Un Monde Plus Grand: Gösterişsiz ve Yoruma Açık Bir Ritüel

İstanbul Film Festivali’nin dördüncü gününde bir Fransız filmi, Un Monde Plus Grand gösterime girdi.

2019 yılının bana göre en iyi filmi olan Midsommar’ın ardından, ritüel ve Şamanizm temalı bir yapım seyretmek, benim adıma ilgi çekiciydi. Film, görüntü yönetmenliği ve ses dizaynı açısından gayet tatmin edici bir yapım. Ana karakterin motivasyonu ve genel kişilik yapısı filmin başrolüne gayet uygun. Filmin sonu ile birlikte bu yapımın gerçek bir hikayeden uyarlandığını görünce, neden bu kadar doğal hissettirdiğini daha iyi anladım. Yaratılan mekanların atmosferi, gerçekçiliği ve doğallığı takdire şayan. Senaryo açısından filmin problemleri olsa dahi, ben filmi beğendim. Genel bir değerlendirme yaptığımıza göre filmin hikayesine odaklanabiliriz.

Corine, bir belgeselin ses kayıtlarını alabilmek için Moğolistan’a gider. Şaman kültürünü daha yakından tanımaya ve onlarla kaynaşmaya başlamasına kadar herhangi bir sıkıntı yok. Henüz hiçbir bilgisi olmadan törene katılması ve bu ayinde birtakım translara girmesiyle beraber, hikayedeki sıkıntılar baş gösteriyor. Filmin sonlarına doğru, henüz büyük ritüel gerçekleşmeden önce Corine, ayine hazır olduğunu söylüyor. Şaman törenini yöneten kişi ise eğitiminin henüz bitmediğini ve bundan dolayı bir ayin düzenlenmeyeceğini söylüyor. Filmdeki ilk ayin sahnesi ile bu diyaloglar birbirleriyle çelişiyor. Ayinden bir geri dönüş alabilmek için bir eğitim sürecinin tamamlanması, gayet mantıklı. Lakin hiçbir eğitimi, bilgisi olmayan Corine, nasıl olur da en başta ayine katılım sağlar ve bir etkileşime girer? Filmin ana problemi buradan başlıyor. Yönetmen filme etkileyicilik ve merak duygusu katabilmek adına en baştaki ayini düzenliyor, fakat bu da beraberinde mantık hatalarını ve inandırıcılıktan uzak birtakım problemleri ortaya çıkarıyor. Yönetmen, Corine’e ayin düzenlemek yerine, Corine’i en baştaki şaman töreninde katılımcı yerine, törene şahit olan bir kişi olarak bizlere sunsaydı, filmin genel hikayesi daha mantıklı ve tutarlı bir çerçevede buluşabilirdi. Hiçbir eğitimi olmadan törene katılabilmesi ve etkileşim yaşaması, ilerleyen dakikalardaki eğitim sahnelerini çöpe atıyor. Bu sorunun ortaya çıkmasındaki en büyük problemlerden birinin, filmin süresi olduğunu düşünüyorum. Filmin süresi biraz daha uzun olsaydı, Corine ilk törene katılmaz ve eğitim süresi biraz daha uzardı. Böylelikle daha derli toplu bir film seyredebilirdik.

Yarı film, yarı belgesel türündeki bu yapım; ölüm, ölüm sonrası ve ruhlar hakkında seyirciye yoruma açık bir anlatı sunuyor. Kendi düşüncesini ve bakış açısını seyirciye dayatmadan, doğru ve yanlış diye bir tabir kullanmadan hikayeyi anlatabilmek, ustalık gerektirir. Filmi seyrederken, fazlasıyla Midsommar havası sezmemden ötürü, filmin karanlık bir anlatıya dönüşeceğini düşünüyordum. Lakin hiç de öyle olmadı. Hatta doğaüstü birtakım olayların yaşanmasının ardından Corine, filmin sonu ile birlikte bilim dünyasına daha fazla yakınlaşıyor. Filmin anlatmaya çalıştığı hikaye, doğaüstü olaylar, ayinler, doğru veya yanlış değildir. Kişiye ve onun hayata bakış açısına göre değişir. Bireyin bu tarz ritüelleri anlamlandırması, onu başka bir noktaya, başka bir çözüm odağına yerleştirebilir. Filmin sonu ile birlikte Corine’nin iyileşme sürecine ritüelin doğrudan bir katkısı olmuyor. Lakin film bizlere bu törenlerin yalan üzerine kurulu olduğunu da anlatmıyor. Sadece Corine’de işe yaramadı, başka bir bireyde işe yarayabilir gibi bir sonla, yoruma açık bir biçimde film noktalanıyor. Bu son benim açımdan gayet tatmin edici.

Corine karakterine hayat veren Cecile De France, zorlu bir rolün altından, gayet anlamlı ve başarılı bir performansla karşımıza çıkıyor. Bu tarz rolleri canlandırmak bazen çok zor ve karmaşık olabiliyor. En ufak abartılı bir oyunculukla veya fazla duygu sömürüsüne kaçan bir sahneyle, ortaya konan performans gülünç bir hal alabiliyor. Buradaki oyunculuğun başarısından ötürü hem yönetmen Fabienne Berthaud’u hem de oyuncu Cecile De France’ı tebrik etmek gerekir.

Yukarıda da bahsettiğim gibi filmin en başındaki ritüele Corine katılmamış olsaydı, benim filme puanım daha yüksek olabilirdi. Lakin hem senaryodaki o problem hem de filmin süresinin kısa olmasından ötürü, ortaya çıkan ufak karakter gelişim ve değişimlerine şahit olamamamız, benim açımdan filmin puanını düşüren en önemli noktalar oluyor. Benim filme puanım 70/100.

Bir sonraki film incelemesinde görüşmek üzere.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın