Wim Wenders’la Paris, Texas Üzerine

En başta daha kompleks bir film çekmek istemiştim. Planım tüm Amerika’yı baştan sona geçen bir film yapmaktı. California, Alaska’yı da içine alan bir çekim planı yaptık. Ama Sam Shepard “Tüm Amerika’da zig-zag çizmene gerek yok. Amerika’nın herşeyini Texas’ta bulabilirsin” dedi. Haklıydı.

Paris, Texas’ın sonucunda şunu öğrendim: Hikayeler biz olmasak da varolurlar. Onlar ırmaklar, filmlerimiz de kayıklar. Paris, Texas’tan önce ırmağın başındaki sakin sulardaydım. Bu filmle akımın hızlandığı bölüme geldim. Ve kendimi hikayenin ve suyun akışına bırakmayı öğrendim. Ve O günden beri Paris, Texas’taki deneyimi yeniden yaşamak için uğraşıyorum.

Paris , Texas kafamızdaki görüntülerin, nasıl yeni görüntüleri beraberinde getirdiğini anlatan bir film. Travis’in aklında hayalgücünün yarattığı ve onu gerçekliğin körlüğüne götüren görüntüler vardı.

Görüntüler ve hikaye arasındaki ilişkide, hikayeyi hep görüntülerin kanını emen bir vampir olarak görürüm. Görüntüler ise hassastır. Dokununca kafalarını usulca içeri sokan salyangozlar gibiler.

Hikayeler yalandır. Hayatım boyunca hiçbir zaman başı, ortası ve sonu olan bir hikayenin içinde yer almadım, kimse yer almaz. Hikayeler kendimize ve birbirimize anlattığımız yalanlardır. Ama hepsi hayatımızı devam ettirebilmek için çok önemlidir.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın