The Shield: Zırhın Altında Herkes Kötüdür!

the-shield-dizi.jpg

2002de başlayıp 2009a kadar 7 yıl süren polis dizisi The Shield geçtiğimiz kasım ayında son buldu. Türkiye’de Digiturk’ün günaşırı yayınlamayı seçtiği dizi, ülkemizde de bu hafta 90 dakikalık özel final bölümüyle sona erecek.

The Shield’ı bir polisiye dizi değil de ‘polis dizisi’ olarak nitelememiz boşuna değil. Polisiye dizilerin en sert ve acımasız eleştirilere sahip olanlarında bile, polis sadece bir motif olarak kaldı yıllar boyunca… Genelde zeki dedektiflerin ve hatta bazen kedi-köpeğin bile suçları çözdüğü, kötü adamları hapse tıktığı dizilere alıştık. The Shield, ingilizce tabiriyle hardcore bir polis dizisi olarak, 7 yıl boyunca takip eden herkese bambaşka bir dünyayı gösterdi. Tüm polisiye, dedektiflik ve son dönemde hızla çoğalan CSI dizilerinin anti-tezi oldu.

Her şey dünyanın en fazla çete ve son bölümde naif dedektif Dutch’ın da söylediği gibi seri katil barındıran coğrafyası California’da, Los Angeles’ın Farmington semtinde başladı. Kapatılması düşünülen, kiliseden bozma Farmington Karakolu, çalışanlarının deyimiyle “The Barn” (ahır), dizi tarihinin en ilginç polis tiplemeleriyle tanıştırdı bizi… Dedektif Vic Mackey’nin (Michael Chiklis) başını çektiği “Strike Team”, CSI dizilerinde olduğu gibi delilleri arayıp, kulak çubuklarıyla tahliller yapıp, kurallara riayet edip bitirmedi işlerini. Tehdit, delil yerleştirme, şantaj, adam öldürme ve bol bol suçla dolu hayatlarını 7 yıl boyunca izledik. Nasıl birbirlerine düştüklerini, karakolda ilk olarak komiser olarak görev yapan, ardından binbir ayak oyunuyla dizinin sonunda Los Angeles Valisi olan Michael Aceveda ile siyaset de girdi işin içine. 7 yıl boyunca, Meksikalı, Bizans-Latin, Salvador, Vietnam, Çin, Kore, Kolombiya, Müslüman, Rus ve Ermeni çetelerin içyüzünü öğrendik. Fahişeleri, uyuşturucu satıcılarını, seri katilleri, parçalanmış aileleri gördük. Shield korku, dehşet ve kötülüklerle dolu bir görüntüyü; belki de tam olarak gerçek hayatı aktardı bizlere.

Daha ilk bölümde bir polis arkadaşını öldüren Vic Mackey’nin bir anti-kahraman olarak sürüklediği 7 sezonda, Mackey ve Strike Team,“Sadece kendilerinin kötü olmadığını, tüm dünyanın kokuşmuş olduğunu” gösterdi. Para kazanma, unvan elde etme gibi hırslara sahip olunduğunda ya da tehdit ve şantaja boyun eğdiklerinde insanların neleri yapabileceğini yaşadık. Bu maceraya birer sezon boyunca iki büyük usta Glenn Close ve Forest Whitaker eşlik etti.

Dizide her biri iyi çizilmiş 50ye yakın karakter yer aldı. İçinde biraz bile kötü niyet olanların suç sarmalına kapılmalarını, aralarında iyi yürekli olanların kendileriyle hesaplaşma çabalarına tanık olduk.

shil1.jpg

Şunu da itiraf etmeliyim, dizinin son bölümünü izleyip, yazı yazmak için klavyenin başına oturduğumda, aklımda dizinin senaristlerinin neler düşünmüş olabileceğini ve The Shield’ın alt metinlerini sunmaya koşullandırmıştım kendimi… Ancak biraz düşününce dizide her şeyin çok net ve sert bir şekilde sunulduğunu, altmetin arama, diziyi anlamlandırma gibi bir çabanın boş olduğunu görüyorsunuz.

İyi ve kötünün yüzyıllar boyunca bitmeyen savaşını izleyebileceğiniz çok eser var. Ama tüm insanların belli koşullar ve kendilerini koruyan zırhlar altında ne kadar kötü olabileceğini görmek istiyorsanız, son yılların en samimi dizisi The Shield’ın bölümlerini edinmenizi ve en baştan sindire sindire izlemenizi öneririz.

Yorum Gönderin