The Expanse: Don Kişot’un İzinde Bir Şövalye Bilim-Kurgusu

İmkansız rüyayı düşlemek, yenilmez düşmanla savaşmak, kahramanların gidemediği yerlere koşmak, ulaşılmamış yıldızlara ulaşmak. Bu benim kaderim.” Miguel de Cervantes / Don Kişot

Amazon Prime’ın ülkemize girişiyle birlikte, geniş arşivi içinde dolaşırken ilk tercihimi her zaman olduğu gibi bir bilim-kurgu dizisinden yana kullanmayı seçtim. Başlangıçta çok bilinçli bir tercih değildi. Genellikle bilim-kurgu dizilerinin kötüleri, hiçbir biçimde katlanılacak işler olmadığından, sonrasında 4 sezonu bitirmem bilinçli bir tercihti elbette. Din, siyaset, ezilenler, güç çatışmaları ile evrendeki yalnızlığımız gibi önemli soruları ve sorunları iyi bir görsellikle ve aksiyonla harmanlamayı başaran bir dizi; The Expanse.
The Expanse (Enginlik) bilim-kurgu dizisi aslında bir kitap uyarlaması. 2011’de yayınlanmaya başlayan James SA Corey’in Enginlik serisi 8 kitaptan oluşuyor. 9. Kitabın 2021’de yayınlanması planlanıyor. James SA Corey, Daniel Abraham ve Ty Franck isimli iki yazarın birlikte oluşturduğu bir müstear isim. 70’lerin bilimkurgu yazarlarının isimlerine benzesin diye iki yazardan tek bir yazar ortaya çıkarmışlar. İlginç bir not olarak; Daniel Abraham’ın George RR Martin’in bir dönem asistanlığını da yaptığını belirtmem lazım. Serinin ilk 3 kitabı Türkçe’ye çevrilmiş bulunuyor.
23. yüzyılda insanlık, uzayda koloniler oluşturmayı başarmıştır. Dünya ve Mars ayrı birer devlettir. Jüpiter’in Asteroit kuşağında yaşayanlar, Kemerli/Kuşaklı olarak adlandırılmaktadır. Mars ve Dünya tarafından sömürülmekte olduklarını düşünmektedirler. Kendi devletlerini kurmak istemektedirler. Bu düzen, aslında Rus astrofizikçi Nikolai Kardashev tarafından 1964’de üretilen Kardashev ölçeğini hatırlatıyor. Kardashev tüketilen enerji miktarına göre üç tür uygarlık olduğunu söyler: Tip I (Gezegensel), Tip II (Yıldız) ve Tip III (Galaktik). Michio Kaku insanların Tip I durumuna 100–200 yılda, Tip II durumuna birkaç bin yılda, Tip III durumuna 100,000 ilâ bir milyon yılda ulaşabileceğini söylüyor. Enginlik (The Expanse) serisinin evreni, Tip I uygarlıktan Tip II uygarlığa geçişin sancılarını yaşıyor. Denkleme 4. bir güç katılınca insanlığın geleceği konusunda endişeler dev bir gölgeye dönüşür.

Yoluna Syfy dizisi olarak başlayan The Expanse, 3. Sezonun sonunda iptal edildi. Yoğun hayran baskısı sonucunda, dizinin 4. Sezonu, Amazon Prime’da yayınlandı. Son yıllarda yapılmış en düzgün bilim-kurgu diye nitelendirilen dizinin, hayranlarının finanse ettiği bir uçak, Amazon Stüdyoları üzerinden “#SaveTheExpanse” yazısıyla uçtu. Sadece hayranlarından değil, eleştirmenlerden de olumlu yorumlar alan diziye, Amazon’un devam etmesi yönünde bir destek de George RR Martin’den geldi. Dizi, başrollerden biri sayılabilecek uzay gemisi Rocinante’nin yolculuklarına benzer oldukça zorlu bir yoldan geçerek hayranlarına ulaşmayı başardı.
Yeryüzünden yorulan herkes için The Expanse iyi bir oyalayıcı sayılabilir. Battlestar Galactica , Babylon 5 ve Stargate Universe gibi dizilerden esintiler hissetseniz de onlar kadar çığır açıcı olmadığını söylemek gerekiyor.

