The Lobster: Bekarlık Hayvanlıktır…

Lobster, Cannes Film Festivali’nden En İyi Senaryo ödülüyle döndüğünde kimse şaşırmadı. Çünkü filmin hikâyesi duyurulduğundan beri, aslında filmin bu ödülü alacağı açık bir şekilde belliydi. Yönetmen Yorgos Lanthimos’un önceki referansları “Dogtooth” ve “Alps”, filmin beklentilerin de üstünde orijinal bir senaryoyla seyirciye sunulacağının işaretiydi. Bunun sonucunda da, beklenen oldu ve Lobster bu yılın en özgün hikâyesiyle sinemaseverlere selam vermeye başladı.

Filmin hikâyesini bir hatırlayalım: Bekârlığın yasak olduğu bir dünyada, bir grup insan bekâr otellerine tıkılırlar. Verilen süre içerisinde ruh eşlerini bulmak zorundadırlar. Aksi takdirde seçtikleri bir hayvana dönüşüp yaşamlarına devam edeceklerdir.

IMG_2135.CR2

Filmekimi kapsamında Türkiye’de ilk kez görücüye çıkan Lobster, Yunan Sinemasınınson döneminde Lanthimos’un başlattığı akımın uluslararası arenaya transfer olmuş hali olarak özetlenebilir. Çünkü film Hollywood oyuncuları ve Avrupa’nın önde gelen oyuncularıyla beraber muhteşem bir kadroya sahip oluşuyla bile dikkati üzerine çekmeye başarıyor.

Filmi iki bölüm olarak düşünebiliriz. İlk bölüm kendi kuralları olan, bekârlık dışında neredeyse her şeyin serbest olduğu bir dünyada geçiyor. İkinci bölüm ise ilk bölümün anti tezini sunmaya çalışıyor. Ancak her iki bölüm de aslında kuralcılığa ve baskıcı rejimlere dair zekice bir taşlama olarak dikkat çekiyor.

Kara mizah olarak da adlandırabileceğimiz yapım, yarattığı dünyayla seyirciyi gerçeklikten kopararak başka dünyalara açılmasına olanak sağlıyor. Üstelik hazırladığı unutulmaz mizansenler sayesinde akılda kalıcı olmayı başarıyor. Oyuncuların genelde bilinçli bir şekilde yapay olduğu filmdeki hikâye örgüsü, tek kelimeyle usta işi olarak beğeniyi hak ediyor.

lobster2-xlarge

Filmin içindeki karakterlerin karikatürize edilerek filmin dünyasına yedirilmesi, günümüz dünyasının otoriter dünyasına referansları, reenkarnasyonun bir nevi kuralların parçası olmasına evrilmesi ve özgürlüğe dair eleştirileri dört dörtlük denilebilir.

Ünlü oyuncuların Lanthimos evreninde akla hayale gelmeyecek şeyleri yapması bile bu filmi izlemek için bir neden olabilir. Finali kimilerince muğlak bitse de, aslında film kendine yakışanı yapıyor ve kendine has bir üslupla beyaz perdeden ayrılıyor.

Sonuç olarak kendine has kara mizahıyla, kendi kurallarıyla yarattığı dünyasında insanların kurallara karşı verdiği tepkilere karşı harika bir taşlama… Filmi izlerken dünyadan kopup, adeta başka bir evrene yolculuk ediyorsunuz. Yer yer seyirciyi çok güldüren, yer yer de yerinden oynatacak sertlikteki sahneleriyle modern bir başyapıt. Yorgos Lanthimos büyüsünü devam ettirirken, şimdiden yeni yapacağı filmleri merak ettiriyor.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın