The Company You Keep vizyona yeni girmekle beraber 2012 yılında çekilen bir film. Robert Redford’un yönetmenlik koltuğunda yeni bir şey yaratmamakla beraber standart ölçütlerinin de pek dışına çıkmadığı bir film denebilir.
Yaşlı sarışınla ilgili olarak güçlü bir sinema tutkusuna sahip olduğunu söylemekte fayda var. Oyunculuk, yapımcılık, yönetmenlik ve Sundance derken her yerinden sinemaya adanmışlık akıyor. Akmasına akıyor da artık anlaşıldığı üzere Redford’un en azından yönetmenlik adına büyük bir dehası söz konusu değil. Konu, janr her ne olursa olsun filmleri insan üzerinde derin bir etki bırakmıyor. Yeni filmi de izleniyor, fazla sıkmıyor, hatta konu itibariyle etkili bir etki vaadinde bulunsa da vasat bir seyirlik olarak yerini alıyor.
The Company You Keep için öncelikle karşımıza güçlü bir kadroyla çıktığını itiraf etmek gerekiyor. Kadro öyle böyle değil gerçekten; Yönetmenin bizzat kendisiyle beraber, Susan Sarandon, Sam Elliot, Chris Cooper, Brendan Gleeson, Richard Jenkins, Terrence Howard, Nick Nolte, Stanley Tucci ve Julie Christie. İnsan sıralarken bile nefesini tutuyor. Bu rüya kadronun eksenine de çaylak olarak Shia Labeouf ekleniyor. Bu olağanüstü oyuncular birer matematik denklemi gibi filmin belirli aralıklarına yayılıyor ve hepsine oyunculuklarını sergilemek için özel alan ayrılıyor. Film bütün olarak bir şey ifade etmese bile bu yıldız geçidini izlemek kendi başına güzel olmuş.
Neil Gordon’un romanından sinemaya uyarlanan film. 30 yıldır yeraltına çekilen bir örgütün üyelerinden birinin teslim olması sonrası 30 yıl öncesinde olanlara doğru bir yolculuk/çözümleme olarak özetlenebilir. Hikayenin peşine takılan genç ve hırslı gazeteci Shia Labeouf’un, örgütün kimliğini ustalıkla saklamış olan lideri Redford’u deşifre etmesiyle hikaye FBI ve Reford arasında bir kedi-fare oyununa dönüşüyor. Labeouf bu hikayenin peşinde Redford’u takip ettikçe gerçeklerin ilk izlenimle edinildiği gibi olmadığını öğreniyor.
Film genel anlamda geçmişle yüzleşme, adanmışlık ve madalyonun diğer yüzünü de anlayabilme gibi unsurları merkezine alıyor. Vicdan muhasebesi üzerine düşük ayarda mesajlar verme niyeti olmakla beraber detayları çok çok iyi ortaya koymuyor. Siyasi bir örgütün iyi niyetli olarak başlayan ve sonu terörist olarak etiketlenmelerine neden olan faaliyetlerinin dayanak noktası boş. Kendisine “hayat boyu ilegal eylemci” rolünü biçen Julie Christie’nin motivasyon kaynağı çok çok meçhul. FBI amiri Terrence Howard fazla 2 boyutlu kalmış. Daha da uzatılabilir. Çok gerek yok.
Son kertede izlenebilir mi? İzlenir. Çok şey beklemek lazım mı? Hiçbir şey beklemek lazım değil. Robert Redford iyi bir hikaye bulmuş, çok kaliteli bir oyuncu kadrosu oluşturmuş ama en fazla Pazar öğleden sonrası seyirliği ortaya çıkarmış denebilir.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.