayın sağlamasını alırsak; acaba insanoğlu eksikliklerini erdem olarak gösterip bir haklılaşma ya da en azından varoluşuyla barış mı sağlıyor?).  Sadece bir internet/ gelişen teknoloji yozlaşması, toplumsal ilişkilerin deforme olması korkusu değil de çok kapsamlı bir yapıt olduğunu avaz avaz bağıran Surrogates, sinema dünyasındaki atası Matrix’e da yapısal olarak benziyor. Filmle ilgili görsellerde de fark edildiği gibi bu benzerlik sadece sanal gerçeklik ve görsel izdüşümü değil, aynı zamanda Suret saldırılarıyla ilgili davayı araştıran ve Bruce Willis tarafından canlandırılan Dedektif Greer’ın gerçeğe ulaşması için salt manada gerçeğin çölüne girmesi, bunun için bir seçim yapması da benzeşiyor. Greer’ı canlandıran Bruce Willis’e ortağı Ajan Peters rolünde Radha Mitchell eşlik ediyor. Çizgiromanda erkek olan bu karakterin filmde kadın olması yine seyirciye ulaşma yönünde bir taktik olarak dursa da işin aslı öyle olmayabilir. Nitekim daha çok diyalog ya da monologla akan bir anlatım sergiler çizgiromanlar (ki bu özelliğiyle çizgiroman sinema ve edebiyat arasında bir yere sahiptir). Surrogates de bir istisna değil ve bu anlatımla çizgiromanda verilen “Suretlerin varlığıyla ahlaksal olarak sorun teşkil eden konular sorun olmaktan çıktı” mesajı filmde Peters’ın kadın olmasıyla verilebilecek. Zira erkek-kadın arasındaki cinsel gerilimin hiçbir tedirginlik olmadan, üstelik deneyimlenip de çözülmesi bir film için bulunmaz soru işaretleri iletme yöntemi. Hali hazırda gerçeklik, yaşam, ahlak sınırları gibi kavramlarla kafası karışmış bir adam ve bu kavramların muallâklığını ihtiva eden durumlarla sınavı… Çizgiromandaki yabancılaştırıcı çizimlere tezat her sayının sonunda konan Suret reklamlarında “gerçek” insan resimleri kullanan yaratıcı ekibe yakışan bir duruş. Üstelik bu reklamlara “Choose Yourself/ Kendinizi Seçin”  sloganını koyup tüm “olayı” rahatlık ve kolaylıkla özetleyen bir zekâ bahsi geçen. Hal böyle olunca insanın aklına filmin nasıl olacağı geliyor.

surrogates_poster_3.jpg

Surrogates filminin yönetmen koltuğunda U-571 ve Terminator 3: Rise of the Machines  filmlerinden tanıdığımız Jonathan Mostow var. U-571 filminin mazhar olduğu ilgiye rağmen Terminator serisinin en kötü filmine imza atan Jonathan Mostow’ un Surrogates projesinin başında olması akla soru işaretlerini getiriyor. Üstelik filmin görsellerinde sanat yönetmenliğinin de pek karanlık olmaması ve bilimkurgu ruhuyla tezat oluşturacak şekilde renkli olması akla Schumacher’ in Batman uyarlamaları gibi bir yapıt mı çıkacak ortaya sorusunu getiriyor. Bunun yanında öykünün ele alınışı ve yaratıcı kadro açısından senaryo yazarları da ayrı bir endişe konusu. Surrogates’ in senaryosunda, Terminator serisinin üçüncü ve dördüncü filmlerinin senaryo yazarları Michael Ferris ve John D. Brancato’nun imzaları var. Terminator 3 filminde hikaye ve karakterleri taşıyamayan, serinin son halkasındaysa öykü eksenini dengeleyemeyen ve ezber bozucu bir şekilde dikkatleri John Connor’dan uzaklaştıran (mantık hatalarına değinmiyoruz bile) ikili çizgiroman uyarlaması olan Surrogates’te nasıl bir yol izleyecekler merak konusu. Bu korkulara rağmen yenilikçi öyküsü, sağlam alt metni, toplumsal ilişkileri sert bir şekilde eleştirmesi ve Bruce Willis’in oyunculuğuyla Surrogates kaçırılmaması gereken bir film.

Yorum Gönderin