Tolga Örnek Röportajı

Türk sinemasında dönem yapımları çoğalmaya başladı. Her ne kadar ülkenin tarihine ait yazılı kaynak bulmak zor ve onlara ulaşmak ayrı bir çaba gerektirse de, azimle bunu başaran isimler var. Tolga Örnek bu isimlerden biri… Örnek’in kurmaca olarak ilk deneyimi olan Devrim Arabaları’nın üretim heyecanını geçtiğimiz haftalarda sizlere yansıtmıştık. İlk türk yapımı bu otomobilin hikayesini bizlere farklı bir açıdan anlatmayı seçen Örnek, bilindiği üzere belgeselcilikten gelen bir isim. İlk belgeseli Atatürk’ün ardından Kuruluştan Kurtuluşa Fenerbahçe, Hititler ve Gelibolu yapımlarıyla Örnek, sonraki projeleri takip edilesi bir yönetmen olarak seçici algılarımızın işaret ettiği isim olmuştu. Bahsettiğimiz belgeselleri yönetmenin dışında senaryolarına da sahip olan Tolga Örnek, Devrim Arabaları’nın senaryosunu da Murat Dişli ile birlikte yazdı.

Olağan insanların olağanüstü hikayesi

Biz de Bakınız olarak merak ettiğimiz filmlerin yönetmenlerine, merak ettiğimiz soruları sormaya devam ederek, Devrim Arabaları’nı yöneten Tolga Örnek’le de bir röportaj gerçekleştirdik. Olağan insanların olağanüstü hikayesini anlatmaya çalışan Tolga Örnek ‘Ya Yaparsak’ dedi ve Devrim Arabaları’nın filmini yaptı. Kendisine bu röportaj için teşekkür ediyoruz ve cevaplarını sizlerle paylaşıyoruz.

Devrim arabalarının üretim heyecanını filme aktarma fikri nasıl oluştu?

4 sene evvel Aydın Engin’in konuyla ilgili bir yazı dizisini okumuştum ve bundan çok etkilenmiştim. Hikaye beni hem çok duygulandırdı hem de çok utandırdı. Kendi kendime böyle büyük bir başarının öyküsünü bilmediğim için çok kızdım; utandım. Hikayeyi ilk okuduğum anda duyduğum heyecanı başkalarının da duymasını, o kahramanları ve dönemi daha yakından tanımalarını istedim. Sinemamızda çok fazla işlenmeyen bir konu türü olduğu için de ayrıca yapmak istedim.

Belgesel filmlerden edindiğiniz deneyim, bu filme hazırlanmanızda size nasıl bir katkı sağladı? Film için 2 yıllık bir araştırma yapmışsınız, nasıl geçti o süreç?

Belgesel; araştırma, sorgulama ve titizlik gerektiren bir dal olduğu için belgesel yaparken işlediğiniz konuya saygı duymayı öğreniyorsunuz ve bu saygıdan kaynaklanan titizliği de yapımın her aşamasına yansıtmaya çalışıyorsunuz. Benim de herhalde belgeselciliğimden aldığım en büyük katkı bu olmuştur. Filme hazırlanırken biz gerçek hikayeden esinlenilmiş kurmaca bir film yapmak istediğimizi biliyorduk; ama yine de o dönemin olaylarını, kişilerini ve yaşam biçimini öğrenebilmek için araştırmalar yaptık, dönemi anlatan kitaplar okuduk, basın taraması yaptık ve projede çalışmış gerçek mühendislerle konuştuk.

Murat Dişli ile senaryoyu yazarken özellikle nelerin üstünde durdunuz? Çatısını nasıl kurdunuz?

Bunun olağan insanların olağanüstü hikayesi olduğunu unutmamaya, hikayemizin temelinde karakterlerin olmasına ve her bir karakterin bir hikayesi ve gelişimi olmasına özen gösterdik. Film arabanın üretim sürecini anlatırken, bir taraftan da bu sürecin projedeki insanları ve ailelerini nasıl etkilediğini gösterebilmeliydi. Kronolojik giderek, zamanın darlığının da hikaye içinde devamlı hissedilmesine özen gösterdik.

Filminizin fragmanında, karakterlerin özel hayatlarına da değindiğinizi hissettik. Ana konu çevresinde gelişen olayları, konuyu renklendirmek ve hedef kitlenizi genişletmek için mi tercih ettiniz?

Biz sadece ana karakterlerin ailelerinin ve yakınlarının da bu projeden nasıl etkilendiğini irdelemek istedik.  Onlar neler hissettiler, onlar eşlerine ya da babalarına nasıl davrandılar bu süreçte.

Film için kameraarkası ekibini oluştururken nelere önem verdiniz? Nasıldı ekibiniz?

Bu benim hayatımda çalıştığım en iyi ekipti. Hem çok zorlandık hem çok yorulduk; ama çok iyi vakit geçirdik.  Ekibimizi kurarken beraber uyumlu bir biçimde uzun süreli çalışabilecek, projeye inanan insanların olmasına özen gösterdik. Bizim ekibimiz içinde uyumlu çalışamayacakları, işlerinde iyi olsalar bile ekibimize dahil etmedik.

