Trust Me: Reklam Kokan Hareketler

trust-me-ana-sayfa.jpg

Ajanslarda çalışanlar, içinde yaşayanlar, kenarından köşesinden bulaşmış olanlar bilir. Reklamcılık farklı bir kültür ve ortamdır. Birbirine girmiş binlerce egonun, zeki veya zeki olmak için çaba harcayanların, güzel veya güzel olmak için çırpınanların, zengin veya zengin olmak için çalışanların garip dünyasıdır.

Reklamcılar genelde eski ve bilinen bir nakaratı tersinden tekrarlar… “İnsanlığın ne önemi var, mühim olan para!” şarkısını daha içten ve kararlı bir şekilde söyleyenler genelde bu dünyada guru, işin piri, büyük beyin gibi tanımlamalarla birlikte anılır. Bir de geri kalanlar vardır.

Yaygın ve bu dünyanın en sık kullanılan sahte deyimiyle “piyasaya yıllarını vermiş biri olarak” söyleyebilirim ki, reklamcılıkla uğraşanların yüzde 70’ten fazla bir bölümü, sinemanın ve diğer sanat dallarının çizdiği gibi vahşi kapitalist, agresif bireyler değildir. Çoğu yaşadıkları dünyadan umudunu kesmiş, ülkelerin ve dünyanın kaderini değiştirebilecek zekâlarını, markalara milyon dolarlar kazandırmak için harcayan, illa bir tanımlama yapmak gerekirse “konformist pasifist liberal bıkkınlar” olarak adlandırılabilecek bir kitleyi oluştururlar. Hemen hepsinin gelecekle ilgili en büyük hayali “Güneyde bir ev alıp, bağla bahçeyle uğraşmak”tır. Zenginliklerle dolu bir haremin içinde, aza tamah ederek dolaşan beyni ve iradeleri hadımlaştırılmış haremağalarına benzerler.

trust-me-ana-sayfa2.jpg

Ülkemizde Digiturk’ün verdiği ve orijinal yayın tarihini 3-4 hafta geriden takip ettiği için çok yeni sayılabilecek Trust Me isimli dizi, selefi Mad Men’in aksine bu kitleyi anlatıyor.

Bir reklamcı olarak diziyi izlemeye başladığınızda, ilk olarak senaristlerin dersini iyi çalışmış olması dikkatinizi çekiyor. Reklamcılıkla ilgili birçok terimin, ustalıkla ve meslekle alakası olmayan izleyicilerin de anlayabileceği açıklayıcı sahnelerle anlatıldığını görüyoruz. Konkur süreçleri (bir markanın ajansları at gibi yarıştırması), yaratım sancıları (popodan uydurma sürecinin artistik ismi) iyi anlatılmış. Olayların içinde geçtiği ajansın havası klasik büyük ajans görüntüsüne çok yakın. Kreatif direktör, müşteri ilişkileri, art direktör ve metin yazarları portreleri iyi çizilmiş.

Dizide kahramanlarımızın, genel olarak reklamcılık dünyasında yaşananların aksine, arkadaşlarını satmamasını, ekip halinde çalışmalarını, başkalarının sorunlarıyla içten bir şekilde ilgilenmelerini görüyoruz. Hatta bir bölümde sevgili kreatif direktörümüz, üstü olan grup başkanının arkasından iş çevirip başarılı olmasına rağmen vicdan azabı bile çekiyor. Yukarıda bahsettiğimiz konformist pasifist liberal bıkkınların insan yönleriyle çok sık karşılaşsak da dizi yalan rüzgârı duygusallığına da inmiyor. Tadında bir gerçekçilik ve dramatik bir yapının kurulduğunu söylememiz mümkün.

Birçok dizide başarılı performanslarını izlediğimiz Eric McCormack, Thomas Cavanagh, Monica Potter, Sarah Clarke ve Griffin Dunne gibi önemli oyuncularla Trust Me şimdilik izlenebilecek bir dizi halini alıyor. Bu arada ABD’de rating rakamları çok düşük kaldığı için yayından kaldırılabileceği de konuşuluyor. O yüzden diziyle emotional bond (bir reklam terimi, duygusal bağ: tüketiciyi eşşek gibi para harcayacak raddeye getirme durumu) kurmamaya çalışın.

Bir reklamcı ve aynı zamanda bakiniz.com yazarı olarak bir nasihat vermem gerekirse de güzel fikirleriniz, idealleriniz, köle gibi çalışacak iradeniz, insanları etkileme ve bir şeyleri değiştirme arzunuz varsa bunu da reklamcılıkta değil sinemada değerlendirmeye çalışın.

NOT: Ratinglerle ilgili öngörümüz doğru çıktı ve dizi 13. bölümünde TNT tarafından yayından kaldırıldı…


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın