İzleyeceğiniz filmi nasıl seçiyorsunuz? Bir yıl boyunca ne izleyeceği belli olanlar, Imdb-Criticker-Ekşi üçgeninde film yorumlarına sarılanlar, afişi gördüğü anda filmin puanını verenler gibi birçok gruba dahil olabilirsiniz. Nadiren yapacağınız şeylerden biri ise, bu seçimi televizyon kanallarına bırakmak olur.
Oysa bir dönem yapabileceğimiz tek şey buydu. Dizi çılgınlığının prime-time’ı fethetmesinden önce, televizyon kanallarının izleyiciyi tavlaması için yüzbinlerce film içinden seçimler yapması gerekiyordu ve biz de ekran karşısında bizim için seçilen filmlere maruz kalıyorduk.
Kanalların bizim için seçtiği filmler sayesinde onlarca klasiği, sonradan defalarca izlediğimiz birçok filmi de görmüş olduk. Filmler hakkında anılarımızı anlattık, yorumlarımızı yaptık, puanlarımızı verdik. Ama bazı filmler vardı ki, televizyon döneminde defalarca karşımıza çıkıyorken, sonra bir anda ortadan kayboldular. Ne Imdb’de oyladık bu filmleri, ne sinema muhabbetlerinde gördük, ne de en iyi karakterleri, filmleri seçerken herhangi bir listeye aldık. Çoğunlukla 80’li ve 90’lı yıllarda çekilen bu filmler dünya sinemasında üvey evlat muamelesi görse de Türk televizyon seyircisi için yerleri hep ayrıydı.
Bugün de yazımızda televizyonda kral olan, televizyon döneminde defalarca gösterilip hafızalarımıza kazınan, ancak film izlemeyi kontrolümüze alınca bir anda kayıplara karışan filmleri ele alıyoruz. Genç okuyucularımız olan biteni anlamakta güçlük çekebilir. Kendilerinin affına sığınıyor ve bir çoğunu hafızanın en alt katından çağıracağımız televizyon efsanesi filmler yolculuğumuza başlıyoruz.
30- Dur! Yoksa Annem Ateş Edecek (Stop! Or Mom Will Shoot – 1992)
90’ların başında aniden yapımcıların aklına gelen “Haydi güçlü kuvvetli aksiyon yıldızlarını komedi filminde oynatalım” fikri gereği Arnold Schwarzenneger kah hamile kalıyor, kah anaokulundaki veletlerle uğraşıyorken, Sylvester Stallone’nin payına da 70’lik Estelle Getty düşmüştü. Altın Kızlar dizisinin yıldızı Getty ve Stallone’nin kimyasından medet uman film, bugün komik sahnelerinden çok ismiyle hatırlanıyor. Bu filmi görünce aklımıza gelmesi kaçınılmaz bir film de, Danny DeVito ve Billy Crystal ile Annemi Trenden Nasıl Atarım (Throw Momma from the Train)
29- Başkan Çocuğu (First Kid – 1996)
Sinbad isimli komedyen bu filmde Amerikan Başkanı’nın çocuğunu korumakla görevli olan korumayı oynar. Koruma-çocuk ilişkisi, tabii ki kısa süre sonra güçlü bir arkadaşlığa dönüşecektir. العاب قمار كازينو
28- Bak Şu Konuşana (Look Who’s Talking – 1989)
Dans filmleriyle yükselen kariyeri hızla irtifa kaybediyorken, John Travolta’nın yolu evin bebeğinin konuştuğu bir aile komedisine düşmüştü. Filmde konuşan bebeği ise, 5 yıl sonra John Travolta ile birlikte Pulp Fiction’da döktürecek Bruce Willies seslendiriyordu.
27- Üç Adam Ve Bir Bebek (3 Men and a Baby – 1987)
Dalyan gibi üç adamın, küçücük bir bebeği büyütmeye çalıştığı bu komedi, dönemin hit oyuncularından üçünü bir araya getiriyordu. Magnum P.I.’ın yıldızı Tom Selleck, Mahoney rolüyle ün salan Steve Guttenberg ve Cheers’tan Ted Danson’ın bu müşkül hallerini defalarca izlemekle kalmamış, birkaç yıl sonra aynı ekibi Üç Adam Ve Bir Küçük Hanım filmiyle evlerimize konuk etmiştik.
26- Eyvah Çocuklar Küçüldü (Honey, I Shrunk the Kids – 1989)
Hollywood’un yeni ve özgün fikirlere çılgınca kucak açtığı 80’li yıllarda (ki şimdiki devam filmlerinden geçilmeyen yeküne tercih ederim) meydana gelen bu hikaye, kaza sonucu evdeki çocukları küçücük hale getiren bir bilim adamını konu ediniyordu.
25- Sayı Kralı Buddy (Air Bud – 1997)
90’ların anlam verilemeyen film akımlarından biri de, sevimli köpekleri alıp kendilerine binbir ayrı misyon yüklemekti. “Ne yapsak, bu sefer bir köpeğe hangi insan misyonu yüklesek” diyen yapımcılar, cevabı basketbol oynayan köpek Buddy’de bulmuştu. Hatta bununla yetinilmemiş, devam filmlerinde Buddy sırasıyla amerikan futbolu, futbol, beyzbol ve voleybol dallarında da hünerlerini sergilemişti.
24- Asla Teslim Olmak Yok (No Retreat No Surrender – 1986)
Bu filmi ismiyle tanıyan pek çıkmayabilir ama “Van Damme’ın kötü adamı oynadığı film” desek belli bir yaş grubunda bilmeyen çıkmayacaktır. Bruce Lee hayranı genç bir adamın, onun ruhu tarafından eğitilmesini ve kötü adamların canına okumasını konu alan bu filmde Van Damme’ı önce hayret ve ibretle izliyoruz, sonra da dayak yemesini dört gözle bekliyorduk.
23- Afacan Köpek Beethoven (Beethoven – 1992)
İflah olmaz köpek filmi furyasının bir diğer üyesi olan bu film, köpeğin adını dünyaca ünlü efsane bir besteciden almasıyla bir nebze farklılaşıyordu. Bu sefer Beethoven isimli bir köpeğin, yeni girdiği evdeki ailenin başına bela olmasını izliyorduk. Bir nevi Problem Çocuk’un köpekli versiyonuydu.
22- Babam Söz Verdi (Jingle All the Way -1996)
Arnold Schwarzenegger’in komedi uğruna heder olduğu filmlerden bir diğeri Babam Söz Verdi’de, ünlü aktör oğluna yeni yıl için hediye sözü veren ve neredeyse her yerde tükenmiş olan hediyeyi bulmak için çırpınan bir babayı canlandırıyordu. First Kid filminde bahsettiğimiz komedyen Sinbad da filmin oyuncuları arasındaydı.
21- Yankee Zulu (1993)
Biri siyahi biri beyaz iki afrikalı çocuğun yıllar sonra buluşmasını konu alan Yankee Zulu, izleyiciye eğlenceli bi Afrika gezintisi yaşatan dönemin birkaç filminden biriydi. Özellikle dizlerine kadar toprağa gömülüp bacakları yenmiş hissi verilen adam ve sonlara doğru gelen garip renk değiştirme sahneleri filmin unutulmazları arasında.
20- Çılgın Tatil (Weekend at Bernie’s 1989)
Olabilecek en akla zarar senaryolardan biri, ve sadece 80-90’lı yıllar döneminde çekilebilecek bir film. Patronları ölen, ancak hafta sonlarına zeval gelmesin diye ölmemiş gibi davranıp adamı oradan oraya taşıyan iki kafadarın maceraları mantık sınırlarını zorlayarak tarihteki en ilginç senaryolardan birini oluşturuyordu. Filmi defalarca izleyip klasik sahneleri hatırlamak ve mantık hatalarını tekrar tekrar bulmak da apayrı bir keyifti.
19- Güçlülerin Dünyası (Only The Strong – 1993)
Filmin ismi belki de hafızanızda kral dairesinde kalmıyor. Ama “Paranaue, paranaue, parana” desek? Capoeira desek?
