The Foundation: Aynı Evren, Farklı Yaklaşım


The Foundation uyarlamasının ilk iki bölümü bu hafta yayınlandı. Seriyi okuyanlar izler izlemez ciddi farkları tespit etmeye ve yazmaya başladılar. Yapımcılar Josh Friedman, David S. Goyer’in imza attığı bu değişikliklerin bazıları sinir bozucu seviyedeyken, bazıları ise kabul edilebilir düzeyde…

Senaryo ve Kitabın Ele Alınışı: Isaac Asimov’un herhangi bir eserini sinemaya ve diziye uyarlamak zorken Foundation serisini kitapların hakkını vererek uyarlamak zaten ulaşılmaz bir hedefti. Kitapları okuyan ve beğenenlerin, dizide belirli ayrıntıları (karakterlerin cinsiyet değişimleri gibi) yadırgamaları normal. Asimov yaşasaydı ve senaryo ekibinde yer alsaydı, kendi eserinden ödün verirdi diye düşünüyoruz. Özellikle ilk kitap kadın karakterin sınırlı sayıda olduğu, zaman atlamalarının bolca yer aldığı, çok fazla sayıda karakterin bulunduğu, birbirinden bağımsız sayılabilecek bölümler halinde yazılmıştı. Kitabın hayranları kızsa da birebir çevirmenin zaten mümkün olamayacağı açık görünüyor.

Peki uyarlamadaki dokunuşlar ve değişiklikler yerinde olmuş mu? Cinsiyet değişimleri bir yana Gaal Dornick’in erkekten kadına çevrilip bir de işin içine aşk konulması biraz rating avcılığı kokuyor. Kitapların takipçileri Eto Demerzel’i erkek olarak hayal etse de ilk bölümlerde (kitaptakinden çok daha erken) ortaya çıktığı gibi karakterimiz bir robot ve bu alandaki değişiklik çok da sırıtmıyor. Salvor Hardin karakterinin de benzer değişiklikten nasıl etkileneceğini zaman gösterecek.

Öyküye ilginç dokunuşlardan biri de Cleon hanedanının hükümdarlığını klonlarla sürdürmesi olmuş. Değişimi, bilimi ve matematiği reddeden imparator klonları, Asimov’un kitaplarında bulunmasa da öyküye derinlik katan bir yaklaşım olmuş. Lee Pace’nin dersini iyi çalıştığını, Asimov’un Edward Gibbon’ın kitaplarındaki Roma imparatorlarından esinlenerek yarattığı imparatoru iyi resmettiğini söyleyebiliriz.

Bir de küçük bir not… Dizide siyahi oyuncuların fazlalığı da tepki almış. Asimov, kitapta karakterlerinin ırkını pek belirtmiyor. Kaldı ki, binlerce yıldır güneş sistemleri arasında seyahat eden insanlığın pek beyaz kalamayacağı da bilimsel bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Dünya üzerindeki insanlığın kökeninin de Afrikalı siyah insanlar olduğunu hatırlatmakta fayda var. Foundation’daki karakterlerin çoğunluğunu beyaz insanlar olarak görsek anormal olurdu… Avrupalı beyazlar günümüz dünyasında bile azınlıkta…

Oyuncular: Uyarlamadaki karakter ve olay örgüsü değişiklikleri tepkilerin merkezinde yer alsa da, izleyenlerin ortak görüşü oyunculukların mükemmele yakın olduğu… Jared Harris’in Hari Seldon’ı en iyi şekilde canlandıracağı ile ilgili zaten pek bir kuşku yoktu. Lee Pace’nin de, kendine aşık bir imparatorun ikinci kuşak klonunu çok iyi canlandırdığını söylemeliyiz. Kitabı okuyanlar farklı bir Demerzel bekliyorlardı ancak Laura Birn’in yeniden yazılan robot karakteri iyi canlandırdığını söylemeliyiz. Gaal Dornick’i canlandıran Lou Llobell’in de ilk bölümlerdeki ağır yükü başarıyla taşıdığını söyleyebiliriz. Diğer oyuncular için kararımızı gelecek haftalarda vereceğiz.

Sinematografi ve Atmosfer: Dizinin sinematografisi tek kelimeyle olağanüstü. Tablo gibi sahnelere dalıp gitmekten bazı diyaloglar kaçabiliyor. Dünyamızın görsel gerçekliğinden kopmadan bin yıllar sonra bir galaksiyi resmetmeyi becermek özel bir başarı olmuş.

Müzik: Jenerik müziğinin temposuna ilk anlarda kulağımız alışmakta zorlansa da gelecek dakikalarda soundtrack konusunda da çok başarılı bir iş çıktığını anlıyoruz. Yıldız Köprüsü’nün yok oluşunda ve ikinci bölümün sonundaki infazlarda yaratılan atmosferde, müziğin etkisi çok büyük.

Özetle: Kitabı okuyup sevenler için değişiklikleri kabul etmek zor olacaktır. Evren, özellikle sinematografinin ustalığıyla beyaz cama iyi yansıtılmış. Ancak yapımcılar seriyi günümüz koşullarına uyarlamak için orijinal karakterler ve olay örgüsüyle biraz fazla oynamışlar. Umarız bu yap-boz yaklaşımını fazla abartmazlar ve Asimov’un eşsiz eseri yerine bir Hollywood çorbası izlemeyiz.


Leave a Reply