Cannes’da ilk kez gösterilen ve festivalin en çok tartışılan filmi olmayı başaran Lars von Trier’in Antichrist’ı danimarkalı yönetmene birçok suçlamanın da yöneltilmesine yol açtı. Bu suçlamalardan en ağırı ise festivalin ekümenik jürisinin yönelttiği “kadın düşmanı” yakıştırması oldu.
Festival süresince bu suçlamalara “Ben dünyanın en iyi yönetmeniyim, çok konuşmasınlar, bana bulaşmasınlar” cümleleriyle şakayla karışık yanıtlar veren Trier, tartışmaların üzerinden bir ay geçtikten sonra gerçek fikirlerini söylemeye başladı.
Dogville, Mandarlay ve Antichrist’ta kararsız, depresif, dünyayı değiştirme çabaları ellerine yüzlerine bulaşan kadın karakterleri öne çıkarması, Trier’in birçok feminist kuruluştan da tepki almasına neden olmuştu.
Trier tüm bu eleştirileri çok farklı bir yaklaşımla yanıtladı: “Filmlerimdeki kadınlar benim. Hepsinde benden parçalar var. Filmlerim kadınları nasıl gördüğüm ile ilgili değil. Benim kendimi bir kadın olarak nasıl gördüğümle alakalı”
Charlotte Gainsbourg da Trier’in bu sözlerini “Karakterimi canlandırırken sık sık sanki von Trier’i oynuyor hissine kapıldım. Ben kamera önünde panik atak geçiren bir kadını oynarken, o kamera arkasında aynı şekilde panik atak geçiriyordu” cümleleriyle doğruladı.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.