Brezilya çıkışlı danslı dövüş sanatı Capoeira’yı dünyaya tanıtan bu film, Marc Dacascos’u da aksiyon yıldızı haline getirmişti. وليام هيل Özellikle şarkısıyla unutulmayan, genellikle gece saatlerinde yayınlanıp uykusuz bünyelere ilaç olan bir filmdi.
18- Afrika Kaplanı (Who am i? – 1998)
Jackie Chan’in hafızasını kaybetmiş bir ajan olarak Afrika’da uyandığı ve sonrasında en iyi bildiği işi yaparak bolca adam dövdüğü bu film, Türk televizyonlarında en çok yayınlanan Jackie Chan filmlerinden. Özellikle dövüş sahnelerinde koreografi ve mizah düzeyi hayranlık uyandırıcı düzeyde olan film, bir dakika tempo düşürmüyor ve çatıda geçen sahnelerde zirve yapıyordu. Filmin orijinal ismi “Ben Kimim?” fazla iddialı bulunmamış olsa gerek ki filmi Afrika Kaplanı ismiyle izlemiştik.
17- 8 Kafa Çantada (8 Heads in a Duffel Bag – 1997)
Yine sadece 90’larda çekilecek türden bir film olan bu yapıtta, Joe Pesci 8 ayrı kurbanının kellesini koyduğu bir çantayla dolaşan katili canlandırıyordu. Ünlü aktörün Goodfellas ve Casino’daki gangster kimliğinin ekmeğini yiyen film, içi kafa dolu çantanın başka bir çantayla karışması sonucu karışan olayları anlatıyordu. Kapkara mizah.
16- 8. Gün (Le Huitieme Jour – 1996)
Daniel Auteuil’in oynadığı Harry karakterinin kazara down sendromlu Georges ile tanışmasını ve yaşamını değiştiren bir dostluğa yelken açmasını konu edinen film, televizyonda akşam kuşağının iç ısıtan parçalarından biriydi. Down sendromu üzerine yapılan nadir işlerden biri olan bu filmin hak ettiği ilginin epey altında bir bilinirliği olduğunu da söylemek gerek.
15- Kusursuz Dünya (A Perfect World – 1993)
Yine değeri bilinmeyen bir film. Bu kez Clint Eastwood’dan. Kanun Kaçağı rolündeki Kevin Costner’ın kariyer zirvelerinden biri olan film, müthiş oyunculuklar ve yürek burkan final sahnesiyle akıllarda kalıyordu. Filmdeki çocuk oyuncu T.J. Lowther’ın sonrasında beklenen çıkışı yapamamasıysa filmle ilgili üzücü detaylardan. كيف تربح المال من النت
14- İyi Evlat (The Good Son – 1993)
Evde Tek Başına ve Kız Arkadaşım filmleriyle sempati kazanan ve birçok ailenin kendi evladı gibi gördüğü Macaulay Culkin, 1993 yılında İyi Evlat filmiyle seyirci karşısına çıkıyor ve herkesi ters köşe yapıyordu. Culkin’in bekleneni aksine zalim ötesi bir çocuğu canlandırdığı filmde diğer rol ise Elijah Wood’un olmuştu. Unutulmaz üst geçit sahnesi ve herkesi derin düşüncelerde bırakan finaliyle özellikle geç saatlerin vazgeçilmeziydi.
13- Ölüm Kadına Yakışır (Death Becomes Her – 1993)
Filmin Türkçe çevirisi korkunç bir genellemeye yol açsa da, televizyonda edenk gelinebilecek en garip filmlerden biri olarak Death Becomes Her’ün ilgi çekmesine mani olmadı. Hollywood’un en yaratıcı ismi Robert Zemeckis’in yönettiği, en pahalı senaristlerden David Koepp’in yazdığı film, başrolündeki Meryl Streep, Bruce Willis gibi oyunculara rağmen bugün neden bu kadar arka planda kaldı hala gizemini koruyor. Sırf Meryl Streep’in merdiven sahnesi ve sonrası için bile bir kez daha açılıp izlenebilecek bir film.
12- Beyazlar Beceremez (White Men Can’t Jump – 1992)
Yine provokatif çevirisiyle dikkat çeken bu film gücünü Wesley Snipes ve Woody Harrelson’ın şaşırtıcı derecede iyi kimyasından alıyordu. Bir sokak basketbolu filmi olarak ülkemize %100 hitap etmeyen bir temayı sahiplense de, temiz anlatımı ve başarılı yan hikayeleriyle beyazların becerip beceremyeceğini merak ettiriyordu.
11- Kız Arkadaşım (My Girl – 1991)
Hüngü hıçkırık ağlatan filmler her zaman halkımızın favorilerinden olmuştur. Sultan filminde, gidecekleri filmin acıklı olduğunu öğrenip “iyi iyi, çok ağlayacağız” diyen Adile Naşit gibi ağlatan filmlere özel ilgi gösteren kitleye biçilmiş kaftan bir filmdi Kız Arkadaşım. Televizyonda görüldüğü anda da ekrana bağlardı. Bugün yayınlansa yine eski ilgiyi göreceğini ve yine “gözlükleri olmadan göremez” sahnesinde herkesin parçalanacağı aşikar.
10- Kör Talih (Pure Luck – 1991)
Fransız komedi ustası Francis Weber’in 1981 tarihli filmi Le Chevre’nin Hollywood uyarlaması, televizyonda defaatle karşılaştığımız filmlerden biri oldu. Başrollerinde Cehennem Silahı serisinden Danny Glover ve ünlü komedyen Martin Short’un olduğu film, sınırları zorlayan senaryolardan birine sahipti. Şanssızlığıyla bilinen ve kaybolan bir kızı bulmak için, dünyanın en şanssız adamının gönderildiği bu orijinal film, özellikle arı sokma ve yumuşak kuma kapılma sahneleriyle hafızalardaki yerini aldı.
9- Hot Shots (1991)
ZAZ ekibi Airplane ve Top Secret gibi filmlerle dünyaca ünlü bir komedi grubuna dönüştü. Özellikle Çıplak Silah serisiyle de ününe ün kattı ama, bizim televizyonlarımıza en çok uğrayan filmleri, ekipten Jim Abrahams’ın yönettiği Hot Shots oldu. Başrolünde Charlie Sheen’in olduğu film özellikle 80’lerin popüler filmi Top Gun’la doyasıya dalga geçmesiyle biliniyordu.
8- İçimde Biri Var (Innerspace – 1987)
Bizlere Gremlinler’i sunan Joe Dante’nin 1987 yılında çektiği bu film, bir deneyde kazara küçültülerek başka bir insanın içine enjekte edilen bir adamın garip öyküsünü anlatıyordu. Biraz zorlarsak Inside Out gibi filmlerin atalarından olarak tanıtabileceğimiz Innerspace, Sam Cooke’un nefis şarkısı Cupid’i ve en güzel hallerinden biriyle Meg Ryan’ı ihtiva ediyordu.
7- Kan Sporu (Bloodsport – 1988)
İşte Van Damme’ın Van Damme olduğu yıllar. Ünlü atlet önüne geleni dövüyor ve turnuva usulü ilerleyen filmde zirveye doğru çıkıyordu. Filmde farklı uluslardan insanlar bir araya gelmiş dövüşürken, içlerinden birinin Türk olduğunu duyup heyecanlanıyor, ancak tam bayrakları asmaya hazırlanırken Türk olarak lanse edilen kişinin günümüz Türkleriyle pek alakası olmadığını görerek şoka uğruyorduk.
6- Problem Çocuk (Problem Child – 1990)
Tam anlamıyla dayaklık olan yaramaz bir çocuk, dünyanın en sinir bozucu üvey annesi ve ikisinin arasında kalmış gariban bir baba. Afacan Dennis ile birlikte asap oynatan ufak çocuk filmleri olarak ekranımıza konuk olan Problem çocuk, film boyunca her türlü haylazlığı yaptıktan sonra sonlara doğru nihayet doğruyu buluyor ve 2. Filme kadar bizi rahat bırakıyordu. Filmin, Zıpçıktı Cafer karakteriyle yapılmış bir adet de yerli versiyonu bulunuyor.
5- Tango ve Cash (Tango & Cash – 1989)
İnanıyorum ki belli bir grup için hala dünyanın en iyi filmi Tango & Cash ve dünyanın en iyi ikilisi Kurt Russell-Sylvester Stallone ikilisi. Kariyerlerinin belki de zirvesinde olan ikili, isimlerini temize çıkarmaya çalışan iki amansız polisi oynuyorlar. Birbirinden heyecanlı sahneleri ve unutulmaz tema müziğiyle bugün de “olsa da izlesek” dediğimiz aksiyonlardan.
4- Tanrılar Çıldırmış Olmalı (Gods Must Be Crazy – 1980)
Her şey bir uçağın içinden aşağı boş bir kola kutusunun atılmasıyla başlar. Bu şişeyi bulan kabile, tanrıdan gönderilen bir hediye olarak kabul eder ve mutlulukla kullanır. Ancak ilerleyen günlerde paylaşılamayan şişe, huzursuzluğa yol açar. Bunun üzerine şişeyi götürüp dünyanın sonundan aşağı atmak için kabilenin genci yola çıkar.
Bu garip çıkış noktasıyla başlayan Tanrılar Çıldırmış Olmalı, 80’li yılların en sıradışı filmlerinden birisi haline gelmişti. Televizyonlarda defalarca yayınlanmış bu film, şehirler arası otobüs yolculuklarında da favori videolardan biri olmuştu.
3- Polis Akademisi serisi (Police Academy 1-7, 1984 – 1994)
Müşfik adam Komutan Lassard, iri kıyım Hightower, silah delisi Tackleberry, binbir ses Jones, vücuduyla öğrencilerin aklını başından alan Çavuş Callahan, başı beladan kurtulmayan Teğmen Harris ve olmazsa olmaz Çavuş Mahoney gibi karakterleriyle bir dönem tv dizisi gibi her hafta bir kanalımızda yayınlanan bu filmi listeye almasak olmazdı. Her ne kadar dünya sineması açısından önceki filmlere göre daha popüler olsa da hiçbir dönemde bizdeki popülerliğine yakın olmadıklarını düşünüyorum.
Kalibresi ilk filmden son filme düzenli olarak düşse de, Mahoney 4. Bölümden sonra yer almasa da, serinin her bölümünü defalarca izlemiş neredeyse bir Arzu Film eseri gibi benimsemiştik bu sakar topluluğu.
2- Bebek Firarda (Baby’s Day Out – 1994)
Dizilerin ve realite şovlarının böylesi ekranı mahkum etmediği dönemde, televizyon kanallarının zor günler için sakladığı kurtarıcı filmler vardı. O filmler kaçıncı kez yayınlanırsa yayınlansın belli bir düzeyde reytingi garanti gibiydi. Çoğunlukla yerli sinemadan seçilen bu filmlere en çok yaklaşan yabancı filmlerin başındaysa, Bebek Firarda geliyordu. Emekleye emekleye tehlike dolu yollarda ilerleyen ve bu sürede peşindeki koca koca adamların başını belaya sokan ufaklık, tutarlılık ve mantık dolu olmasa da keyifle yüklü 1.5 saati garanti ediyordu.
50 milyon dolarlık bütçesine rağmen sadece 16 milyon kazanarak gişede tepetaklak olan filme, gereken ilgiyi Türk televizyon seyircisi vermiş ve uzunca bir süre prime time’da baş tacı etmişti.
1- Yeraltı Canavarı (Tremors – 1990)
Ve televizyonlarımızın efsane filmi karşınızda… 10’dan aşağı izleyenin “film izliyorum” demediği Yeraltı Canavarı, insanları göremeyen ancak hareket ettiğini anlayınca affetmeyen bir canavarla yapılan mücadeleyi konu ediyordu. Hemen her televizyon kanalının, hemen her saatte en az 1 kez yayınladığı Yeraltı Canavarı, denk gelindiğinde bırakılamayan yapısıyla bir bağımlılığa dönüşmüştü. Kevin Bacon’ın da kült statüsünü borçlu olduğu filmlerden biri olan Tremors, ilk yakaladığımız andan, sonunda et parçalarının saçıldığı kısma kadar bizi her dakika diken üstünde bırakarak bu listede de en tepede olmayı hak ediyor.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.