Nerde O Eski Tek Plan Sahneler


Robert Altman imzalı 1992 yapımı The Player filminin açılışında yer alan ve ironik olarak tek plan çekilmiş bir sahnenin içerisinde duyduğumuz bir isyan cümlesini başlık ederek açtığımız yazıda sinema terminolojisinde tek plan sahne, plan sekans, uzun plan veya tracking shot gibi isimlerle anılan ve pratikte “film çekerken kameranın kayıt tuşunun açılıp kapanmasıyla elde edilen tek çekimlik görüntü” olarak bildiğimiz plan ile birbiri ardına eklenmiş planlardan oluşan sahne/sekans kavramlarını birleştirerek tek çekimde hiçbir kesme yapmadan elde edilmiş uzunca bir sahne anlamına gelen, büyük bir ustalık gerektirdiği gibi uzun süren bir hazırlık dönemini de olmazsa olmazı olarak ekleyebileceğimiz, sinema tarihinde Giovanni Pastrone, D.W. Griffith ve Alfred Hitchcock gibi isimler sayesinde enikonu bir anlatım aracı olarak kullanıldığını gördüğümüz, hatta Russki Kovçeg (2002) ve Nokta (2008) gibi filmlerde eserin tümüne hakim olduğunu gözlemleyebileceğimiz bu güzide sinema olayını daha önceki yazılarımızda olduğu gibi işin tekniğine fazla girmeden kısaca anlatmaya ve çeşitli filmlerden alınmış tam 36 plan sekans örneğiyle birlikte aktarıp bu işin doğru yapıldığında bir filmi ne kadar etkili ve hoş bir seyirlik haline getirebileceğini anlatmaya çalışacağız, demeden önce “Tek Plan Sahneler konulu bir yazının paragrafı da tek cümleden oluşmalıdır” düşüncesiyle hiçbir nokta koymadan yazdığım ve haliyle okuyucu için epey zihin bulandırıcı bir deneyim haline gelebilecek naçiz yazım için özürlerinizi talep eder ve daha fazla tümceyi uzatmadan birbirinden ilginç plan sekans örneklerini sunmaya geçmek isterim.

tek-plan-sahne-cekimi.jpg

1 – El Secreto de sus Ojos (2009):

İçinde bulunduğumuz 2010 yılının en iyi yabancı film kategorisindeki Oscar şampiyonu El Secreto de sus Ojos (Gözlerindeki Sır) uzun yıllara yayılan dokunaklı hikayesini tertemiz anlatmakla kalmıyor, ayrıca içinde yer alan sinema tarihine geçecek cinsten tek plan stadyum sahnesiyle unutulmazlar arasındaki yerini sağlamlaştırıyordu. Bir katili arayan baş kahramanımızı elindeki ipuçları Huracan maçının oynandığı stadyuma getiriyor ve bu dakikadan sonra kameranın bir an kapanmadığı soluk soluğa bir kovalamaca izliyoruz. Kamera ise sahnede öyle canlı ki kaçan karakter köşeye sıkışıp yüksekçe bir yerden aşağı atladığında kamera da dayanamayıp peşinden atlıyor!

Sahnedeki tribünlerin ve hatta maçta oynayan bir takım oyuncunun bilgisayar ürünü olduğunu öğrenmek biraz hayal kırıklığı yaratsa da her fırsatta seyredilmesi ve üzerine konuşması keyifli olan bir plan. تعليم القمار

2 – Soy Cuba (1964)

Yıllarını sinemaya vermiş bir sinefilin bile ağzını açık bırakabilecek kadar özgün bir film olan Soy Cuba’nın alamet-i farikalarından biri de unutulmaz cenaze sahnesiydi. Tabutun taşındığı plana yerde başlayan kamera bir anda şahlanıp gökyüzüne çıkıyor ve insanı paralize edecek bir şekilde tavanlar arası gezinip hayatı tepeden izlemeye başlıyordu.

3 – Children of Men (2006) (I)

Alfonso Cuaron’un 2006 yılında arkasında bıraktığı binlere ağzı açık seyirciyle birlikte yükselen başyapıtı Children of Men, kaotik gelecek tasviri ve parmak yediren müzik kullanımının dışında, içinde bir değil, iki tane akıl almaz plan sekans bulundurmasıyla da efsaneleşiyordu. İkincisini sonlara saklayalım. İlki tanıdık, daha önceki yazılarımızda da değindiğimiz bir sahne (bakınız). Yeryüzünde var olan son bebeği korumakla görevli bir grubun arabasının önü kesilir, grup geri geri kaçmaya çalışırken bir taraftan da taşlı sopalı ve silahlı bir saldırıya uğrar. Çatışmalar, çığlıklar, kanlar. Öncesi ve sonrası, hepsi tek bir planda.

4 – Goodfellas (1990)

Scorsese’nin başyapıtı uzunca süresine rağmen temposuyla başımızı döndüren bir filmde şüphesiz. Ama her şey bir yana, Ray Liotta’nın sevgilisini kolundan tutup ünlü bir kulübe arka kapılardan geçerek getirdiği sahne bir yana. Mekanın tüm perde arkasını görerek ön masada nihayete eren bu gezi hem karakterin itibarını gösteriyor hem de bizi enfes The Crystals şarkısı “Then He Kissed Me” ile baş başa bırakıyordu.

5 – La Nuit Americaine (1973)

Yazının ilk cümlesinde tek plan bir sahne çekmenin ne kadar uzun bir hazırlık ve çaba gerektirdiğinden bahsetmiştim (en azından bahsetmeye çalışmıştım). İşte kanlı canlı bir örnek. François Truffaut’nun bir plan sekans çekme macerası ile başlıyor. Önce planı izliyoruz. Sonra yönetmen olmadı baştan diyor. Ve bir kez daha çekmek için hazırlık yapan ekibi görüyoruz. Tıpkı The Player gibi sinema dünyasının içine kamera çeviren filmlerden biri olan La Nuit Americaine (ismini bile bir sinema teriminden, gündüz vakti gece çekimi yapmak için gereken teknik süreçten alır) bize bu tip sahneleri çekmenin her babayiğidin harcı olmadığını göstermesi açısından önemli.

6 – Forrest Gump (1994)

1994 yılındaki avuç dolusu başyapıttan biri. Şüphesiz ki onu en naif olan filmlerden de birisi. Filmin masum ve zarif karakteri Forrest’a uygun olarak havada süzülüp duran bir kuş tüyü. Süzülüyor, süzülüyor, tepeleri, çatıları, yolları geçiyor ve Forrest’ın çamurlu ayaklarında son buluyor. Kamera da aynı yolu izlemiş oluyor haliyle. Yaklaşık iki buçuk dakikalık klas bir plan.

7 – Kill Bill Vol. 1 (2003)

Quentin Tarantino sinemaya tapan bir adam. Haliyle usta yönetmenlerin yaptıkları iyi işleri tekrarlayarak bir nevi sünnet yapmış oluyor. Sinemanın en keyifli numaralarından plan sekans da ihmal edilmemiş oluyor böylece. Kameramız koridorları, tuvaletleri ve sahneyi umarsızca geziniyor.

[Yazının Devamı…]