Fransız yönetmen Luc Besson 2014 senesinde çıkardığı bilim-kurgu yapımı Lucy’den sonra tekrar bizlerle. Bu sefer karşımıza görkemli bir uzay macerası olan Valerian and the City of a Thousand Planets ile geliyor. Pierre Christin ve Jean-Claude Mézières’in serilerinden uyarlanan Valerian’ın bu hikayesi, çizgi romanlarda olmayan tamamen özgün bir macera olup senaryosu da Luc Besson tarafından yazılmış. Besson filmde yaratıcılığını kullanmaktan çekinmemiş. Birçok uzaylı ırkı yer alıyor.
Film, 28. Yüzyılda devletin askeri bir biriminde görevli olan Valerian ve Laureline’in atandıkları yeni görevlerinde bir şeylerin ters gittiğini anlamalarıyla başlayıp devamında büyük bir sırrı ortaya çıkarmaları ile gelişiyor.
Valerian adeta görsel bir şölen. Kullanılan efekt sayısı ile de Star Wars Rogue One’ı geçerek yeni bir rekor kırıyor. Özellikle 3D’nin bir esprisinin kalmadığı bu zamanlarda kesinlikle bu filme 3D gitmenizi öneririm. Görsellik ve derinlik algısı sizi filme çeken ana sebeplerden. Ayrıca filmdeki renklerin canlılığı ve çeşitliliği sayesinde 3D izlense de rahatsız edici bir kararma yaşanmıyor görüntüde.
Filmin başrolleri olan Cara Delevingne ve Dane DeHaan gayet iyi bir performans sergiliyorlar. Filmin ilk gösterimi sonrası bu konuda pek çok olumsuz yorum gelse de ben beğendim ve özellikle Cara Delevingne’nin kendini geliştirdiğini düşünüyorum. Filmde benim gözüme batan bir performans varsa o da Clive Owen’ındı. Karakter her konuştuğunda bir yapmacıklık hakimdi bana göre. Bunun sebebi senaryoda karaktere yazılan diyaloglar olabilir yoksa hepimiz biliyoruz ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu. Rihanna konusuna gelirsek, rolünün altından kalkabilmiş fakat filmdeki dans sahnesi fazlasıyla absürttü. Her ne kadar Rihanna severler bu sahneden zevk almış olsalar da bence Luc Besson bu uzaylının şekil değiştirme olayını başka yolla bağlayabilirdi senaryoda.
Film, senaryo olarak ilgi çekici ve akıcıydı. Yine ilk gösterim sonrası birçok kişi filmin süresinin uzunluğundan şikayetçi olmuş olsa da benim düşünceme göre filmde gereksiz olup atılıp filmin süresini kısaltmayı gerektirecek hiçbir sahne yoktu. Her sahne hikâyenin bir parçasıydı ve önemliydi. Kendi adıma neredeyse her dakikasından keyif aldım. Senaryonun tek zayıf yanı diyaloglarıydı. Çok basit ve klişe sözler mevcuttu. Bu yer yer izlerken rahatsızlık verdi.
Valerian’ın müziklerine fazla söylenecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Kendini öne çıkaran veya filme bir şeyler katan parçalar bulunmuyordu. Genel olarak sahneye uyum sağlayacak fon müzikleri mevcuttu.
Film hakkındaki genel hoşnutsuzluğun sebebi çoğu Luc Besson hayranının The Fifth Element ayarında ve hatta onun üstüne çıkacak bir film bekliyor olmasıydı. Son zamanlarda birçok ünlü yönetmenin artık kült olmuş yapımları üzerinden beklentiye giriliyor ve sonra hüsrana uğranılıyor. Kimse bu tür bir beklentiye girmezse, sadece yönetmenin yeni yapımını merak edip giderse filmi keyifle izleyebilir bana kalırsa.
Valerian, her ne kadar akıllara kazınacak sahnelere ve unutulmayacak oyunculuklara sahip olmasa da sinemada keyifle izlenebilecek ve sırf şahane görsel efektleri için gidilebilecek sürükleyici bir uzay macerası…