Taxi Driver: Travis Bickle’ın Karanlık Sokakları

Taxi Driver Hollywood’un Vietnam savaşından dönen askerlerin bunalımları üzerine kafa yorduğu bir dönemde çekilmiş. Her ne kadar filmin kahramanı Travis Bickle da kafası savaştan kalan karmaşa ile dolu bir Vietnam gazisi olsa da Taxi Driver’ın savaş sendromu üzerine bir film olduğunu söylemek tam anlamıyla doğru olmaz diye düşünüyorum. Film daha geniş anlamda büyük şehir hayatını, onun kurallarını içine alan ve sonuçta yabancılaşmaya ulaşan bir hikâyeyi anlatıyor. Filmin başkahramanı Travis Bickle, savaştan dönmüş yeniden adapte olmaya çalıştığı hayatla ne yapacağını bilemeyen eski bir asker. Ciddi uykusuzluk problemi olan Travis bu sorunu bir geçim kaynağına dönüştürmek istiyor ve geceleri taksi şoförlüğü yapmaya başlıyor. Yaşadığı New York’un kimsenin müşteri götürmek istemediği en karanlık, en tehlikeli sokaklarına taksisiyle müşteri taşıyor. Taxi Driver

İşte bu tehlikeli geceler boyunca şehrin ortaya çıkan yüzünden tiksiniyor. Suçun ahlaksızlığın gırla gittiği bu zamanlarda savaştan dönmüş olmanın boşluğu ve bunalımıyla birleşince Travis, bütün şehrin bu pisliğini temizlemek gibi görev üstleniyor kendine… Film ilerledikçe onu kafası karışık, uyku sorunu yaşayan ve azıcık da kızgın bir amerikalıdan tepeden tırhağa silahlı, kendi hayal dünyasında yaşayan, gerçeklikle bağlarını büyük oranda koparmış birine dönüştüren en önemli etmense Betsy oluyor. Betsy, belediye başkanlığına aday olmuş Charles Palantine’ın seçim bürosunda çalışıyor. İlk bakışta kendisine hoş görünen Travis’le olan ilişkisi Travis’in onu porno filmlerin gösterildiği bir sinema salonuna götürmesiyle daha başlamadan bitiyor. Taxi-Driver-2

Taxi Driver’ı klasikler arasına sokan en yetkin niteliği, rolünü çok iyi kavrayıp onu unutulmaz bir performansla yorumlayan Robert De Niro oluyor. Ne ki filmi böylesine dikkat çekici ve başarılı kılan sadece baştan sona koca şehirde yalnız, sahipsiz ve kafası oldukça karışık eski bir askerin hikayesini anlatmasından kaynaklanmıyor. Taxi Driver, aynı zamanda çarpıcı bir yabancılaşma sürecinden bahseder. Macerasında yaşadığı her anla kendini biraz daha kıstırılmış hisseden Travis, herkesin görüp kanıksadığı ama kimsenin umursamadığı şehrin ahlaksızlığıyla tek başına baş etmeye çalışır. Bu bakımdan kahramanımız modern bir Don Kişottur ama taksisiyle üzerine doğru son sürat gittiği yel değirmenleri onun bir başına baş edebileceği türden şeyler değildir. Kendi hayatını tehlikeye atıp çocuk yaştaki fahişe Iris’i kurtarmaya çalışırken ortalığı epey kana bular, bunalımının da zirvesine çıkmış olur. Şans eseri hayatta kalmayı başarır. Giriştiği bu kanlı kurtarma operasyonu şehrin dikkatini çeker. Olay basın tarafından görülür. Ama görülen kahramanımızı en aşından beri çılgına çeviren gayri ahlaki şehir hayatı değil onunla kafa kafaya çarpışmayı göze almış 45’lik Magnum tabancasıyla ortalığa atan Travis olur. Şehir onun bu fedakâr çabasını son derece samimi bulur. Travis bir anda kahramana dönüşür. Ne var ki Travis’in kendine düşman bilip öne doğru ölümüne atıldığı şeyin ne olduğunu kimse sorgulamaz. taxi-driver

Şehrin bu tavrı da oldukça ikiyüzlüdür. Travis bir çocuğu hayatının geri kalanında erkeklere satılmaktan kurtarmıştır ama onun dışındaki binlercesi hâlâ geceleri pazarlanmaya devam etmektedir. Taxi Driver, Paul Schrader’in ustalıklı senaryosu, Scorsese’nin yetkin sinema yönetimi ve De Niro’nun başarılı performansıyla sinema tarihine Travis Brickle adlı unutulmaz bir kahraman kazandırır. Seyirci filmi her seyrettiğinde karşısında çıldırmanın eşiğinde, yüzünde tehlikeli bir gülümseme ile yalnız, sahipsiz her şeye yabancı bir şehirli bulur. Gördüğünden etkilenir, onu dikkate değer bulur çünkü gördüğü biraz da içinde durmadan bastırdığı huzursuz şehirlidir.
Dünyanın tüm şehilerindeki karanlık sokaklar? Onlar eskisine göre çok daha karanlık ve tehlikeli var olmaya devam ediyor.

Yorum Gönderin