Rocinante adlı ölümcül bir Mars savaş gemisinin 4 mürettebatı ; İki Dünyalı , James Holden ve Amos Burton ; bir Marslı , Alex Kamal ; ve bir kemerli, Naomi Nagata asıl hikayenin baş rolünde olan isimler. Kemerli (asteroit kuşağından) bir polis olan Joe Miller ise dizinin ilk 2 sezonuna damgasını vuran diğer isimdi. James Holden ve arkadaşları tüm olayların merkezinde olmayı bir biçimde başarırlar. Adeta birer bela paratoneri gibidirler. Neden böyle olduklarını; uzay boşluğunda Cervantes’in hüzünlü şövalyesinin peşinde olduğumuzu, zamanla anlarız. Aslında ipuçları çok açıktır.
Belki de diziyi, diğer bilim-kurgulardan ayıran en önemli özelliği, Cervantes’in Don Kişot’unu referans alması. 23. Yüzyılda geçen bir şövalye öyküsü ile karşı karşıyayız ve dizi (roman) bunu hiç reddetmiyor. Her bölümde La Mancha’lı Asilzade’den izler bulmak, diziyi benim için olduğundan daha ilgi çekici hale getirdi. Don Kişot’a yaptığı göndermeler, neredeyse diziyi izleyen, Cervantes’in romanını bilen herkes için oldukça aşikar ve cömertçe sergilenen bir durum.
Hikayesini La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade’den ilhamla inşa eden The Expanse’in; açık Don Kişot göndermelerinden bazıları:
Dizinin ilk bölümünün adı Dulcinea. Dulcinea aynı zamanda Don Kişot’un yolculuğuna çıkmasına sebep olan karşılıksız kurgusal aşkının adı. Bu durum dizinin iki Don Kişotvari karakterinden Joe Miller’ın Julie Mao’yu hiç görmeden ona duyduğu hislerle de benzerlikler taşıyor.
Hikayenin kırılma anlarından biri olan Canterbury gemisinden Scopuli gemisine yollanan mekiğin adı: Şövalye.
James Holden ve ekibi ele geçirdikleri Mars savaş gemisinin adını Rocinante olarak değiştirirler. Rocinante, Don Kişot’un atının ismidir. Naomi bu ismin ne anlama geldiğini sorduğunda, Holden şöyle cevap verir: “Bu, yel değirmenlerini bulmamız gerektiği anlamına geliyor.”
“Yel Değirmenleri” bölümünde, Holden’ın annesi ve BM Danışmanı Avasarala, Don Kişot kitabını ve bunun çocukken Holden için ne anlama geldiğini konuşurlar. Kitabın fiziksel kağıt kopyası bir rafta duruyordur. Avasarala ‘Cervantes’ diyerek saygıyla kitaba dokunur. Annesi, Holden’ın çocukken ‘kendini bir şövalye olarak hayal ettiğini’ ve ‘bunun komik olduğunu düşündüğünü’ söyler. Sonra devam eder: “Asla ona bunun bir trajedi olduğunu söyleyecek cesaretim olmadı.”

4. sezonda dünyaya dönen Holden’a annesi uzun yolculuklar için bir kitap uzatır: Evet, Don Kişot. Holden bir kez daha okuyacağını söyler.
James Holden’ı sürekli yanlış anlaşılmaları düzeltirken görüyoruz. Bu tipik Don Kişot tavrıdır.
Dizinin kurduğu evrenin haritasıyla İspanya’nın tarihi kolonilerinin haritasının benzerliği ise dizideki hispanik etkinin bir işareti olarak görülebilir.
Lionel Trilling, “ Her kurgu düzyazı Quijote’nin temasının bir değişkesidir.” demişti. The Expanse bunun bilimkurgu biçiminde bir ispatı. Leopold Bloom, Kaptan Ahab, Huckleberry Finn, Dickens’ın Kasvetli Ev’i, Don Kişot olmasaydı, olmazdı. The Expanse da olmazdı.
Tom Jones’un yazarı, Henry Fielding 1729’da “Don Quixote in England” adıyla bir tiyatro eseri yayınladı. 2011 yılında James SA Corey tarafından, The Expanse (Don Quixote in Space demek yanlış değil) yayınlandı. Don Kişot adeta edebiyatı doğuran ilk kitaptır.
The Expanse’ı tüm eksiklerine karşın, Tristram Shandy’nin yazarı Laurence Sterne’in Don Kişot için söylediği sözlerle yeniden tanımlamak isterim: “Tüm deliliklerine rağmen La Mancha’lı şövalyeye Antik Çağ’daki en asil kahramandan daha çok hayranlık besliyorum.”
23. yüzyılda uzay boşluğunda çınlayan soruyu, hepimiz duyar gibiyiz: “Şövalyeler çağı geçti mi?”


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın