Uzun Sürmüş Bir Filmin Akşamı: The Burning Plain

 the-burning-plain-if-2009.jpg

Bakınız için yazan: Samet Altan Dargın  

Malumunuz !f’in kullandığı salonlar arasında Caddebostan Kültür Merkezi de var. Caddebostan da yapısı itibariyle bağımsız filmlere delicesine meraklı bir semt değil. Bu yüzden de bahsi geçen mekanda festival izlemek, yer bulmak vs açısından oldukça avantajlı. Nitekim bu sene salon bile yok; doğrudan en üstteki tiyatro salonu tahsis edilmiş. Başlamadan belirtmemek iç huzurumuzu bozar: CKM bulunduğu yere yapılabilecek muhtemel yapılar arasında en çirkinlerinden biri. Sağıyla soluyla alabildiğine alâkasız maslak mini-plazası kıvamındaki çehresinin yanı sıra gerzekliği teşvik edici özellikleriyle de takdirlik. Fenerbahçe’de, yerinde çok şükür ki yeller esen, vakti zamanının Pyramid’i kıvamında bir alışveriş merkezi az çok kendisi. İçinde salonlar bulunduğu için kültür merkezi oluyor. Hazır seçimler de yaklaşıyorken Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ü bu müthiş icraatı için bir kez daha tebrik edelim.

Dönelim konuya. İşte bu bahsi geçen salonda akşamımızı şenlediren film Amores Perros, 21 Gram ve Babil filmlerinin senaristi Guillermo Arriega’nın bu kez, daha evvel Iñárritu Bey’in oturduğu koltuğa da oturarak önümüze getirdiği Burning Plain idi.

Malumunuz Hit Filmler kuşağında yer alan filmlerin dişe gelenleri zaten yakın gelecekte gösterime de gireceği için ekonomik festivalcilik açısından tercih edilmeleri caiz olmuyor. Arriega’nın filmi onlardan değil; gösterime falan da girmez.

Bir kere arkadaşım; o film çok uzun. Brüt 110 dakika. Yanlış kadrajla oynatılan filmin seyircinin müdahalesiyle en nihayetinde durup, özür mözür derken, tekrar başlamasına kadar geçen zaman da bir 25-30 dakika. Etti mi sana 2 saat 20 dakika. Ortadaki konuyu bağlayıp bitirmek için gereken maksimum süreyse orjinalde 75 dakika civarında geziniyor. Yordu tabii haliyle bir noktadan sonra.

Hikaye(leri)miz yukarıda geçen üç filme oranla çok zayıf. Merkezdeki anne kızı canlandıran Kim Basinger ve Charlize Theron’un performansları da baştan çıkartıcı değil. İki, allahın unuttuğu amerikan beldesinden bir şekilde tanışıp, iki beldenin tam(?) ortasındaki bir karavanda sevişmekte olan evli bir kadın ve evli bir adamın yanarak ölmesi, geride kalan iki ailenin kızıyla oğlunun konu üzerinden tanışıp kaynaşması vs vs. ekseninden hareket eden film iki ileri-bir geri, üç yana-bak havaya sistemiyle ilerliyor. Yazarın diğer filmlerindeki kesişim ögesi bu kez yok. Uzun sürmüş bir filmin ertesindeyse şunları öğrenmiş oluyoruz: Kim Basinger’ın tek göğsü kanser sebebiyle alınmış, kocasıyla (Lost’taki Goodwin kendisi) seks hayatlarında sorun var (gerçi sadece bir kere oldu; tek seferlik bir durum da olabilir adamın üzerine gitmemek lazım), karavanda sıcak su olmadığı için pompikleştiği adam aracın arkasına tüp bağlıyor – ki bunlar patlayınca ölüyorlar, patlatan da kızı Sylvia (yer yer Theron). Ama onun niyeti de durumu fark ettiğinden beri gıcık olduğu annesinin yatağını alttan hafiften tutuşturup huzur bozmak. Lâkin işte yavaşı bozuk bir kız biraz, fiziği de zayıf şakayken kaka oluyor. Bu yüzden sorunlu. Carlos’tan (adamın oğlu) bir çocuk peydahlamış, sonra bırakıp kaçmış. Sonra büyüyüp uçakla tarla ilaçlamacısı olan Carlos’un uçağı düşüp de hastanelik olunca kızı Maria yanında Carlos’un arkadaşı Timuçin Esen (benziyor Allahsızım) ile gelip onu buluyor. Sonunda Silvia Theron önünde açılan metaforik kağıda girerek ailesine katılıyor ve bizi de hasretle beklediğimiz kredilere kavuşturuyor.

Bu arada Sex and the City’de bir dönem pompikçi numara 4’ü canlandıran arkadaş, Silvia’nın restoranında aşçı. Kızla da netameli bir durumları var. Ama bir önemi yok bunun, laf ola diye var biraz bu kısım galiba. Sonra kendi kendine kayboluyor mesele. Bir de siyah mercedesli abi var; onun o kadar bile önemi yok. Ama başta sanki filmde kalıcıymış gibi davranıyorlar, inanmayın.

Bu grift gibi görünen ama olmayan hikaye de, vermek istediği duyguları veremeden biterken temayı merak etmeden geçemiyoruz. Ne şimdi bu? Ellerinde sapanla hareket eden her şeye taş atan ve bir şeylere duyarlı ama neye olduğu meçhul çocukla, aleni biçimde mazoşist ve belli ki acı eşiği çok düşük olan kızın tuhaf aşkı, ayrı ayrı zor dönemlerden geçen bir anne kızın tezattan empatiye yol alan hikayesi, tutkulu bir ortayaş aşk romanı, çocuğundan kaçan annenin yıllar sonra onun karşısına dikilmesiyle birlikte ortaya çıkan tüm meseleler? Kabaca hepsi, derinde hiçbiri.

Son toplamda beğenmedik, olmamış bu. Kısa olsa olurmuş ama…

Yorum Gönderin