Konuk Yazar: Cem Süer
Çocukluğunu 80’li ve 90’lı yıllarda geçirenler için Transformers adı çok şey ifade eder. O zamanlar bu dev robotların maceralarını izlemek için sabahın köründe kalkar ekran başına kilitlenirdik. O yıllarda dev robotları anlatan bir sürü çizgi film vardı, ancak Transformers’ı özel kılan şey adından da anlaşılacağı gibi, onların aynı zamanda araçlara da dönüşebilmesiydi. Transformers efsanesi, Japon oyuncak firması Takara’nın dönüşebilen robot oyuncakları tasarlamasıyla ortaya çıktı. Dev robotları taparcasına seven Japonlar için bu yeni oyuncaklar müthişti. Firma iyi bir ciroya sahip olunca bu robotlarla dünyayı ele geçirmeye karar verdi. Birçok farklı ülkedeki oyuncakçılarla görüşme yaptı. Amerikan oyuncak firması Hasbro’nun bu fikri beğenip kendine uyarlamasıyla birlikte, 25 yıldır çocukların hayatını değiştiren bir serüven başladı.
Hasbro çocukların çizgi filmi ya da filmi olan oyuncakları almaya daha çok eğilimli olduğunu biliyordu. Bu yüzden, kendilerine bir Transformers çizgi filmi yaptırdılar. Bu çizgi film o kadar popüler oldu ki bir çok ülkede gösterildiği gibi, onlarca devam yapımı, çizgi romanlar, animeleri, mangaları ve 1986 yılında ilk uzun metrajlı filmine ulaştı. Aslında Transformers çizgi filminin amacı oyuncakları tanıtacak ve onları sevdirecek bir reklam filmi olmasıydı. Zaten 1986 yılında yapılan film sadece 1.5 saatlik dev bir reklam filmi. Yeni çıkan seriyi tanıtan bu filmde, diziden tanıdığımız tüm robotlar ölüyordu. Özellikle her çocuğun sevdiği Optimus Prime’ın ölmesiyle birlikte birçoğumuz belki de olgunluğa ilk adımını atmış oldu. Transformers 2000’li yıllarda tam unutulmaya başlamıştı ki, Steven Spielberg serinin haklarını aldı ve bir film çekeceğini söyledi. Prodüktörlüğünü yaptığı film, Hollywood’un en klişe sever yönetmenlerinden birisi olan Michael Bay’e teslim edildi. 2007 yılında film gösterime girdiği zaman kimse bu kadar büyük bir başarı beklemiyordu. Bay ve ekibi Transformers’ların tasarımlarını değiştirip, onları daha kompleks ve günümüze uygun hale getirmişti. Orijinal serideki robotlar, kare hatlara sahipken yeni seridekilerin altıgen ağırlıklı bir tasarımları vardı. CGI efektleriyle süslenmiş bu film dünya çapında iyi bir gişe başarısı sağladı. Aynı zamanda Hasbro film için Transformers oyuncaklarının serisini yeniledi. Oyuncakların değişmesi için yeni bir teknoloji geliştirdi, onları daha karmaşık hale getirdi. Kısacası 2007 yılıyla birlikte Transformers serisi tekrar dirilmiş oldu. 2 yılın ardından beklenen devam filmi Revenge of the Fallen’da gösterime girdi…
Öncellikle, bu filmi dilimize ‘Yenilenlerin İntikamı’ diye çeviren yetkilileri tebrik etmek istiyorum. Bir filmin içeriği bu kadar bilinmeden ve ilgisiz çevrilir. Adı geçen The Fallen bir robotun ismi ve filmde önemli bir yer tutuyor. Transformers 2 aslında bir çok klişenin birleşimi olmuş. Filmi izlerken biraz Stargate, biraz Indiana Jones, biraz The Dark Knight biraz da Ghostbusters tadı buldum. Tabii gizli devlet işleri ve uzaylı komplolarını sayarsak biraz da X-Files tadı var. Aynı filmi ikinci kez izliyor kadar tanıdıktı her şey. Ancak buna rağmen çok zevkliydi. Yıllarca klişe filmler hep hor görüldü ve ağır eleştiriler aldı. Ancak Revenge of the Fallen klişelerle süslü olsa da bunları orijinal bir şekilde harmanlayıp insanları eğlendirmeyi başarabilen bir film. Kısacası sadece The Fallen değil, klişe filmler de yıllardır bekledikleri intikamlarını alıyorlar. Transformers 2 ilk filmden iki yıl sonra geçiyor. Optimus Prime yönetimindeki iyi robotlar yani Autobot’lar devletle gizli bir anlaşmaya girmiş. Popüler tabirle derin devlet olmuşlar. Dünya üzerinde saklanan kötü robotları yani Decepticon’ları bulup avlıyorlar. Uzaylılarla anlaşma içindeki gizli askeri birlik fikri daha önce Stargate SG-1 dizisinde işlenmişti. Bu robotları bulmak için askerlerin Ghostbusters filmindekine benzer aletleri var. Transformers 2 şimdiye kadar çekilmiş en bol aksiyonlu ve heyecanlı girişlerden birine sahip. Filmin konusu hem ilk Transformers’ı devam ettirirken hem de bu karakterlerin geçmişlerine ışık tutuyor. İlk filmde Transformers’lar Allspark adlı küpün peşindeydiler. Bu küp onlara yaşam veriyordu, ölü robotları diriltiyordu. Bir şekilde dünyayı düşen küpün peşinden Transformers’larda gelmişti. Haliyle kendi savaşlarını bizim dünyamıza yansıtmışlardı. En sonunda küp yok oldu ama kavga bitmedi. Bu filmde aslında Transformers’ların dünyaya daha önce geldiğini öğreniyoruz. İlk Transformers olan Prime ırkı, güneşleri yok edip hayat enerjisine çeviren bir cihaz geliştirmişler. Ancak içinde yaşam olan gezegenlerin güneşlerini yok etmeme gibi bir prensipleri varmış. İçlerinden birisi kardeşlerine ihanet edip, cihazı çalıştırıp tüm gücü ele geçirmek istemiş. Sonuçta çıkan savaş sonucunda The Fallen adını alan bu isyankar kardeş hapsedilmiş cihaz ise dünyaya saklanmış. Filmin hikayesi bu ana tema üzerinde devam ediyor. Bir yandan da ara hikaye olarak insanlar kullanılmış. Ama bunun ara hikaye olması gerekirken filmin ilk 15 dakikadan sonrası tamamıyla insanların üzerine kurulu. İlk film yaklaşık 3 saatti ve anlattığı çok şey olduğu için bu bile yetmiyordu. Bunu da 3 saat yapmak için olaya bir keşif ve arkeoloji hikayesi katarak hikayeyi uzatmaya çalışmışlar. Stargate’teki “piramitleri uzaylılar yaptı” olayı burada da devam ediyor…
Megatron’un geri dönüşüyle birlikte, The Fallen ile arasında bir Darth Vader-İmparator ilişkisi ortaya çıkıyor. Decepticon’ların gerçek ve esas lideri The Fallen’ken, Megatron görünen lider olarak ortalığı yönetiyor. Bu filme eklenmiş bir sürü yeni Transformers var. Ancak senaryo daha çok insanlar üzerine kurulu olduğu için, onlar sadece birkaç dakika gözüküyor. Megatron ve Optimus Prime dışında ekran zamanı bol olan robot yok. Haliyle diğer Transformers’ların sadece bir süreliğine gözükmesi sadece oyuncak satışları için filme eklendiklerini gösteriyor. Kısacası yeni oyuncaklar için reklam filmi. Sadece Hasbro reklam yapmıyor. Amerikan ordusu da müthiş bir reklam yapmış. Film laf arasında Barrack Obama’yı eleştirirken öte yandan Amerikan ordusu aslında filmin esas kahramanı durumunda. Çizgi filmdeki Transformers’ın ana konseptine göre bu bizden çok ileri olan robot ırka insanların bir zarar vermesi mümkün değildi. Bu yüzden zaten dünyayı sömürge haline getirmek isteyen kötü Decepticon’lara karşı iyi Autobot’lar çok önemliydi. Eğer Autobot’lar bizi korumaya çalışmasa bu robotlara karşı hiç şansımız olmazdı. İlk filmde birkaç sahnede bunun tam tersini gördük. Ancak bu film de artık askeri propaganda iyice abartılmış. Neredeyse Autobot’lar insanlara muhtaç hale gelmiş. Amerikan ordusu çok rahat bir şekilde Decepticon’ları öldürebiliyor. Filmin adı bari Transformers 2 yerine U.S Army olsaymış.