Filmin kadrosundaki isimlerin hepsi çok önemli ve yoğun programı olan oyuncular. Nasıl hepsinin takvimini denk düşürmeyi başardınız?

Biz başarmadık onlar başardı. Hepsi hikayeyi çok sevdiklerinden, filmde yer almak için özverili davranarak programlarını ayarladılar. Biz sadece bir iki günlük düzenlemeler yaparak onlara destek olduk.

Bu kadar kaliteli oyuncuların yönetmeni olmak nasıl bir tecrübeydi? Sıkıntısını da yaşadınız mı?

Hiçbir sıkıntı yaşamadım. Müthiş keyifliydi. Bir yönetmenin sahip olabileceği en iyi kadrolardan biriyle çalışma fırsatı yakalamış olmak büyük bir ayrıcalıktı. Hepsi o kadar iyiydi ki; varolan senaryoyu ve çekimleri daha da güzelleştirdiler. Kendi doğaçlamaları ve tavsiyeleriyle bizim hayal ettiğimizi daha da öteye götürdüler, daha da geliştirdiler. Bana da sadece iyi alternatiflerden seçmek kaldı.

Onur Ünsal’ın performansını bu kadar beğenmenizin sebebi nedir? Nasıl bu kadar güçlü bir kadro arasında sivrilmeyi başardı sizce?

Onur’un performansı bence çalıştığı her filmde iyi. Onur kendi kariyerini iyi yöneten, işini seven ve hep geliştirmek isteyen bir oyuncu. Hazırlığını çok iyi yaptığı ve bunun üstüne yeteneğini de eklediği için her zaman iyi oynuyor. Onur’da bir de oyuncuların sahip olabileceği en önemli özelliklerden biri var: empati yaratma. Onu ekranda görünce seyircinin anında ona doğru bir empatisi uyanıyor.

Türkiye tarihi açısından Devrim Arabaları’nın önemi nedir sizce? Tarihte “keşke şöyle olsaydı, bugün her şey daha farklı olurdu” dediğiniz açıları nedir?

Proje iptal edilmeseydi herşeyden önce çok önemli bir başarı taçlandırılmış olacaktı ve insanlar bunu örnek alarak belki çok daha büyük projelere çok daha büyük heveslerle sarılacaklardı. Ülke sanayisi açısından baktığımızda da; bu projenin devamı gelseydi şu anda 47 yıllık bir geçmişi olan, kendi markasını üretebilen bir ulusal otomobil endüstrimiz olacaktı.

Size göre Devrim Arabaları’nın cümlesi nedir?

Ya Yaparsak!

Filminizi festivallere gönderiyor musunuz? Altın Portakal’a yetiştiremediniz mi?

Altın Portakal’ı kaçırdık; film daha yeni bittiği için biz o tarihlere yetişemedik.

Filmin sadece tanıtımı bile çok büyük bir bütçe harcandığını hissettiriyor. Toplamda ne kadar mal oldu filminiz? Reklam için ayrıca ne kadarlık bir bütçe ayırdınız?

Tanıtıma büyük bir bütçe ayrıldığını nerden biliyorsunuz? Bizim reklam bütçemiz yok. Herşeyi ricayla, tanıdıklarımızla yürütmeye çalışıyoruz. Ben prensip olarak filmlerimin bütçesini hiçbir zaman konuşmadım, çünkü bu özel bir konu.  Ama soracak olursanız normal bütçeli bir Türk filmi.

Çekimler ne kadar sürdü? Büyük bir sıkıntıyla karşılaştınız mı? Filmde kullanılan dekor ve arabaları temin süreciniz nasıl gerçekleşti?

Çekimler 6 hafta sürdü. Atölyedeki sıcaklar, bütçe eksikliği ve sıkışık zamanda çok detaylı bir film çekmenin dışında özel bir sıkıntımız olmadı. Arabaları ve dekorların büyük bir bölümünü biz yaptık. Filmin %80 i Beykoz Kundura Fabrikası’nda çekildi.

Demir Demirkan ile ve Prag Flarmoni Orkestrası ile nasıl biraraya geldiniz? Müzikler için yaptığınız çalışmalardan da bahseder misiniz?

Demir’le “Gelibolu”da çalıştığımız için birbirimizi ve çalışma tarzalarımızı çok iyi tanıyoruz ve inanılmaz uyumlu çalışıyoruz. Demir benim hayatımda gördüğüm en yetenekli ve en çalışkan insanlardan biri. Filmin daha senaryo aşamasında Demir’le filmin tarzı, müziğin şekli ve boyutu üzerinde konuştuk ve daha sonra ona kaba kurgudan sekanslar gönderdik. Sonra ikimiz filmin üstünden defalarca geçerek nerelere, nasıl müzik girmeli onu tartıştık. Demir 3 haftada 70–80 dakikalık müzik besteledi ve bunların Prag’a gönderilmek üzere notalarını yazdı. İnanılmaz çalıştı ve bence harika bir film müziği besteledi.

Bundan sonra ne gibi projelerde imzanızı göreceğiz? Belgeselle mi yoksa uzunmetrajla mı devam etmeyi düşünüyorsunuz?

Şimdilik uzun metrajla devam etmek istiyorum.


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın