Unthinkable: Acıtıyorsak Sebebi Var


Unthinkable’da işkence gören sadece Yusuf Ata Muhammed değil. Unthinkable’da işkence gören, sorgulanan bizzat seyircinin kendisidir. Bunu da bir bakıma “iyi polis – kötü polis” yöntemiyle yapıyor. “Bu bir savaşsa kazanmak için gerekli olan her şeyi yapmalıyız yoksa yok oluruz” düşüncesini sonuna kadar savunuyor.

Unthinkable daha en başta girişini gelişmesini ve olası sonuçlarını gözardı ederek kimsenin adını koymadığı bir savaşın kördüğüm olmuş halini seriyor gözler önüne ve “Durum bundan ibaret haydi edinmemiz gereken bilgiler için yasaları, kuralları, ahlakı ve vicdanı bir yana koyup hayal gücümüzün sınırlarını da zorlayarak düşmanlarımıza istediğimiz her şeyi yapalım.” diyor.

Unthinkable artık kaygıları giderek birer paranoyaya dönüşmüş bir toplumun hastalıklı korkularını dillendiriyor. Bir savaşı, o savaşın kazanılması için kendi insanlıklarından çıkarılmış kişiler üzerinden açıklamaya çalışıyor. Ama bu savaşın neden başladığını hiç düşünmüyor. Savaşı başlatanları, hep daha fazlasını isteyen, gözlerini kâr hırsı bürümüş, yıllık geliriyle birçok üçüncü dünya ülkesini satın alabilecek petrol şirketlerinden, silah şirketlerinden, hiçbir zaman var olmayan nükleer silahlardan, o silahları mazeret gösterip istila edilen ülkelerden, o ülkelerde o silahların olmayan yerlerini öğrenmek için her türlü hayvanlığa maruz kalmış masumlardan, Amerika’nın yarattığı teröristlerden o teröristleri neden yarattığından bahsetmiyor. Unthinkable baştan sona bir yüzsüzlüğün bir pişkinliğin filmi. “Ya düşmanlarımıza acırsak ya insan olduğumuzu hatırlarsak işte başımız o zaman belaya girer, acıtıyorsak sebebi var” diyor.

Unthinkable bir ülkenin baştan sona yanlış ve artık bütün dünyaya bir hastalık gibi yayılmış savaşının karşısındaki acizliğini dile getiriyor ama bu acizliği kendine bir türlü itiraf edemiyor.

Unthinkable (Akılalmaz) Fragman

[flashvideo file=http://www.youtube.com/watch?v=7hhsxLwJ0TM /]


Leave a Reply