War Machine: Tüm Gerçekliğiyle Askeriye Müsameresi

Günümüzde özellikle ABD’nin dahil olduğu savaşlar ve çatışmalar büyük bir PR projesi olarak sahneleniyor. Ortalama veya daha düşük zekaya sahip amerikan halkına sunulacak “haklı nedenler” ve “mazeretler” silah ticaretinin devam etmesine, petrol havzalarına el konulmasına veya Afganistan’da olduğu gibi eroin ticaretinin kontrolüne yarıyor. Filmin isminde de aktarıldığı gibi War Machine bu halkla ilişkiler çarkıyla beraber çalışıyor.

ABD’nin genellikle cumhuriyetçilerden çıkan Reagan ve baba-oğul Bush’lar gibi şerif tipli başkanları, bu PR tiyatrosunu pek takmıyordu. Clinton ve Obama gibi demokratlar ise içeride oy kaybetmemek için en azından takıyor gibi görünmek zorundalar. Amerikan ordusu dünyada cinayet işlemeye, birçok coğrafyayı kan gölüne çevirerek El Kaide ve IŞİD gibi kanserli hücrelerin çoğalabileceği alanlar yaratmaya devam ederken herkesin yalan olduğunu bildiği müsamere de devam ediyor.

Dünya üzerinde savaşlar, anneler, aileler, toplumlar “Yeter artık. Benim oğlumu savaşa gönderme. Kendi iktidar hırsların, çıkarların, hayallerin için benim çocuğumu bozuk para gibi harcama” çığlıkları yükselince biter. Oğlunun niye öldüğünü, çocuklarının başka insanların çocuklarını niye öldürdüğünü sorgulamayan toplumlar kan kaybetmeye ve kan dökmeye mahkumdur. Devletler anneler ve ailelerin “Yeter artık” dememesi için “haklı nedenler” yaratmaya çalışırlar. Bu bazen bir terör saldırısı olur, bazen hiç durmadan devam eden şehit sömürüsü. Hamaset ile PR taktikleri birbirine geçer. Ekonomi ve siyasi çıkarlar için değil de vatan-millet-şehit edebiyatıyla kutsal değerler için savaşıldığı topluma pompalanır. Dediğimiz gibi, bu edebiyatı afiyetle yiyen toplumlar, kan kaybetmeye ve dökmeye mahkumdur.

Tabi bir de bu yalan çarkının askeriye tarafı var. Ordular bu vatan-millet edebiyatını daha ilk düşünmeye başladığından itibaren yiyen ve benimseyen insanlardan kurulur. Onlara göre kendi tarafları haklıdır, yaptıklarının her zaman yüzde yüz geçerli nedenleri vardır. Her savaş kirlidir ama onların savaşı tertemizdir. Ordular dünyanın dört bir yanında insan öldürürken “doğruluk, iyilik, dürüstlük, kardeşlik, barış, özgürlük” gibi insan öldürmeye en uzak kelimeleri utanmadan en çok kullanan kurumlardır. İşin temelinde intikam, çıkar, işgal ve ganimetçilik yatar. Orduları oluşturan bireyler bunun tam tersine inandırılır.

Brad Pitt’in yapım şirketi Plan B ile çektiği, başrolünde kendisinin oynadığı ve gerçek bir yaşam hikayesinden alınan “War Machine” merkezine savaşın ve ordunun kutsal olduğuna inanmış, başarılı bir askeri Stanley A. McChrystal’ı alıyor. McChrystal, Irak’taki başarılarından (!) sonra Afganistan’daki Barış (!) gücünün başına getirilmiş ve yaşadıkları ciddi bir kara mizah örneği haline gelmişti.

(Yazının bundan sonrası spoiler içerir)

Filmde general Glenn McMahon olarak izlediğimiz McChrystal, Afganistan’daki savaşın koca bir müsamere olduğunu anlamadığından veya anlasa da kendi çıkarı için inanmış gibi göründüğünden sonunda kovulmaya giden bir sürece giriyor. Filmin isminden veya Brad Pitt’in daha önceki savaşkan rollerinden bunun bir savaş/aksiyon filmi olduğunu düşünebilirsiniz ama değil. Film aslında gerçek bir savaş filmi… Sivilleri öldüren, işgal ettikleri topraklarda halka yalanlar söyleyen, bambaşka çıkarlar için savaşırken özgürlük ve barış nutukları atan mekanizmayı, gerçek ABD ordusunu daha iyi tanımanızı sağlıyor. Şahin bakışlı, sivil öldürürken üzülen, daima doğruluk için mücadele eden kahraman generaller ve askerler bu filmde yok. Aslında gerçek hayatta da böyle karakterler yok. O hikayeleri yiyorsanız ve o filmleri seviyorsanız, yazının başında iki kez tekrarladığımız gibi kan kaybeden ve kan döken toplumlarda yaşamayı sürdüreceksiniz.

Askerliğin gerçek yüzü generalimizin Rolling Stones’tan bir muhabiri, geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Michael Hastings’i PR’ı güçlensin diye aralarına alması ve onun da tüm gerçekleri bütün çıplaklığıyla yazmasıyla ortaya çıkıyor. Daha sonra The Operators isimli bir kitaba da aktarılacak izlenim yazısı yönetmen David Michod ve Brad Pitt tarafından 4 yıldır filme alınmaya çalışılıyordu.

Animal Kingdom’dan tanıdığımız dingin ama stresli ve kasvetli havayı bu filmine de taşıyan Michod, son zamanların en gerçekçi savaş filmlerinden birini ortaya çıkarmış. Brad Pitt, biraz karikatürize bir canlandırma tekniğiyle karakterini ele almış olsa da fena oynamamış. Tilda Swinton’ın, Ben Kingsley’in ve hiç beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkacak Russell Crowe’un oyunculukları kısa ama çok etkili.

Kısacası dünyanın 4 bir yanının saran savaşların nasıl bir yalan ve müsamere olduğunu izlemek istiyorsanız, War Machine izlemenizi tavsiye edeceğimiz bir film.

Yorum Gönderin