Tüm bunlara rağmen Revenge of the Fallen müthiş bir sahne kurgusuna ve görsel efektlere sahip. Sürekli seyircinin ilgisini ve merakını canlı tutuyor. Tabi bunları sadece aksiyonla yapmıyor, filmde bol bol seksi kız görmek mümkün. İlgili ilgisiz her kız kameraya seksi bakışlar atıyor ve güzelliğini sergiliyor. Shia LaBeouf ve Megan Fox filmin yine başrol oyuncuları. İlk filmden beri bu ikili birlikteler. Ancak filmin genç çiftleri etkileme yöntemi olarak klasik sorunları var. Shia’nın oynadığı Sam karakteri filmin senaryosu için çok önemliyken, Megan Fox sadece güzelliğini sergilemek için dolaşıyor. Filme pek bir katkısı yok. Robotlar bile ona aşık olup asılıyorlar. Shia ilk filmde bol bol panik atak geçiren, hızlı hızlı konuşan ve içinde bulunduğu durumdan kurtulmaya çalışan bir gençti. Transformers 2’de Sam bu rolünü oda arkadaşı olan Ramon Rodriguez’in canlandırdığı Leo karakterine bırakmış. Shia bu filmde ilkine kıyasla çok daha iyi bir oyunculuk çıkartmış. Karaktere biraz liderlik özellikleri katılmış. Ayrıca geçen sene Indiana Jones ile yaşadığı maceradan çok şey öğrenmiş olsa gerek ki, filmin arkeoloji üzerine kurulu kısımlarını hep o çözüyor. Filmin komedi unsurları olarak Sam’in ebeveynleri ve ikiz Autobot robotlar kullanılmış. Bu iki robotlar, sürekli aptalca ve komik şeyler yapıyorlar ve çocukları çekmek için en eski yöntemi kullanıyorlar. Ancak bir sorun da var, bu robotlar biz okumayı sevmeyiz tarzı çocuklara hiç de iyi örnek olmayan laflar da ediyor. Buna rağmen ilk filmi aratmayan komik ve eğlenceli dakikalar yaşıyoruz.
Transformers’ların efektleri bu sefer biraz farklı olmuş. Hareketleri ilk filme kıyasla daha bir stop motion (duraklı çekim) duruyor. Sanki hareket eden oyuncaklar gibiler. Rahatsız edici bir yanı yok ancak, oyuncakları film efektlerine benzetmektense tam tersini yapmak daha kolay olsa gerek. Robotların seslendirmeleri ve filmin müzikleri çok etkileyici… Optimus Prime’ı yine Petter Cullen, Megatron’u da Huge Weaving seslendirmiş. Soundwave, çizgi filmde bu karakteri ve Megatron’u konuşan Frank Walker’ın sesiyle can bulmuş. Müzikler filmin sahnelerine çok uygun şekilde onları tamamlıyor. Ancak filmin en büyük sorunu, zamanı doğru kullanamamaktan kaynaklanıyor. Bazı şeyler hava da kalmış ya da göstermelik olmuş. Tabii bunu üçüncü film için bir açık kapı olarak da düşünebiliriz. Transformers: Revenge of the Fallen, kesinlikle yazın en iyi filmi. Aksiyon, komedi ve macera dev robotların müthiş görsel şöleniyle iyi bir şekilde toparlanmış. Belki klişelerle dolu ama klişeleri de en mükemmel şekilde herkese gösteriyor. Bu sıcakta her yaşta izleyicinin gidip zevk alabileceği bir film olmuş.
Cem SÜER
ccemsuer@gmail.com
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.